Suriye'deki savaş nedeniyle evleri yıkıldıktan sonra Türkiye'ye gelen, sonrasında Yunanistan'a giden Filistinli gazeteci, ülkedeki sığınma merkezlerinde yaşayan mültecilerin sorunlarını dünyaya duyurduğu için 5 ay tutuklu kaldı.
Filistinli gazeteci Eymen Halid, Diriliş Postası gazetesine, mülteci olarak Yunanistan'a giden 26 yaşındaki gazeteci kızı Emel Faoor'un yaşadıklarını anlatan bir makale kaleme aldı.
Makalede, Suriyeli mültecilerin Yunanistan’daki sığınma merkezlerinde maruz kaldığı insanlık suçlarının, savaşın devam ettiği ülkelerindeki savaş suçlarından geri kalmadığı anlatılıyor.
Faoor'un, gazetecilik eğitimine başlamadan daha 14 yaşındayken Şam'daki Filistinli Yazarlar Birliği'ne üyeliği kabul edilen ancak Suriye'deki savaş başlayınca Yermük kampında evleri başlarına yıkılan kızının, mucizevi bir şekilde enkazdan kurtulduğuna yer veriliyor.
Son kaçak tekne ile Avrupa'ya geçti
Tehlikeli bir yolculuktan sonra Türkiye’ye sığınan, iki yıl burada kaldıktan sonra Geri Kabul Anlaşması öncesinde 19 Mart 2016'da Ege sahillerinden Yunanistan'a giden son kaçak tekneyle Avrupa’ya geçen Faoour'un burada mültecilerin yaşadıkları zorlukları dünyaya duyurmaya çalıştığına dikkat çekiliyor.
Genç gazetecinin, kaldıkları Kos (İstanköy) adasından dünyaya duyurduğu birkaç raporu sebebiyle Yunan hükümetince tutuklanarak daha uzak bir ada olan Leros'a sürüldüğü kaydedilen makalede, Leros'ta mülteciliğin türlü acılarını yaşayan Faoor'un acı bir insani tecrübeye bizzat şahitlik ettiği anlatılıyor.
Makalede, Faoor'un anlattığına göre, mültecilerin dayak, hakaret ve aşağılamanın her türüne maruz kaldığına yer verilerek, Yunanistan'da mültecilere ilişkin işlemlerin ziyadesiyle ağır yürüdüğü, mültecilere yönelik ırk ayrımcılığının olduğu ve mültecilere yönelik ağza alınmayacak çirkin sıfatlar kullanıldığı belirtiliyor.
Mültecilerin sağlık alanında öldürücü zorluklar yaşadığı belirtilen makalede, şu gözlemler aktarılıyor:
"Mültecilere hizmet veren uzman doktor hiç yok. Hastaların tamamına tuz çözeltisi vermekle yetiniyorlar. Tehlikeli hastalıklar, kalp hastalıkları ve benzeri ağır vakalarda tam bir lakaytlık hüküm sürüyor. Böyle bir ortamda en fazla zararlı çıkan tabii ki çocuklar oluyor. Çünkü aşılarını bile yaptıramıyorlar. Edinebildikleri süt son derece yetersiz. Verilen süt daha uzun süre yetsin diye çocuklarına yudum yudum veriyor anneleri. Mültecilere verilen yemek hem az hem de kalitesiz. Bünyenin ihtiyaç duyduğu temel gıdalar son derece yetersiz. En basit tıbbi yardımı alabilmek için bile bıktırıcı bir prosedür isteniyor. Hastaneye gidebilmekse çok daha zor. Zira polis onayı, 'kartiye' dedikleri mültecilik belgesi, sosyal sigorta belgesi, sağlık sigortası belgesi isteniyor. Tüm bu karmaşık süreç anlamsız yere uzayıp gidiyor."
Yunan hükümetince beş ay tutuklu kaldıktan sonra hastalanan gazeteci Emel Faoor ile kızının hastalığının ağırlaşması üzerine Atina'ya gitmelerine izin verildiği anlatılan makalede, Filistin Büyükelçiliğinin de olaya müdahil olmasına rağmen hastanelerin Faoor'u tedavi etmeyi reddettiği bilgisine yer veriliyor.
Bu gelişme üzerine Faoor'un 6 Eylül günü Yunanistan’ı terk ettiği ve çetin yolları aşarak yeni bir Avrupa ülkesine ulaşabilmek için yine bir maceraya atıldığına yer veriliyor.
Makale Faoor'un "Hastayım ve çok bitkinim. Ama, Yunanistan'da mültecilerin maruz bırakıldığı zorlukları dünyaya duyurmaya devam edeceğim." ifadeleri dikkat çekiyor.
Makale, yazar Eymen Halid'in, "Emel bu… Benim küçük kızım. Yirmi altı yaşında mücadeleci bir gazeteci. Onu, başımıza yıkılan evimizin enkazından çıkaralı henüz iki yıl oldu. Bugün mültecilerin sorunlarını tüm dünyaya duyurmak ve onların mesajlarını ilgili yerlere iletmek için didiniyor. Bana anlattıkları size aktardıklarımdan ibaret değil elbette… Lütfen mesajlarını ilgili yerlere ulaştırma hususunda Emel’e yardımcı olun. Lütfen yapın bunu." ifadeleriyle son buluyor.