Muhaberat devleti mi demiştiniz?

Ahmet Kekeç

Herkesi dinlemişler... Neredeyse her işadamını, her siyasetçiyi, her gazeteciyi, her sanatçıyı,“kamuda görünürlük kazanmış” her vatandaşı...

Metin Şentürk’ü bile dinlemişler...

İşin hazin tarafı şu:

Dinleme kararını mahkeme vermiş... “Yasal dinleme” yani...

Devlet içine çöreklenmiş bir çete, uyduruk “Selam Terör Örgütü”nü gerekçe göstererek, insanların mahrem dünyalarına girmiş ve her görüşmeyi kaydetmiş.

Dinlemeye takılanların sayısı

7 bin 300...

İlk 3 bininin ismi açıklandı.

Dinleme kararını veren mahkeme belli... İki hâkimin ismi zikrediliyor.

Dinlemeyi talep eden odak da belli...

Dinleme kayıtlarının nerede kullanılacağı, hangi “kamu yararı” çerçevesinde“sızdırılacağı” şimdilik meçhul... (Duruma ve konjonktüre uygun olarak, bunlar, parça parça internet aracılığıyla faş edilebilir.)

Dinlenen denekler, görüşmelerin “şantaj” amacıyla kaydedildiğini ortaya koyuyor. Bol miktarda işadamı, bol miktarda telekız, bol miktarda sauna ismi geçiyor çünkü...

Bu kayıtlar, aynı zamanda bize, bir “hazırlığı” da gösteriyor.

Muhtemelen siyasi sonuçları olabilecek ve devlet içindeki bir gruba alan açacak bir hazırlık...

Bir nevi darbe...

Bu “hazırlığın” ne olduğunu devlet ortaya çıkaracak.

Dinleme fikriyatını ortaya atan kamu görevlileri kimlerdir?

İzni hangi hâkimler vermiştir?

Hâkimlerin o kamu görevlileriyle bağlantısı nedir?

Dinleme kayıtları nerede mahfuz tutulmaktadır?

O çok çok tehlikeli “Selam Terör Örgütü”nün faaliyetleri nedir? Ergenekon’dan daha mı tehlikelidir bu örgüt?

İsmi geçen işadamı ve sanatçılar o “çok çok tehlikeli” örgütün neresindedir?

Örgüt, bugüne kadar hangi eylemlerle sahne almıştır ve ismi geçen gazetecilerle ne türden ilişkiler kurmuştur? Eylem kararı hangi saunada alınmıştır?

Bunları, devlet ortaya çıkaracak... Çıkarmalıdır.

Birilerinin “Muhaberat devleti” dediğini duyar gibiyim.

MİT’in, “siyaset kurumuna” (Başbakanlığa) bağlanması tehlikesine (!) karşı “Muhaberat devleti kuruluyor, eyvah!” diye yaygara koparanların tele kulak çetesinin marifetleri konusunda bir çift söz söylemeleri gerekiyor.

İyi mi olmuştur?

Neredeyse her vatandaşı tarassut altında tutan, her görüşmeyi rapteden “çete”, bütün bu faaliyetleri bizim iyiliğimiz için mi yapmıştır?

Maksat bizi örgütlerin şerrinden ve “yolsuzluklardan” kurtarmak mıdır?

Devlet içindeki “oluşumlara” toz kondurmayan liberallerimiz bu konuda ne düşünüyor?

Muhaberat devleti daha başka nasıl olabilir?

Mehmet Altan ne düşünüyor mesela? Abisi Ahmet Altan ne düşünüyor?

Her tür paralel yapının parlamento diktasına tercih edilebileceğini söyleyen Cengiz Çandar, “Bu ne yahu? Herkes hakkında kayıt tutmuşlar?” diyor mu? Diyecek mi?

Neredeyse her dinleme skandalının mağduru olmuş Ertuğrul Özkök, “Ben Beyaz Türk’üm arkadaş... Selam Terör Örgütü’yle ne alakam olabilir ki?” değerlendirmesini yapacak mı?

Hasan Cemal, kronik Erdoğan yazılarına bir günlüğüne ara verip, hadisenin vahim boyutlarını kurcalayacak mı?

Doğan Akın (ve sitesindeki değerli kalemler), meselenin basite indirgenebilir, “hafife alınabilir” bir mesele olmadığını idrak edebilecek mi?

Merakla ve hasretle bekliyoruz ne düşündüklerini!

STAR