Ali İhsan Karahasanoğlu muhalefetin felaket senaryosu söyleminin temelsizliğinin seçim sonuçlarıyla ortaya çıkacağını söylüyor. Muhalefetin felaket senaryosunun seçim taktiği olduğu açık ama her şeyin yolunda olduğuna dair iktidar söyleminin de sorunlu olduğu görülmeli değil mi? Eğer her şey yolunda idiyse neden erken seçim kararı alındı?
Ali İhsan Karahasanoğlu’nun Yeni Akit’teki köşesinde yayınlanan bugünkü (14 Haziran 2018) yazısını aşağıda ilginize sunuyoruz:
Sandıklar Açılana Kadar, Bayramlar Sizin; Alay Edin, Sevinin!
Ne zaman ki cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimleri erkene alındı.
Türkiye’nin ekonomik yapısında aniden büyük bir değişim görüntüsü ortaya çıktı..
Sanki bir çöküş varmış gibi, ardı ardına yaşanan gelişmeleri izlemeye başladık.
Dolar usul usul, yukarılara doğru tırmanmaya başladı..
3 haftada, % 25’lere yaklaşan devalüasyonu seyrettik..
Muhalefet, kafa bulmaya başladı..
“Bu gidişle, dolar yakında 10 TL olur!”
Kendilerini ekonomi uzmanı olarak tanıtan ne idüğü belirsiz isimler, ekranlara çıkıp, gazete köşelerine geçip, ahkam kesmeye başladılar..
“Üretim yok kardeşim.. Üretim yok.. Ne bekliyordunuz? Olacağı bu!”
Onlar hatırlatınca, biz de rakamlara baktık..
Üretim azalmıyor.. Tam aksine artıyor..
Kendi kendimize söylendik: “Var bu işte bir oyun ama!”
Daha fazlasını söyleyemedik.
Bir başkası aldı sazı eline: “Borçlanma ile büyüyorsunuz kardeşim.. Borçlanma ile büyümeye ne bakıyorsun sen..”
Bir bakalım dedik, borçlanma oranlarına..
ABD’nin çok çok gerisinde..
AB ülkelerinin ise, kıyaslayamayacağınız kadar altında...
“Oyunlar biraz derin gibi ama.. Dur bakalım” dedik..
Olayları izlemeye devam ettik.
Bir başkası aldı sazı eline:
“Fabrikalar satılıyor.. Yerlerine AVM’ler yapılıyor kardeşim.. Fabrikaların satıldığı, kapandığı bir ülkede, siz ne bekliyorsunuz?”
Baktık, satılan fabrikalar, ekonomiye yük olan atıl, zarar eden kuruluşlar.. Satmak değil, satmamak ekonomiyi bitirir..
Kafamızı bulandırmaya devam ettiler..
“Cari açık ne kadar, biliyor musun kardeşim” dediler..
“Daha ne bekliyorsunuz... Döviz tabii ki zıplayacak” diye devam ettiler..
Baktık rakamlara..
Cari açık, 15 yıldır olduğu yerde..
Dün de varmış.. Bugün de sürüyor..
“Ama ne değişti ki acep?” diye, düşünmeye devam ettik..
Siyasi iktidarı savunanları alaya aldılar..
“Tabii ki dolar 5 TL’ye dayanır.. Hatta 7-8 TL olmadığına şükredin siz” dediler..
Merkez Bankası oynanmak istenen oyunu görmüş olmalı ki..
3 puanlık faiz artışı verdi.
Yani oyun kuruculuğuna soyunanların ağızlarına bir parmak bal koydu..
Hemen dolar 4,9’dan iniverdi 4.4’lere..
Ekonomi uzmanlarının hatırlatmaları gözümüzün önünde canlandı..
“Üretim yok diye dolar değer kazanıyor idiyse.. Borçlanmamız yüksek diye TL değer kaybediyorsa.. Yaşadıklarımız cari açığın yüksekliğinden dolayı ise.. Bunların hepsi aynı yerde duruyor.. Şimdi dolar, niye aşağılara geriledi ki?”diye düşündük..
Ekonomi uzmanlarını haklı çıkartacak bir mantıki izah bulamadık.
