Mehmet Göktaş’ın Doğruhaber gazetesinde yayımlanan yazısı şöyle:
“Hele Şu Ramazan Bir Bitsin...”
Buyurun, Ramazan ayı bitti, görelim bakalım neler yapacağız. Hani “hele şu Ramazan bitsin, bayram bir geçsin...” hesapları yapanlarımız az değildi. Bütün sayılı günlerin bittiği gibi Ramazan ayı da bitti, bayramın son günündeyiz, yarın yeni bir gün. Yeni bir başlangıç yapabilecek miyiz?
Ramazan yaklaşırken en çok yazıp çizdiğimiz konuların başında insanımızı Ramazana hazırlamak, bunun için mutlaka bir aylık ilmî ve irfânî bir program yapmalarını istemekti.
Ramazan sonrası için bizim bu anlamda bir şeyler tavsiye etmemize gerek kalmadan insanımız genellikle kendisi bir şeyler yapmayı planlar. Belki bir kısmımız Ramazanla birlikte şu salgının geçmesini de bekleyebilir.
Şu ana kadar yaptıklarından memnun olanlar yarından itibaren “ne diyorduk, nerede kalmıştık?” diye kaldıkları yerden başlayacaklar.
Nedense bizim içimizden geçen yeni başlangıçlar yapabilmek. Müslümanlar olarak düne kadar yaptıklarımız bizi nereye getirdi? Hem Ramazan hem koronalı günlerde bir şeyler düşünmüş olmamız gerekmez miydi?
Tamam, ayağı yere değmeyen ütopik hedefler peşinde koşmanın anlamı yok. Fakat bugünkü tempomuzla da bir yerlere varmamız mümkün değil.
Kendimizi bir daha tanımayı denemeliyiz, neler yapabilme gücümüz olduğu halde yapmıyoruz? Biz bu muyuz, bu kadar mıyız?
Hem dünya için hem ahiret için soruyorum bu soruyu; biz bu çalışmayla cenneti kazanabilir miyiz? Biz bu tempoyla dünyada izzet ve onurlu bir hayata kavuşabilir miyiz?
Ramazanla birlikte geride bıraktığımız şu bir kaç ay böyle bir muhasebe için müthiş bir fırsattı.
“Hele bir sabah olsun da bakarız” mantığıyla bir yerlere varamadığımızı unutmayalım.
Bugün bu ümmetin kaliteli bireylere, ciddi ilim adamlarına olan ihtiyacının farkında mıyız?
Sözü çok uzattığımın farkındayım; diyorum ki böylesi dönemlerde somut adımlar atmış, fark edilecek mesafeler almış olarak insanların karşısına çıkmalıyız diyorum.