Mukteda Sadr’ın Beşşar Esed rejimine sempati duymadığı biliniyordu ama 8 Nisan’da Suriye’nin selameti ve terörizmin geriletilebilmesi için istifa etmesi gerektiğini söylemesi şaşırttı.
Daha önce de örneğin Lübnanlı Hani el-Fahs gibi bazı Şii din adamları da Esed rejimine karşı olduklarını açıklamışlardı ama Mukteda Sadr gibi geniş bir kitlenin liderliğini yapan bir ismin bu şekilde açık tavır alması dikkat çekti.
Sadr karşı çıksa da hareketinden pek çok kişinin ayrılarak Suriye’de savaşa katılmayı tercih ettiği biliniyor. Nitekim Sadr’a bağlı Ceyşu’l-Mehdi isimli örgütün komutanı Said Swar da geçen yıl Suriye ve Irak’ta savaşmak üzere ayrılıp, farklı bir örgüt kurduğunu açıklamıştı.
Özellikle de İran’ın bölgeye yönelik siyasetine getirdiği eleştirilerin ardından İran’ın Sadr hareketini bölmeye yönelik adımlarının hızlandığı biliniyor. Bu bağlamda Sadr’dan pek çok grup kopartılarak farklı örgütler kuruldu. Asaibu’l-Ehlu’l-Hak, Hizbullah Nuceba gibi hareketler bu ayrılıklar neticesinde oluştu.
Necefli önde gelen 4 Şii din adamı Ayetullah Ali Sistani, Şeyh İshak el-Feyyad, Seyid Muhamed Said el-Hekim ve Şeyh Beşir el-Necefi 2013’te yayımladıkları ortak bir bildiriyle Suriye’de savaşmaya gidenleri dini mercilere itaatsizlikle suçlamışlardı.
Buna karşın İran ile doğrudan bağlantılı gruplar Suriye’de savaşın içinde yer almaktalar. Sadr hareketinden ayrılanlarca oluşturulan Ketaib Hizbullah, Asaibu’l-Ehlu’l-Hak, Saraya el-Horasani gibi bu tür gruplar İran’ın yönlendirmesiyle Suriye’de Esed rejiminin yanında savaşıyorlar.
Kaynak: Al-Monitor, Haksöz Haber