Muhacirin korkusu

Nihayet Dergisi'nde hazırlanan bu çalışma ilginç veriler sunuyor. Türkiye'de Müslüman Kardeşler üyesi Suriyeli İsa Mahmut Bunni isimli muhacirin korkuları ve ümitlerine dair yapılan röportajı ilginize sunuyoruz.

İsa Mahmut Bunni muhacir, göçmen, sığınmacı... Kararsız bir kimliği taşıyor kayıtlarda... Suriye’de yaşadıkları sesine, yüzüne yansımış... Yılların acısı sesinin tınısını kısarken, yüreğinin sadasına mâni olamamış. Yüzünde buruk bir ruh hâli, tebessümleri kırık, ruhu yaralı... Suriye'nin Rasulayn şehrinden göçmüş Urfa’ya... 59 yaşında... Suriye’de iken lisede felsefe öğretmeniymiş. Beyrut İslam Üniversitesi'nde felsefe alanında master yapmış ancak Suriye'deki iç savaştan dolayı master’ı yarıda kalmış. Tekfir üzerine tez yazmaya karar vermiş.

Bunun nedeni ise kendisinin İhvan-ı Müslimin hareketine mensup olmasından dolayı Suriye rejimi tarafından hapsedilmesi. Bu hapis sürecinde insanların nasıl tekfir fikrine kapıldığını yakından gözlemlemiş ve bu konuda bir tez hazırlamaya karar vermiş. 21 yaşında öğretmen iken yukarıdaki iddiaya binaen hapse atılmış, tam 16 yıl hapiste kalmış. Babası 50 yıllık arzuhâlci, annesi ev hanımı. Annesine “üstadım” diyor, hapisten sonra da 12 yıl öğretmenlik yapmış, daha sonra Suriye'de iç çatışmalar başlayınca Türkiye göçmek zorunda kalmış. Evli, 6 çocuk babası bir erkek. 5 kızı var. Yaklaşık 4 yıldır Türkiye'de yaşıyor.


Sizce korku nedir?

Korku, eziyet ve tehlikedir.

Korkuyu neye/kime benzetirsiniz ?

Vahşete.

Sizce korku hangi renktir?

Korku siyah ve sarı renktir... Siyah belirsizlik ve zulüm, sarı ise insanın kanının çekildiği an soluklaşmadır.

Ne tür korkularınız var?

İki tür korkum var, biri şahsi diğeri şahsi olmayan. Şahsi olanlar, evde benden başka erkek yok. Bir oğlum var, o da küçük. Ailemin başına bir sıkıntı gelirse veya ben ölürsem onların zor duruma düşeceklerini, hamisiz kalacaklarını düşünür, çok korkarım. Ancak daha sonra “Allah var” diyorum teselli buluyorum. Diğer korkum ise hapisteyken yaşamış olduğum ve şahit olduğum olayları yazamamak. Çünkü 16 yılda orada çok kötü şeylere şahit oldum, nice büyük âlimlerin idam edilmesine, işkence görmesine şahit oldum. Ki bunlar kendi alanında otorite olan nice eserler yazan kişilerdi. Bir gün bunları yazamazsam diye çok korkuyorum. Şahsi olmayan korkum ise Müslümanların kâfirlerin zulmü altında kalması, birlik ve beraberlik içerisinde olmaması.

Korkunca ne yaparsınız?

“Kulak asma, Allah'ın işidir” deyip teslim olurum, dua ederim. “Bunu bana o vermiştir” derim.

Korkunca kime ihtiyaç duyarsınız?

Anneme... Bir de o bilmiyor ama İHH başkanımız Behçet Bey’e.

Kimin yanında kendinizi güvende hissedersiniz?

Müslümanların yanında..

Sizce korku erkek midir dişi midir?

Korku erkektir.

Savaş korkunç bir şey midir?

Savaş korkunçtur. Çünkü insanlar ölüyor, yurtsuz kalıyor, sefil oluyor.

