Irak İslam Alimleri Heyeti Sözcüsü Muhammed Faydi, Irak'ta Başbakan Haydar İbadi döneminde Bağdat ile Sünniler arasındaki ilişkilerde son durumu ve ülkede yaşananları Al Jazeera Türk'e değerlendirdi.
Irak'ta Şii milisler Sünnilere karşı saldırılarına son dönemde çok sayıda uluslararası kuruluş tepki gösteriyor. Sahadaki Şii grupların ihlalleriyle ilgili detaylar nelerdir?
Uluslararası kuruluşlarının tepkisi maalesef çok geç geldi. Zira bu ihlaller, ilk Şii milisin kurulduğu 2004 yılından bu yana hiçbir zaman kesilmedi.
2004 yılında İran’da kurulan ve özellikle şehir savaşı üzerine askeri eğitim alan Bedir örgütü milisleri Irak’a girdi. Bu milis ilk yılında 1500'den fazla sivil ve askere yönelik suikast düzenledi.
Daha sonra Irak Hizbullahı, Mehdi Ordusu, Asaib Ehl el-Hak milisleri gibi birçok Şii milis kurulmaya başlandı. Şu an 30’u aşkın milis sayabilirim size. Ve en son tabi bildiğiniz gibi bir Şii dini merciinin fetvasıyla kurulmaya başlanan El Haşdul Şabi (Halk Birlikleri) adı altında genişletilmiş ve devletin finansmanıyla kurulan gönüllüler ordusu ortaya çıktı. Şu an siyasi arenada mevcut her parti veya grubun bir milisi bulunuyor, Hatta parlamentoda bazı siyasi figürlerin bile milisleri var.
En son El Haşdul Şabi (gönüllü halk birlikleri), orduyla Beyci'ye girdiğinde evleri yıkıp yaktılar, her tarafı yağmaladılar.
23 Kasım’da IŞİD’den geri alınan Diyala eyaletinin Celevle bölgesinde de benzer olaylara şahit olduk. Aralarında Ebu Hanife Camisi’nin olduğu beş cami ateşe verildi. Bölge ahalisinin malını mülkünü yağmaladılar.
Bu milisler girdiği her bölgede benzer sistematik tahribat uyguluyor ve çok ciddi ihlaller işliyor.
Bağdat’ın Güneybatısında yer alan Babil eyaletinin Curf Us Sahr bölgesinde ve yaklaşık iki hafta önce de Diyala eyaletinin Udaym bölgesinde aynı şeyi yaptılar. Etnik temizlik uyguluyorlar, bu tarihi Sünni bölgelerde artık Sünni kalmadı.
Uluslararası toplum, Şii milislerin ihlalleri artık göz ardı edilemeyecek safhaya geldiğinde onları eleştirmeye başladı.
Yoksa bu milislerin ihlalleri yeni bir gelişme değil.
Irak ordusu sık sık IŞİD'e saldırıda Sünnilerin desteğini istiyor. İbadi hükümetinin bu noktada Sünnilerin güvenini kazandığını söylemek mümkün mü? Maliki döneminden bu yana değişen bir durum var mı? Yoksa Sünnilere yönelik dışlayıcı ve mezhepçi politikalar sürüyor mu?
İbadi döneminde silahlı milisler daha kötü bir boyuta girdi.
Maliki döneminde operasyonlar sırasında milisler ikinci planda kalıyordu. Yani, önce ordu girerdi bölgeye, arkasından destek milisleri gelirdi. Ancak İbadi döneminde durum farklılaştı. Milisler orduya öncülük yapıyor, bir başka deyişle ordu artık milislere destek veren ikinci plandaki konuma geldi.
Beyci ve Celevla’da durum böyleydi. Önden milisler girip Sünnileri temizleyip öldürdü, evleri yaktı, daha sonra ordu bölgeye girdi. Maliki döneminde bile böyle bir şey yapılmadı.
İbadi hükümetiyle ittifak kuran Sünni aşiretler kimler?
