Analiz: David Hearst / Middle East Eye
Çeviren: İbrahim Alpay / Haksöz-Haber
Trump ve Kralın Oğlu: Muhammed Bin Selman’ın Saltanatı Başlamadan Bitti
Cemal Kaşıkçı olayı akla şu soruyu getiriyor: Suudi veliaht prensi göreve başladığından bu yana 16 aylık sürede böyle davranıyorsa, tahta oturduğunda neler olacak?
Cemal Kaşıkçı, İstanbul’da iki adam tarafından Suud başkonsolosluğundan dışarı sürüklenirken doğruca bir tuzağa yürüdüğünü fark ettiğinde son düşünceleri ne oldu?
Kaşıkçı bu tarz olaylara yabancı değildi. Suud konsoloslukları ve elçiliklerinin nasıl çalıştığını biliyordu. Hatta kendisi Londra ve Washington konsolosluklarında çalıştı. Canavarı, düşüncesini, hareketlerini ve kokusunu tanıyordu.
Ayrıca kuralları bildiğini de sanıyordu. Eski bir istihbarat şefi olan Turki bin Faysal ile birlikte çalışmıştı. Oyunun ölümcül kuralları vardı, ancak mantıklı kurallardı. Net, kırmızı çizgileri olan kurallar… Bu kuralları bildikçe aldığınız riskleri hesaplayabilirdiniz.
Son Saniyeler
Kaşıkçı, yakın zamanda İstanbul’da bir daire satın almıştı. Ertesi gün evlenecekti. Çift henüz ev eşyalarının ulaşmasını bekliyordu. ‘’En kötü ihtimalle sorguya çekilirim veya gözaltına alınırım’’ diye düşünmüş olmalı. Peki ya kaçırılma riskini alıp Türkiye’de yeniden evlenmesini yasallaştıracak bir kağıt parçası için hayatından vazgeçer miydi?
Arkadaşlarına hapis ihtimaline dayanamayacağı için krallıktan ayrıldığını söyledi. Bu yüzden konuşmayı ahlaki bir görev olarak bellemişti. Eğer o özgürken kendisi gibi yüzlerce insan hapiste çürümeye mahkum kalacaksa konuşmak onun göreviydi. Hayatının son saniyelerinde Kaşıkçı, bunların hiçbirinin geçerliliğinin kalmadığını fark etmiş olmalı.
Kaşıkçı’nın ölümü bir cinnetin sonucu ise, gerçek bir kaçık tarafından tasarlanmış olmalı. Herhangi bir mantık, kural, kısıtlama tanımayan birisi; cezasız kalmasıyla kimsenin güvende olmayacağı bir kişi…
Virginia’da Kara Göründü
Kaşıkçı’nın ölümünün açıklanmasıyla kopan kasırga son 48 saatte yön değiştirdi. Fırtına artık Türkiye’nin boğazında esmiyor, Ortadoğu’da Sudi Arabistan ve Türkiye (ikisi de gazetecilere davranış konusunda temiz bir karneye sahip olan ülkeler?) arasında bir atışma olmaktan da ibaret değil.
Gece vakti ölümle ilgili detaylar sızdığında – özel jetlerdeki yolcuların kimlikleri, Kaşıkçı’nın vücudunu parçalamak için kullanılan testere, konsolosluktan çıkarılmasıyla ilgili yazdığım haber, ve şimdi de Kaşıkçı’nın korkunç sorgusuna, işkencesine ve ölümüne dair ses ve görüntü kayıtları Türkler tarafından Batılı müttefiklerle paylaşıldı – Amerika ve Beyaz Saray için büyük bir kriz çıktı.
Krizin boyutları henüz yeni belli oluyor. Bu, Işid’in memnun kalacağı barbarca bir hadise. Oldukça masum ve tanınmış kurban tuzağa düşürülmüş, dövülmüş, işkence edilmiş ve kurbanlık hayvan gibi öldürülmüştü. Ancak bu dini fanatikler tarafından işlenmiş bir suç değildi. Bu suç Amerika’nın Ortadoğu’daki Arap konsolosluklarındaki müttefikleri tarafından devlet kaynakları kullanılarak işlendi.
Riyad cinayeti üstlenmeyi hala reddediyor. Suudlu yetkililer Kaşıkçı’nın ortadan kayboluşuyla ilgili iddialardan kesin bir şekilde uzak durdular ve İstanbul’daki konsolosluğa gelişinden kısa bir süre sonrasında konsolosluktan ayrıldığını söylediler. Ancak açıklamalarını destekleyecek hiçbir kanıt sunmadılar ve konsolosluktaki kameraların o sırada çekim yapmadığını ifade ettiler.
Cemal kasırgası ilk olarak Virginia’da görüldü ve şimdi de Beyaz Saray’a yönelmiş durumda. Dün gece Donald Trump “Bu olay Türkiye’de yaşandı ve Kaşıkçı Amerikan vatandaşı bile değildi” şeklinde geçersiz bir ifadede bulundu. Ancak o andan itibaren Kaşıkçı pek çok Suudlu muhaliften farklıydı, bir “Virginia yerlisi” olmuştu.
Kasırga Pennsylvania Caddesi boyunca bazı doğru bilinenleri yıkmaya başladı, Veliaht Prens Muhammed bin Selman kişisel korumaları olan 15 suikastçıdan bazılarını ‘adamı’ olarak tanıtmıştı (?). Bu senenin başlarında Michael Wolff tarafından Fire and Fury (ateş ve öfke) kitabında yazdığı üzere “adamımızı zirveye koyduk!” demişti Trump arkadaşlarına.
Beyaz Saray’ın başkan yardımcısı ve Trump’ın damadı Jared Kushner ve Bin Selman arasındaki uzun görüşmeleri, karşılıklı bilgi akışını ve strateji planlamalarını içeren yakın ilişki de sonlanmış oldu.
