Muhatabı Tanımanın Önemi

MUHLİS KILIÇ

İslami davette muhatabı tanımak ve muhatabın durumuna göre davranmak, üzerinde önemle durulması gereken bir konudur. Nitekim önderimiz, rehberimiz ve en güzel örneğimiz olan Resûlullah (a.s)’ın hayatı bu konunun örneklikleri ile doludur. Yine muhatabı tanımanın önemini, Kur’an’ın mesajının genelinden de anlayabiliyoruz.

Rabbimiz, Mekke döneminde indirdiği ilk ayetlerle, hedef kitlenin ihtiyacı olan şeyleri onların gündemine almış ve onları bu şekilde inşa etmiştir. İlk dönemlerde indirilen ayetlere baktığımızda imani konuların sıklıkla vurgulandığını görebiliyoruz. Yine bu dönemde indirilen ayetlerde, ahiret bilincinin oluşturulması için bu dünyanın geçiciliğine sürekli vurgu yapılmıştır.  İlk dönem müslümanlarının umutlarını yitirmeye yüz tuttuğu vakitlerde, onlara ümit bahşeden, sabırlı olmaları gerektiğini vurgulayan ayetler indirilmiştir. Peygamber kıssalarını anlatan ayetlerin indirildiği vakitler ve kıssaların anlatılan kesitleri de yine o günkü müslümanların ihtiyaçları göz önünde bulundurularak belirlenmiştir. Peygamber efendimiz (a.s)’a sorulan soruların Allah tarafından cevaplandırılması da yine hedef kitlenin ihtiyacının giderilmesi ile ilgilidir.

Rabbimizin Kur’an’ı Kerim’de, hedef kitleyi durumlarına göre kategorize etmesi de konumuzla yakından alakalıdır. Söz gelimi, Kur’an’da ehli kitap ve müşrikler aynı şekilde değerlendirilmemiş bunların farklı kesimler olduğu bizlere bildirilmiştir. Yine münafıkların bu iki kesimden farklı bir kesim olduğu da özellikle belirtilmiştir. Bu durum onlarla olan ilişkilerimizin nasıllığını belirlemesi açısından önemlidir. Hedef kitlenin değişmesi, yapılacak tebliğin konusunu, konunun anlatılacağı zamanı ve anlatılış şeklinin de değişmesine sebep olur.

İçkinin ve faizin birden yasaklanmaması da hedef kitlenin durumu göz önünde bulundurularak yapılmış bir uygulamadır.

Muhatabı tanımanın önemi ile ilgili peygamber efendimiz (a.s)’ın hayatına baktığımızda sayısız örnekle karşılaşırız. Onun, kendisine soru soran kimseye, soru soranın kavrayış seviyesine göre farklı cevaplar verdiğini görüyoruz. O, bu konuda şöyle buyurmuştur:

“Biz peygamberler, insanlara akıllarına göre konuşmakla emir olunduk.”

Başka bir hadis-i şerifte şöyle bir tavsiyede bulunur:

“İnsanlara anlayabilecekleri şekilde konuşunuz.”

Örneğin ‘’Amellerin hayırlısı nedir?’’ sorusuna Resûlullah (a.s) farklı zamanlarda farklı cevaplar vermiştir. Çünkü o, kendisine soru soran kişilerin her biri hakkında başka bir amelin daha hayırlı olduğunu biliyordu.

O, kimi sahabeye en hayırlı işin, insanlara yemek yedirmek ve tanıdığı, tanımadığı kimselere selam vermek olduğunu söylerken başka bir sahabeye, en hayırlı işlerin sırasıyla; vaktinde kılınan namaz, anne babaya itaat ve Allah yolunda cihat olduğunu söylemiştir.

Belki de o, soruyu soran kimselerin o konularda eksikliklerinin olduğunu biliyor ve onların bu konularda kendilerini geliştirmeleri için onlara bu şekilde davranıyordu.

Mesela kendisine, ‘’Cihadtan daha hayırlı bir amel var mı?’’ diye soran bir sahabeye ‘’Böyle bir amel hatırlamıyorum.’’ derken, cihada katılmak için gelen başka bir sahabeye, ‘’Annen baban sağlar mı?’ diye sordu. Sahabe: ‘’Evet’’ deyince: ‘Onlara hizmet de cihad sayılır, sen onlara hizmet ederek cihad yap’ buyurdu.”