Çok geçmedi.. Bir hafta sonra..
Yine kafayı çıkarmaya başladılar.. Dolar yine yukarılara tırmanıyor..
Üretim aynı.. Borçlanma aynı. Cari açık aynı..
“Madem öyle, işte böyle” dedi, Merkez Bankası..
Tekrar 1 puanlık faiz artışı..
Yeniden usul usul inme..
Ama hâlâ, beklenen rahatlama gerçekleşmemiş..
Döviz-faiz sarmalında tıkanıp kalmış iken..
Olayları şöyle geniş pencereden bir değerlendirelim diye, ekonomik sahadaki diğer gelişmelere göz attık.
Tam da ekonomi uzmanlarının, öğrencinin defterini inceleyen öğretmen edası ile, “Şunlar şunlar yapılmamış. Olmaz ki..” diye tripler attıkları konularda..
Bir de baktık ki..
İlk çeyrekteki büyüme rakamları açıklanıyor..
OECD ülkeleri arasında ikinci oluyoruz. 7.4 büyüme rakamı açıklanıyor..
Şöyle aç gözlü para babalarından bir hareket.. Bir kıpırdanma bekliyoruz.
“Türkiye’ye yüzlerini çevirseler de, TL’nin itibarının eski yerine doğru hareketini izlesek” diyoruz.. Doların TL karşısındaki değerinin azalmasını bir kenara bıraktık..
Bari aynı seviyede kalsın..
O da mümkün olmuyor..
Ardından diğer verilere bakıyoruz..
10 milyar dolarlık yatırımla hayata geçirilen TANAP’da vanalar açılmış..
İzmir ile Manisa arasında Sabuncubeli Tüneli açılmış.
150 yılın rüyası Rize-Erzurum arasındaki Ovit tüneli açılmış..
“Tamam işte.. Doların tansiyonu biraz düşer.. Düşmese de.. Yerinde sayar”deiye düşünüyoruz.
Öyle ya..
% 7.4 büyüme ile, OECD’de ikinci olmak ile, sonuncu olmak aynı şey mi?
TANAP’ın olması ile.. Olmaması aynı şey mi?
“Sabuncubeli ha varmış, ha yokmuş, farketmez” kim diyebilir..
“Ovit tüneli, eskilerni rüyası imiş,bize artık gereksiz” nasıl denilebilir?
Ama baktık..
Doların kafası, yine yukarılarda..
2 gün içindeki bu devasa ekonomik olayların mini minnacık dahi, dolar-TL kavgasına hayrı olmamış..
İçerde ne olursa olsun, dışardakiler notlarını Türkiye için vermişler.. Ağzınızla kuş tutsanız, “Ama canlı getirememişsin” diye yine kusur bulacaklar..
4,4’lere kadar inen dolar, son bir hafta içinde hiçbir olumsuz gelişme olmamasına, tam aksine olumlu gelişmelere rağmen, yine kafayı çıkarmış, 4,6’lara kadar çıkmış.. Hâlâ da çıkma eğiliminde..
Tam bu noktada..
Artık kim olursa olsun..
İster “Ekonomi uzmanıyım” desin. İster “Siyasetçiyim” desin..
Karşımızdaki gerçek, çok net..
Oynanan oyun, 24 Haziran sandıklarına yöneliktir..
24 Haziran’da..
Tayyip Erdoğan’ın indirilmesine yönelik bir oyun oynanmaktadır..
Doların değerini 15 yıldır büyük oranda aynı seviyede tutan iktidarı götürmenin oyunları kurgulanmaktadır..
Muhalefete de, bunları seyredip, bayram etmek düşmektedir.
Ama şunun şurasında..
10 güncük kaldı..
Sevinsinler, doların değer artışı ile kendilerine zemin hazırlandığını düşünüp, işi gırgıra döksünler, alay etsinler..
24 Haziran akşamı, sandıkların açılması ile birlikte..
Üretim artmadan.. Yatırım olmadan.. Cari açık sıfırlanmadan.. Doların nerelere indiğini, hep birlikte göreceğiz..
Haydi bakalım..
Bayramlarını yapsınlar..
Bize de gelir, bayram elbet!