Muhammed Fâris ve Abdülmecîd Zindânî: İki farklı hayat benzer hikayeler...

Taha Kılınç, Muhammed Fâris ve Abdülmecîd Zindânî'nin farklı coğrafyalarda başlayıp Türkiye'de biten hayat hikayelerinde benzerliklere dikkat çekiyor.

Taha Kılınç / Yeni Şafak

İki mühim kayıp

Birkaç gün arayla, İslâm coğrafyasının iki yiğit ve çilekeş evladı rahmete kavuştu. Onlardan biri, uzaya çıkan ilk Suriyeli astronot olarak bilinen Muhammed Fâris, diğeri de Yemenli âlim, mücadele ve dava adamı Şeyh Abdülmecîd Zindânî idi.

1951’de Suriye’nin Halep şehrinde dünyaya gelen Muhammed Fâris, Hava Harp Okulu’ndan mezuniyetinin ardından, Suriye ordusunda albaylığa kadar yükselmişti. 1985’te Sovyetler Birliği ile Suriye arasında yürürlükte olan bilimsel mutabakatlar çerçevesinde uzay çalışmaları misyonu için seçilen Fâris, 1987’nin temmuzunda çıktığı feza seyahati sırasında 7 gün 23 saat uzayda kaldı. Dünyaya döndükten sonra Sovyetler Birliği hükümeti tarafından Lenin Nişanı’yla taltif edilen Fâris, Suriye Hava Kuvvetleri bünyesindeki askerlik vazifesine devam etti, tümgeneral rütbesine yükseldi. 2011’de başlayan barışçıl protesto gösterilerinin Baas rejimi tarafından terörize edilmesi, hapishanelerdeki suçluların salıverilerek sokaklarda insan avının önünün açılması ve akabinde ülkenin silahlı çatışma atmosferine sürüklenmesiyle birlikte, Muhammed Fâris de ordudan ayrılarak muhaliflere desteğini açıkladı. Daha önce “Suriyeli ilk astronot” olarak Suriye yönetiminin el üstünde tuttuğu, liselerde ve üniversitelerde dersler verdirdiği ve Suriyeli gençlere örnek olarak takdim ettiği bir ismin muhaliflere katılması, rejim için büyük bir şoktu. Muhammed Fâris, benzer birçok örnekte olduğu gibi, kendisinin nokta atışı bir suikastla ortadan kaldırılacağını sezmişti. Bunun üzerine, hiç vakit geçirmeden ailesiyle birlikte Türkiye’ye yerleşti.

Yaklaşık 12 yıl Türkiye’de yaşayan ve Ramazan ayında geçirdiği kalp krizinin ardından Gaziantep’teki bir hastanede tedavi altındayken vefat eden Muhammed Fâris’ten yeterince istifade edebildik mi? Maalesef bu sorunun cevabı pek müspet değil. Hem de dünyanın herhangi bir ülkesine rahatlıkla yerleşebileceği halde -sırf bu toprakları çok sevdiği için- ülkemizde kalmaya devam etmişken…

Müslüman Âlimler Birliği’nin kurucularından Şeyh Abdülmecîd Zindânî, 1942’de Yemen’in İbb vilayetinde dünyaya geldi. Temel dinî eğitimini köyünde tamamladıktan sonra Kahire’ye giderek Ezher Üniversitesi’ne kaydolan Zindânî, aynı zamanda modern bilimlerle de ilgilenerek Ezher’deki İslâmî ilimler eğitimiyle paralel olarak eczacılık okudu. Mısır’da bulunduğu süre zarfında Müslüman Kardeşler Teşkilâtı (İhvân) ile yakın temas kuran Zindânî, Cemal Abdunnâsır döneminin yoğun baskıları sebebiyle ülkesine döndü ve Aden şehrine yerleşerek ilmî ve siyasî faaliyetlerine başladı. “Saha adamı” kimliğini hiçbir zaman kaybetmeyen Zindânî, bir yandan kurduğu Islâh Hareketi’yle İhvân fikriyatını Yemen’e taşırken, 1980’li yıllarda Afganistan’a geçerek Sovyetler Birliği’ne karşı savaşan Afgan mücahitlerin yanı başında yer aldı, Abdullah Azzâm’la bizzat görüştü.

Kaleme aldığı kitaplarla, kurduğu üniversiteyle, ilmî çalışmalarıyla ve hiç bırakmadığı siyasî mücadeleyle Yemen yakın tarihinde önemli bir yer edinen Abdülmecîd Zindânî, 2012’den sonra ülkesinin sürüklendiği iç savaşın ardından Suudi Arabistan’a yerleşmiş, orada iken de İhvân çizgisine mensubiyetinden ötürü ev hapsine alınmıştı. 2020’de ev hapsi cezasının kaldırılmasıyla birlikte Türkiye’ye gelen Zindânî, son nefesini İstanbul’da verdi.

Farklı coğrafyalarda yetişmelerine ve farklı arka planlara sahip olmalarına rağmen, Muhammed Fâris ve Abdülmecîd Zindânî’nin ortak paydaları çok fazlaydı:

Her ikisi de ülkelerinin gençleri için parlak birer örnek ve ilham kaynağıydı.

Her ikisi de -kimden gelirse gelsin- zulme ve haksızlığa direnmeyi şiar edinmişti.

Her ikisi de ülkeleri İran tarafından işgal edildiği için, doğdukları topraklarda barınamamıştı.

Her ikisi de Türkiye’ye sığınmış, burada sıcak bir yuva ve emniyetli bir sığınak bulmuştu.

İran’ın Ortadoğu ve İslâm coğrafyasında Şiîliği yayma odaklı faaliyetlerinin sahadaki pratik neticelerine kafa yormak isteyenler, bilhassa Suriye ve Yemen’in durumuna yakından bakmalı. Muhammed Fâris ve Abdülmecîd Zindânî’nin yaşadıkları, bu iki ülkenin İran eliyle içine sürüklendiği mezhep temelli çatışma ve gerilimin canlı misalleriydi.

İran’ın coğrafyamızın dinî, millî ve etnik dengelerini -Şiîlik lehine- tamamen altüst etmek için sahnelediği sistemli faaliyetleri konuşmaya ve Türkiye içinde kontrol ettiği dezenformasyon ağlarının yalanlarını ifşaya devam edeceğiz.

Yorum Analiz Haberleri

İslâm’a ters düşen ne varsa kimden gelirse gelsin reddedilir
Merdan Yanardağ doğru söylüyor, Baas rejimi Suriye’nin CHP’sidir!
Sol şebbihalar azgınlıkta sınır tanımıyor!
Barış Atay şebbihası ne zaman hesap verecek?
Bir liderin portresi: Ahmed el-Şaraa