Bu konuyla ilgili Peygamber efendimiz (a.s)’ın bizlere bıraktığı güzel örnekliklerden biri de ‘Muhatabın müsait anını kollamaktır.’ Onun güzide ashabı bu konuyla ilgili şöyle söylüyorlar:

‘’Resûlullah (sav) vaaz ve nasihat hususunda bize bıkkınlık gelmesin diye halimize bakıp ona göre gün ve saat kollardı.’’

Peygamber (a.s), muhatabının durumunun nasıllığına dikkat eder, uygun zamanda ve onları sıkmadan, onların haline bakarak onlara muamele ederdi.

Bu durum günümüz davetçileri olan bizler için de son derece önemlidir. Bugünün insanları, kendilerinin karşısına geçip onlara nasihat eden insanlara ne yazık ki çok sıcak bakmamaktadırlar. Bugünün gençleri, çoğu zaman böyle ortamlardan uzaklaşmanın yollarını aramaktadırlar. Öyleyse islam davetçisi bu durumun farkında olmalı ve bu gençlerin en uygun anını yakalayıp ona göre hareket etmelidir.

Yine İslam davetçisi, muhatabının sorunlarını bilmeli ona göre hareket etmelidir. Namazlarını aksatan birine bu konuyla ilgili nasihat etmelidir. Komşularıyla iyi geçinemeyen bir muhatabına peygamber (a.s)’ın  bu durumla ilgili örnekliğini hatırlatmalıdır.  İslami davet konusunda zaafı olan kimselere bu konunun önemini hatırlatmalıdır vs.

Muhatabı Tanımak Nasıl Olur?

Muhatabı tanımanın gerekliliği ve önemi üzerinde durmaya çalıştık. Peki muhatabı tanımak nasıl olur? Muhatabı tanımak onunla zaman geçirmekle, muhatabının sana güvenmesi ile olur. Zaten davetçi dediğimiz kişi de, muhataplarıyla sürekli bir şekilde ilişki içerisinde olan, onların dertleriyle dertlenen kişidir. Ya da öyle olmalıdır. Bu durum, muhatabın müsait anını kollamak için de gereklidir. İslam davetçisi, muhatabının durumunu iyi analiz etmeli ve uygun zamanı kollamalıdır.

Bu konuyu ‘masa tenisi örneğiyle’ biraz daha açmaya çalışalım. Düşünün ki siz, insanların masa tenisi konusunda çok iyi olduğunu söyledikleri biri ile maç yapacaksınız. Bu durumda yapmanız gereken şey, maça geçmeden önce ya onu izlemek veya ısınırken onu ölçmenizdir. Topu farklı bölgelere atarak rakibinizi tanımaya çalışırsınız. Onun yenmenin yollarını böyle ararsınız. Topa çok iyi vurabilen birine top kaldırmayacağınız gibi gelen topları çok iyi karşılayan birinin masasına topu çakarak göndermemelisiniz. Rakibiniz masaya çok yakın oynayan biriyse topu uzağa, masadan çok uzakta oynayan biriyse topu fileye en yakın yere atmaya çalışırsınız. Kendisini ilk seferde yenemezseniz bile zamanla onu daha iyi tanıyarak onu çok rahat yenebileceğinizi görürsünüz.

Bizler eğer insanların hidayetine vesile olup bu durumu, kendi kurtuluşumuzun bir vesilesi kılmak istiyorsak muhatabımızın durumu üzerinde titizlikle durmalıyız ki, davetimiz daha etkili ve anlamlı olsun. Bu konuda en azından çok önemli bir maçta rakibini tanımaya çalışan bir takımın gösterdiği titizliği gösterebilmeliyiz.

Muhatabı tanımakla ilgili bir abinin şu söyledikleri ile yazımızı nihayete erdirelim:

‘’Muhatabınızı, ayakkabı numarasına kadar bileceksiniz. Okul başarısından tutun, ailesinin durumuna kadar.’’