Muhalefet/in halleri

Akif Emre

Seçim kampanyaları hala canlı. Süslenmiş rengarenk sokaklardan beklentilerini ortaya koymak için meydanlara yığılan kitlelere bakıldığında son derece siyasi bir ortamın olduğu sonucuna varmak gerekir.

Oysa bunca politik görüntüye rağmen dehşetli bir siyaset boşluğu, daha doğrusu siyasetsizlik söz konusu olduğunu önceki yazıda belirtmiştim.

Türkiye'nin siyasetsizleşmesi sadece iktidar partisinden neşet eden bir durum değil. Yani iktidarın siyaseti tümüyle kaplamış olmasından kaynaklanmıyor. Bilakis hükümetin büyük bir oy oranıyla ve üstelik korku siyasetinin eseri bir oranla iktidar olması bu siyasi boşluğun üstünü örtüyor.

Gerçekte birbirinden farkı olamayan partilerin kitlelerin korkuları üzerinde siyaset üretmeye çalıştığı bir kamplaşmadan söz edilebilir ancak. Siyaset dışı aktörlerin, emekli askerlerin meydanlara saldığı kitleler ve bu emeklilerin belirlediği korkular üzerinden siyaset yapmaya çalışan partilerle bugüne gelinebildi. İronik olan, ana muhalefet partisinin "avukatlığını" yaptığı bir illegal yapılanmanın sadece seçilmiş hükümeti değil avukatlığına soyunan muhalefeti de hedef aldığı ortaya çıkmasıdır. Korku üzerine kurulan siyasetin gerçekte ilkel bir aşiret hesaplaşmasından, entrikadan başka bir şey üretmeyeceğini düşündüren, dün açıklanan Ergenekon iddianamesi yeterince ibretlik. Aslında Deniz Baykal'ın avukatlığa soyunmasından çok önce de benzer sözlerle Türkiye'de sol adına devletçiliğin ne demek olduğunu çok iyi göşmüştük: Bizim gücümüz aldığımız oylarla orantılı değildir!

Siyaseti bu mantıkla yürütmek isteyen, üstelik kendine sol yakıştırması yapan bir anamuhalefet partisiyle karşı karşıyayız. Bir takım emeklilerin peşine düşerek yapılacak siyasetin toslayacağı yerin burası olması kaçınılmazdı.

Hükümetin de da bu aşiret kavgasından kendi hanesine oy olarak siyaseti adeta es geçmesi gibi bir açmaz yaşanıyor.

Güncele ilişkin takınılacak tavırlarda toplumun reflekslerini iyi takip eden AKP'nin toplumun kendinden beklediği ilkeli ve erdemli siyaset yapma konusunda başarılı olduğu söylenemez.

Bu noktada ana muhalefet dışında kalan muhalefetin iktidar karşısında daha ilkeli bir tavır alış gerçekleştirmesi beklenirdi.

Görünürde CHP dışında üçüncü sırada bulunan MHP'nin ilkeli siyaset yapmak yerine "mış gibi" yaparak ana muhalefetin sağ versiyonu gibi hareket etmesi neden siyasal boşluk olduğunu anlamaya yetiyor. Köken olarak CHP otoriteryenliğini, laikliğini, batıcılığını paylaşan bu partinin farkı statüko karşısında paralel bir çizgide durduğu için renk farkından öte değildir.

Ayrıntılar bir yana Avrupa Birliğinden ekonomik modele, batılılaşma hedeflerinden toplumun kültürel kodlarıyla oynayarak üzerimize deli gömleği giydirilme çabalarına kadar mevcut politikalar karşısında hiçbir muhalif siyasi ses ve program ortaya konmadı.

Bu noktada beklentilerin odağı olan Saadet Partisi'nin bu seçimlere kadar izlediği çizginin de ilkesel bir mücadeleden kaynaklandığı konusunda ikna edici performansı olmadı.

Halbuki bizzat AKP'nin Saadet gibi bir partinin çizgisindeki muhalefete ve denetime ihtiyacı vardı. Saadetin de bir baskı unsuru olarak, alternatif bir siyaset üreterek, AKP tabanının da paylaştığı ütopyalarını dillendirerek yeni bir açılım yapması beklenirdi. Numan Kurtulmuş'un genel başkan oluşuna kadarki süreç adeta kan davasına dönüşen açıklamalardan ileriye geçemedi. Geçen bu süre hem Saadet Partisi hem Türkiye için siyasetin açılımı ve siyasete yeni bir ruh üflenmesi açısından kayıp yıllar oldu.

Yeni dönemde retorik bir yana ilkelerle ütopyaları buluşturacak bir söylemin siyasette ağırlığının hissettirilmesi gerekmektedir. Önce ahlak diye başlayan sloganlara en fazla ihtiyaç duyulan bir dönemdeyiz. Pek çoğunun AK Partiye gidemediği için muhalefet yaptığı bir ortamda Kurtulmuş'un kendi kitlesiyle birlikte iktidar partisine kaydırılan kitleleri sağ siyasetin pençesinden kurtarması beklenir. Bunu başardığı oranda hem Türk siyaseti hem alternatif siyasi çizgi açısından önemli bir iş başarmış olacaktır. Siyaseti her ne olursa olsun iktidar olmaya ve orada kalmaya ayarlı sağ ve popülist anlayış İslami duyarlılığı olan kesimlere sirayet ettikçe iddialarını kaybettikleri gibi ülkenin geleceği açısından yeni ufuklar belirmeyecek demektir.

YENİ ŞAFAK