Muhafazakârlık/Conservatism; kelime olarak ile değişime direnç eğilimi, sosyal anlamda toplumun mevcut kültürel yapısının korunması, siyasal anlamda ise hâkim sistemin devamı olarak sağ ideoloji anlamlarında kullanılır.
MUHAFAZAKÂRLIĞIN BATI DÜŞÜNCESİNDEKİ SEYRİ
Batı siyasal düşüncesi dört gurupta toplanır; Muhafazakârlık (Conservatism), Liberalizm, Milliyetçilik (Nationalism) ve Sosyalizm. Bu genel akımlar, bazen farklılaşan alt guruplar bazen de birbiri ile iç içe geçmiş halde şekillenirler. Her bir akım insan doğasının bazı özelliklerini yansıtır, bununla beraber Ekol haline gelirlerken Batı kültürünün özelliklerini özümserler. Batı insanının iyi-kötü değer yargıları etrafında gelişen bu ekolleri tek başına kelime anlamları ile almak, tam olarak anlaşılmasını engeller.
Batı siyasal tarihinde genel olarak; Burjuvaziye karşı Feodalizm, Sosyalizm’e karşı Burjuvazi Muhafazakâr tavırlar gösterir. Buna karşı Muhafazakârlık kavramı statüye karşı da değişkenlik gösterir. Marks’ın Proletarya Diktatörlüğü Anarşist kuramcılar tarafından, Lenin’in Parti-Teşkilat doktrini de Troçkistler tarafından muhafazakâr olarak adlandırılır. Türkiye’de de; 1920’lerde Kemalistlere karşı direnç Muhafazakâr konumdayken, günümüzde artık bu kavram Kemalistler için daha tanımlayıcı olmuştur.
Muhafazakârlığın bir düşünce sistemi halindeki ifadesi, ilk olarak Fransız Devrimi sırasında İngiliz düşünür Edmun Burke tarafından oluşturulmuştur. Burke, toplumun yüzyıllar süren arka planında bazı birikimlere sahip olduğunu, bunun ani olarak değişmesi durumunda sosyal dengede problemler ortaya çıkacağını söyler. Fransız devrimi sonrası ortaya çıkan kaos, Burke’nin düşüncelerinin bir ekol haline gelmesinde etkindir. Gerçekte Burke değişime karşı değildir, bunun doğal süreçte özümsenerek yavaşça değişmesini (Evulasyon) savunur, ani gerçekleşen devrim’e (Revulasyon) karşıdır. Örneğin; Burke Fransız cumhuriyet fikrine karşı Birleşik Krallığı desteklemesine karşı, aynı Birleşik Krallığa karşı Amerikan Bağımsızlık savaşını destekler.
MUHAFAZAKÂR ÖZELLİKLER
Muhafazakârlık, sosyal anlamda incelendiğinde tepeden inmeci, toplum mühendisliği uygulamaları karşısında kısmen gerçekçi bir bakış açısıdır. Ama süreç içerisinde statükocu ve değişime direnç gösteren yapıya dönüşür. Diğer bir özelliği ile toplum içerisinde oluşmuş geleneksel yapıyı savunması akılcılık (Rasyonalizm) karşıtı özellikleri, yine zamanla akla karşı şüpheciliğe ve durağanlığa dönüşür.
Muhafazakârlığın siyasal akım olarak yerleşmesinde, Hâkim Sistemlerin kendi iktidarlarını korumak için muhafazakâr eğilimleri örgütlemeleri, ona sağ ideolojik yapı kazandırmıştır. Bu süreçte Joseph Maistre gibi düşünürler, mevcut siyasal iktidarların baskıcı yapılarını savunan Muhafazakârlık formu oluşturur.
Sağ ideolojik yapı, özünde pasif ve savunmacı Muhafazakârlığı saldırgan bir form’a da dönüştürür. Günümüz Amerika Neo-con’larının bariz özellikleri bunun modern bir örneğidir.
Saldırgan olmayan muhafazakâr yapılar Batı’da; Çevrecilik, Kürtaj karşıtlığı, Çoğulculuk, Çekirdek alile destekçiliği, eşcinsel ve lezbiyen karşıtlığı, uyuşturucu karşıtlığı, pornografi ve fuhuş karşıtlığı gibi toplumsal yapı savunmaları şeklinde zemin bulurlar. Bu anlamı ile bireysel yönleri açısından oldukça insani, mütevazı ve olgun kişilik örnekleri sergilerler. Toplumsal planda da Hayek ve Popper gibi önemli toplum bilimci ve filozoflar, muhafazakâr değerlerin savunuculuğunu yaparlar.