Birleşik Devletler medyasında genç bir reformcu olan Prens hakkında tereddütsüzce ve çekinilmeden yazılmış karşıt yazılar sonucunda Trump tarafından Prens’e iş başına geldiğinden beri verilen ‘al bakalım’ tavırlı peşin destek artık bir utanç kaynağına dönüştü.
Tüm bu olaylar bir gecede yaşandı ve çöken binanın enkazı her tarafa yayıldı. ABD medyası öfke krizi geçirdi. Kaşıkçı’nın Washington Post gazetesindeki editörü Karen Attiah şu tweeti attı: “Batı’nın Veliaht Prens Muhammed Bin Selman’a yalakalıkları yetti artık!”
Riyad’ın Başı Belada?
Bu ayın sonunda Riyad’da düzenlenecek yatırım konferansı Gelecek Yatırım İnsiyatifi’nden katılımcıların bazılarının çekilmeleri Riyad’ın başının belada olduğunu düşünmeye sevk edebilir. Konferans’tan çekilenler arasında Richard Branson, the New York Times, CNN, Uber Teknolojileri Ceo’su Dara Khosrowshahi ve Viacom Inc. Ceo’su Bob Bakish bulunuyor.
İnanması güç ancak Financial Times da konferanstan çekildi.
Olayın ardından Capitoll Hill de hareketlendi. İki parti birden Magnitsky Yasası çerçevesinde Muhammed bin Selman’a yaptırım uygulamak için harekete geçti.
Önde gelen Cumhuriyetçi senatörlerden Rand Paul “Kaşıkçı canlı bir şekilde aramıza dönene kadar” Suudi ordusuna yönelik fonlama, eğitim ve her türlü işbirliğini kesmek için baskı yapıyor.
Etkili Cumhuriyetçi senatörlerden Lindsey Graham da CNN’e şöyle açıklamalarda bulundu: “ Bu olayda ne olduğunu anlamak için Sherlock Holmes olmaya gerek yok. Ve bu Suudi hükümetinin eliyle yapılmış olmasa bile Prens bir şekilde bu işin içindeyse bu uluslararası arenada ülkesini yönetme kabiliyetini neredeyse yok edecektir.”
Bin Selman’ı dünya sahnesine taşıma işini organize eden Suud ve BAE’nin Washington’da lobi faaliyeti yürüten karmaşık ağı da çözülmeye başlıyor.
Nisan 2017’den beri Suudi Arabistan’a danışmanlık yapan Washington firması The Harbour Grup Suudi hükümetiyle aralarındaki ayda 80,000$ dolarlık kontrata geçtiğimiz Perşembe günü son verdi. Yönetici Richard Mintz “İlişkimizi sonlandırdık” dedi. Mintz, Bin Selman’ın Washington’daki temsilciliğini yapan BAE’nin Washington Büyükelçisi Yusuf el Otabi ile yakın ilişkisi olan biri.
Olayın Perde Arkası
Türkiye’ye dönecek olursak, Başkan Recep Tayyip Erdoğan Prens Halid Faysal liderliğinde üst düzey bir delegasyonu misafir etmeye hazırlanıyordu. Faysal, Mekke valisi ve Kral’ın özel danışmanı. Prens Faysal’ın, eskiden istihbarat şefliği, Washington ve Londra büyükelçiliği görevlerinde bulunmuş aynı zamanda Kaşıkçı’nın eski patronu olan Prens Turki bin Faysal’ın da ağabeyi olduğu gerçeği gözlerden kaçmıyor.
Bu hadiselerden Kral Selman’ı izole etme operasyonu başlamış görünüyor. Türkiye ve Suudi hükümet arasındaki ortak soruşturma bu cinayeti kimin işlediğini ortaya çıkaracak.
Batılı müttefiklerinin Kaşıkçı’nın trajik son anlarıyla ilgili ses ve görüntü kayıtlarını geçen gece paylaşmasıyla Türkiye daha başlamadan bu soruşturmanın sonucuna ulaştı. Suudilerin aklındaki tek soru ise nasıl yapıp da Kral’ın oğlunu bu istenmeyen sonuçtan kurtaracakları.
Muhammed bin Selman’ı yaratan, onu tanıtan ve ona Abd dış politikası, askeri ve güvenlik kurumlarının güvenini sunan kişi Trump’ın kendisi. Ve Prens’in dokunulmazlık içerisinde hareket etmesine izin veren de Trump.
Trump sadece şöyle düşünebilir: Eğer Bin Selman 33 yaşında ve veliahtlık görevine geleli 16 ay olmuşken böyle canice bir eylemin emrini verebiliyorsa, ABD ordusunun Körfez genel olarak bölgedeki gücünün kilit taşı konumundaki ülkesinin başına kral olduğunda ne tür delice pervasızlıklar yapabilir?
Suudi Veliaht Prens’in kral olmak için üç şeye ihtiyacı var. İlk ve en önemlisi Beyaz Saray’ın onayı. İkincisi Kraliyet ailesinin desteği. Üçüncü ve en önemsizi ise halk desteği. Beyaz Saray’ın onayı diğer ikisinin yanında çok daha ağır geliyor. Statüko bu şekilde. Trump, Veliaht Prens krallıktan kendi rızasıyla vazgeçerse Suudi Arabistan’ın içişlerine müdahale etmeyecektir. Ses ve görüntü kayıtlarının içeriği ortaya çıktıktan sonra Trump’ın önünde tek bir yol kalıyor. Muhammed Bin Selman’ın tahta çıkmasına artık izin veremez.
Cemal Kaşıkçı ve öldürülen, işkence edilen, hapsedilen sayısız diğer insan en azından bunu hakkediyor.