Bunlar 2003’ten sonra ABD’nin Irak’taki EL Kaide’ye karşı savaşması için örgütleyip silahlandırdığı Sahva (uyanış milisleri) adı altında aşiret milislerinin kalıntıları. Bunların sayısının çok az olduğunu söylemek gerekir. Bu Sünni aşiretler, ceplerini parayla dolduran hükümetle ittifaklarını sürdüyor.
Genel anlamda Sünni aşiretlerden hükümete bir destek yok. Sebep de çok açık. Kendi şereflerini hedef alan, parasını yağmalayan orduyla işbirliği yapması mümkün değil.
Son dönemde Anbar eyaletinin Sünni aşiretlerinin Bağdat hükümetiyle iş birliği yapacağı yönünde medyadaki haberler asılsız haberler, bunlar hükümetin umutları başka bir şey değil. Hükümet olmayan bir başarıyı pazarlamaya çalışıyor.
Sünni aşiretler IŞİD’i sevdiği için değil hükümetten nefret ettiği için hükümetle IŞİD’e karşı ittifak kurmuyor.
Son olarak eski Sünni Milletvekili Ahmed Alvani'ye verilen idam cezasıyla ilgili düşünceleriniz neler?
Bu karar, yeni hükümetin tıpkı Maliki'de olduğu gibi İran’ın kontrolü altında olduğunu ortaya koyar. Zira Alvani o dönemin siyasi sürecinin bir parçasıydı.
Alvani sorunsuz bir parlamenterdi. Tek sıkıntısı İran’ın Irak’ın siyasi ve güvenlik iç meselelerine karışmasına yönelik sert ve açık bir tavır koyuyor olmasıydı.
Alvani’nin tutuklanma kararı İran’ın kararıydı ve onu tutuklayan ekip İran’ın Irak’ı yönetmekte etkili olan Kâsım Süleymani tarafından yönetiliyordu.
Bütün bu Sünnilerle barış diyalogunun bahsedildiği bir dönemde böyle bir idam kararının gelmesi, İran’dan ’burada söz hâlâ benim’ niteliği taşıyan açık bir mesaj.
İbadi hükümeti pozitif mesajlar vermesine rağmen, Şii grupların saldırıları ve söz konusu idam cezası ne anlama geliyor? Aynı zihniyet devam mi ediyor yoksa Maliki döneminden kalma unsurlar mı ayrılıkçı politikaların sürmesi için çabalıyor?
Bence, bu eski rejimin devamlılığını gösteriyor. Bu da halkın İbadi hükümetine güvenmemesine neden oluyor.
İbadi İran’ın ve tabi ki ABD’nin de kuklası. Ama burada İran’ın etkisi çok daha güçlü, bunu söyleyebilirim.
Irak hükümetinin Sünni bölgelerde demografik yapıyı değiştirerek Sünnileri göçe zorladığı iddiaları doğru mu?
Çok doğru bir tespit. Hatta inan ki İbadi hükümeti döneminde Maliki’ninkinden daha çok yoğun yaşanıyor bu durum.
Curf Us Sahr ve Diyala bölgeleri mesela İbadi’nin döneminde tamamen Sünnilerden arındırıldı.
İbadi, televizyona çıktığında mezhepsel bağlılığı yerine ulusal duyguyu güçlendirmekten bahsederken sahada olaylar tamamen farklı yönde gidiyor.
Maliki’nin ikiyüzlülüğüne alışmıştık. Anlaşılan İbadi de aynı yolu izliyor.
Bu ihlallere karşı nasıl adımlar atılmalı?
Hükümet’in ulusal barış adına aldığı hiçbir adıma güvenmiyoruz.
11 yıldır Sünniler katledilmekte. Halk meşru talepleri için bir yıl meydanlarda bekledi.
Barışçıl eylemlerde umudunu kaybedince, silaha başvurdu.
IŞİD, Irak devriminin dalgasına asıldı. Ve uluslararası kamuoyu, bu ayaklanma IŞİD’e aitmiş gibi sundu. Ama gerçek şu ki bu mazlum bir halkın ayaklanması.
Devrim, hükümeti düşürmek başta olmak üzere meşru taleplerini gerçekleştirinceye kadar devam edecek.