Mültecilik/muhacirlik korkunç mudur?

Şöyle bir söz var, “Durgun su bozulur, kokar ancak akan su temizdir.” Hicret, hareket, bereket demektir. Ben Suriye’deyken yardım yapamıyordum, konuşamıyordum. İnsanların ihtiyaçlarını karşılayamıyordum. Ancak Türkiye'ye geldim çevremde birçok insan var, onlarla birlikte insanlara yardım ediyorum. Birçok insanın ihtiyacını gideriyoruz, iş sahibi olmasını sağlıyoruz. Burada âdeta bir müdür gibiyim.

  • Türkiye halkı insanlara yardım etmek istiyor. Suriye'de insanlar rejimin zulmü altında idi, herkes Türkiye’ye öğrenci olarak gelemiyordu. Ancak şimdi savaş fakirlere bir yol açtı, insanlar üniversite öğrenimi için Türkiye'ye geliyor ve istediği yerde okul okuyabiliyor Ancak şunu diyebilirim, Avrupa'ya hicret din, iman açısından tehlikeli fakat Türkiye’ye hicret iyidir.

Gurbet korkunç bir yer midir?

Ben şahsen kendimi gurbette görmüyorum Suriyeli birçok insan için de Türkiye’de gurbet yoktur. Özellikle de Urfa için gurbetten bahsedemeyiz Çünkü birçok Suriyeli Urfa'da yaşarken, kendisinin Halep ve Humus'ta olduğunu düşünüyor, Duvarlarımız, yollarımız, çarşılarımız aynı. Ancak gurbet Avrupa için var. Yine Urfa'ya göre Antep'te ve İstanbul’da gurbetten bahsedebiliriz. Çünkü Urfalılar sıcakkanlı, cömert, yardımsever ve bizimle çok iyi şekilde dayanışma gösteriyorlar. Bu bizim için büyük bir nimettir.

Neyi kaybetmekten korkarsınız?

Firaktan, ayrılıktan çok korkarım. Dostlarım Avrupa'ya gittiğinde bu bana ölüm gibi gelir. Annem Mardin'e gidecek olursa çok korkarım, onu kaybetmekten çok korkuyorum. Şehirde olsun, yanımda olmasa bile ben huzur içinde oluyorum. Sevdiklerimin Urfa'da olmasını isterim, yanımda olmalı.

Suriye'de en çok neden korkardınız?

Hapse girmekten.

Türkiye'de nelerden/kimlerden korkuyorsunuz?

Türkiye için iki şeyden korkuyorum. Birincisi din düşmanlarının güçlü olmasından korkuyorum. Askerî ve siyasi çatışmalarla Türkiye’deki istikrarın bozulmasından, Müslümanlara zarar gelmesinden korkuyorum. İkinci olarak korktuğum bir şey var; Suriye'deki, Türkiye'deki kötü insanlar birbirini bulup birbiriyle iş yapıyor. Ama Türkiyeli ve Suriyeli iyi insanlar bir araya gelip birlikte hareket edemiyor, yardımlaşamıyor, bu beni korkutuyor.

Hayat korkunç mu?

Ömrüm hep korkularla dolu, korkularla geçti. Bedenim çok korktu ama yüreğim kokmuyor. Çünkü ahireti düşününce hepsi gidiyor. En korkunç şey ayrılık...

Kaynak: Nihayet

Röportaj Haberleri

“Suriye’ye geri dönüş tartışması, empati yoksunu ve yersiz”
Türkiyeli bir mücahid ile Suriye devrimi üzerine…
"Solun bir kısmı mezhepçilikten bir kısmı da İslam düşmanlığından Esed'i destekliyor"
Suriye'nin korku hapishaneleri: Sednaya, Tedmur ve Suriye’nin yeni hafızası
"Suriye devrimi Türkiye'nin de zaferidir!"