Muhafazakârlığın kişi üzerinde oluşumu, bazı etkilere bağlıdır. Bu etkiler; birisi iyi diğeri kötü iki gurupta toplanabilir; fıtri etkiler olan Ahlaki Değerler ve Çıkar. Ahlaki değer etrafında şekillenen muhafazakârlık toplumun büyük çoğunluğunu oluştururken, özellikle mevcut statüko’dan beslenenlerin çıkarları etrafında muhafazakârlaşması daha çok Mele ve Mütrefin’i oluşturan üst sınıfta gözlenir.
Muhafazakârlığın olumlu ve olumsuz yönleri birlikte incelendiğinde, Batı toplumundaki ikilemin de farkına varabiliriz. Bu, birleştiremediği toplumsal ve bireysel dengelerin/dengesizliğin ikilemidir.
MUHAFAZAKÂR ÖZELLİKLERİN MÜSLÜMAN KARŞILIĞI
Tabiri caiz ise, Batı tanımlamaları üzerinden bir tahlil yapmaya çalışalım. Allah Elçisinin Mekke’deki davetinde muhataplar arasında iki önemli Muhafazakar profil vardır; Osman b. Affan ve Velid b. Mugire. Her ikisi de toplumsal düzenin korunmasına, akraba ilişkilerine ve ahlaki değerlere önem veren kişilerdi. Farkları ise; Osman b. Affan mütevazi, şiddete uzak mizaçlı, ve sahip olduğu mülk’ü toplum için harcayan kişiliğe sahip, Velid b. Mugire ise savaşkan, kibirli ve statüden mülkünü artırmaya eğimli bir kişiliğe sahiptir.
Mekke’de Baskı ve boykot’un en sıkıntılı anlarında, Allah Elçisinin arkadaşı Osman b. Affan, sıkıntıdaki Müslümanlar için önemli bir destektir. Ahlak Muhafazakârlığı fıtri ve İslam’a uygundur.
Velid b. Mugire bir dönem Vahyin mesajından oldukça etkilenir, aile hamiyeti nedeni ile Müslümanlardan olan akrabası Osman b. Mazun’u himayesine almıştır ve ona diğerlerinden ayrı bir muamele ve koruyucu tavır takınır. Etkilendiği Vahiy nedeni ile Mekke Eşrafına bazı önerilerde bulunur:
“O’ndan öyle sözler işittim ki, o ne insan sözüne benziyor ne de cin veya kâhin sözüne. O’nun sözlerinde öyle bir tatlılık ve parlaklık var ki, ağaçları bol meyveli gövdesi güçlü bir ağaç gibi. Muhakkak ki O, üstün gelecektir. Biz ona tabi olalım, onun sayesinde bütün Araplara hâkim oluruz”
Mekke Müşriklerinin, önde gelenlerinin gurur ve çıkarlarını tahriki, Velid b Mugire’yi küfründe inada devam ettirir. Çıkar Muhafazakârlığı İslam ile çatışmaktadır.
Vahyin en önemli özelliği; Muhafazakâr özelliklere sahip kişilerin, kibir ve çıkardan uzak yapıda olanlarının İslam’a kazandırmasıdır.
MUHAFAZAKÂR MÜSLÜMAN TANIMLAMASI
Yaşadığımız toplumda; hâkim ideolojik devlet yapısının, gelenekselleşerek yozlaşmış hurafelerin, pasifleşmiş toplum yapısının ve değerlendirme/akletme melekelerinin kullanılmaması gibi muhafazakârlıklar akla ziyan tutuculuklardır. Ama hala etkilerini tam kaybetmemiş; ahlaki, İslami ve İnsani aidiyet duyguları, toplumsal barışa hizmet edecek birçok değerin ve kazanımların muhafazası önemlidir.
İnsanları mizaçları gereği; Muhafazakâr, Liberal, Milliyetçi ve Sosyalist eğilimler altında toplamak bir yere kadar mümkündür. Bunların sistematik tanımlamaları ise Batı değerleri içerisinde oluşmuş, fıtri olanla cahili olanın karıştığı bir heyula’ya dönmüştür. Bu tanımlama altında Muhafazakâr Müslüman, Liberal Müslüman, Milliyetçi Müslüman ya da Sosyalist Müslüman tanımlamaları cahiliye bulaşmış tanımlamalardır. İslam kelimesinin sonrasına dahi bir kimlik olarak eklendiğinde, şirk’e dönüşecek tehlike barındırır. “Müslüman Muhafazakâr” vs gibi tanımlamalar, “Sadece Müslüman” kelimesi yanında uzak durulması gereken bir yaklaşımdır.
Bu konuda ki hassasiyet için önemli bir not ekleyelim. Bazı özellikleri belirmek için; ırk, memleket, meslek, eğitim, yaşanılan coğrafya vs tanımlamalar kullanıyoruz, ama siyasal ve fikri yapılarımız için Müslüman tanımlamasına hiçbir takı eklememeliyiz. O’ndan başka hayatımızı adayacağımız başka şey yoktur.
“Ancak Müslüman olarak can verin”