Muhalefet "ortak adayını" nasıl belirleyecek?

Ersin Çelik, 2014 ve 2018'deki seçimlerden hareketle muhalefetin aday belirleme politikasını inceliyor.

Ersin Çelik / Yeni Şafak

Zaman Kılıçdaroğlu lehine işliyor

Altılı masadaki genel başkanlar, birbirlerinin yüzlerine söyleyemediklerini kurmayları aracılığı ile dile getiriyorlar artık. Masaya “Aman Ali Rıza Bey tadımız kaçmasın” temkini ile otursalar da Kemal Kılıçdaroğlu ile Meral Akşener, bir süredir ikinci-üçüncü ağızlar üzerinden polemik yürütüyorlar. Kurmayları üzerinden restler çekiyorlar. Kılıçdaroğlu, adaylığını ilan ettiriyor, Akşener de “Sen sakın aday olma” göndermeleri yaptırıyor.

Oysa kasım ayı biterken muhalefet parti seçmenleri “Adayımız aralık ayında belli olur” beklentisi içindeydi. Masa bugün bir kez daha toplanacak ancak gündemlerinde aday belirleme olmayacak. Bir süredir üzerinde çalışılan yeni anayasa taslağını duyuracaklar. Ortaya nasıl bir taslak çıkacak, altılı masa halka ne tür anayasal güvenceler önerecek hep birlikte görüp tartışacağız.

Fakat bir şey dikkatimi çekti. Bir yıldan fazladır dokuz kez toplanan altı siyasi partinin genel başkanının görevlendirdiği isimler ortak bir anayasa çalışması yaptı ve kamuoyunda ne bir heyecan ne de bir beklenti var.

Bu duyarsızlığın oluşmasında; Kemal Kılıçdaroğlu’nun durup dururken başörtüsü düzenlemesi önerisi yapması ve buna karşılık olarak Erdoğan’ın anayasa değişikliği teklifi yapmasının etkisi var sanırım.

Ortada heyecan yok, aksine muhalefet cephesinde bir durağanlık var. Geçenlerde Yeni Şafak’ta okuduk. Altılı masanın şubat ayını beklediği ve adayın kim olması gerektiği ilk defa aralık ayında gündeme gelecekmiş. Yani masa iki ay boyunca Cumhurbaşkanı adayının kim olacağını tartışacakmış. Aday belirleme takvimini Saadet Partisi kurmaylarından Birol Aydın da “Seçim sath-ı mailine girdikçe, ısındıkça ocak ayından sonra cumhurbaşkanı adayımız açıklanır” ifadeleriyle doğruluyor. Yani şubat ayını işaret ediyor. Bu arada “Böyle giderse martı bulur” diyenler de var. Bu ağırdan alma, seçim süreci için normal mi peki?

CHP ve MHP’nin 2014 seçimlerindeki çatı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu, 56 gün önce ilan edilmiş, Erdoğan ise rakibinden 15 gün sonra adaylığını açıklamıştı.

2018 seçimlerinde ise ilginç bir takvim süreci var. Muharrem İnce, Meral Akşener, Selahattin Demirtaş ve Temel Karamollaoğlu adaylık yarışına girmişlerdi. Aslında mecbur kalmışlardı. Sürecin belirleyicisi ise Akşener’di. Saadet Partisi’nin ortak aday gösterme teklifine CHP sıcak baksa da Akşener, ‘Abdullah Gül’ ismine itiraz etmişti. Bunun üzerine Gül, 28 Nisan 2018’de yaptığı açıklamada ismi üzerinde mutabakat sağlanamadığı için aday olmayacağını duyurmuştu.

CHP de mecburen kendi içine dönmüş ve Muharrem İnce’nin adaylığını 4 Mayıs’ta ilan etmişti. Türkiye, seçimlere 51 gün kala İnce’nin CHP tarafından Cumhurbaşkanı adayı gösterildiğini sabah Ankara caddelerine asılan afişlerden öğrenmişti.

Erdoğan ise doğal adaydı. Devlet Bahçeli, 8 Ocak günü seçimlerde aday olmayacağını, partisinin Erdoğan’ı destekleyeceğini açıklamıştı.

Yine bir seçim sürecindeyiz ve muhalefet “en hayati seçim” ve “bu son çıkış” diyor. Tam dokuz kez toplantı yapıldı ve anlaşılan şubat ayına kadar adayları netleşmemiş olacak.

Diğer yandan 2018’de Erdoğan’ın adaylığını 6 ay öncesinden ilan eden Devlet Bahçeli, bu seçimlerde de benzer bir destek politikası yürütüyor. MHP, ağustos ayında alınan kararla iki ayda 6 ilde “Aday Belli Karar Net” mitingleri yaptı.

Altılı masa “Acele etmiyoruz” görüntüsü verse de zaman Kemal Kılıçdaroğlu lehine işliyor aslında. Zaten kendisi de direkt adaylığı için çalışıyor. Şubat-mart takvimine sadık kalınırsa altlı masa Kılıçdaroğlu’nu alternatifsiz tek aday göstermek zorunda kalacaktır.

İYİ Parti cephesi de bunun farkında ve Yavuz Ağıralioğlu üzerinden son bir hamle yapıldı.

Ağıralioğlu’nun “Kılıçdaroğlu aday olursa kazanamaz endişesi duyuyoruz. Klasik sağ seçmen, camide bile safın soluna durmaz. Bu refleksi görmezden gelemeyiz” sözleri CHP için yenilir yutulur değil. Kılıçdaroğlu’nun ‘camideki sağ seçmenden’ oy alamayacağı endişesi elbette sosyolojik bir okuma ancak farklı tartışmaları da doğurur.

Birkaç ay önce Gürsel Tekin de “Kazanırsak HDP’ye bakanlık vereceğiz” vaadinde bulunmuş ve CHP ile İYİ Parti arasındaki kriz sürecinde Akşener şu yorumda bulunmuştu: “Gürsel Tekin çok tecrübeli, kilit taşlarından birisidir. Böyle bir cümle kurduğuna göre, kanaat belirttiğine göre partisinin görüşlerini iletiyor demektir.”

Akşener’e göre Gürsel Tekin, Kemal Kılıçdaroğlu adına konuşuyordu. Şimdi de benzer bir vesayet görüntüsü var. CHP’liler de Yavuz Ağıralioğlu’nun Akşener adına konuştuğunu ve haddi aştığını söylüyorlar. Kulağının çekilmesini de istiyorlar.

CHP kanadı çıkan krizler üzerinden zaman kazanmanın peşinde. Çünkü mevcut takvim altılı masayı her halükârda Kılıçdaroğlu’na mecbur bırakıyor. Meral Akşener ve İYİ Parti’den 2018’deki gibi “Biz ortak adayda yokuz hamlesi” gelmezse tabii…

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!