Müdahalesizliğin bedeli...

Ceren Kenar

İki sene bitti Suriye’de. Kanla, ölümle, yıkımla dolu iki sene. Şehirlerin yok olduğu, ailelerin tarumar olduğu, hayatların yarım kaldığı iki sene. Kadınların kadınlıklarını yaşayamadığı, çocukların çocuk olmadığı iki sene. Evlerin orta yerine düşen Scud füzeleri, gökten ölüm saçan bombalar. Bombaların iş görmediği yerde devreye giren rejim için çalışan teröristler. Tecavüzler, infazlar, yağmalar...

Bir medeniyetin, kuşakların yok olmasını hep beraber izledik. Barışçı gösteriler ile başlayan, artık rejim adına çalışan gazetecilerin bile rejimi sorumlusu olarak gördüğü bir iç savaşa dönüşen Suriye krizinde, bilanço vahim. 70 binin üzerinde ölü, bir milyonu aşkın mülteci.

Henüz ölü sayısı 10 bini bulmamışken uluslararası müdahale çağrıları yapılmaya başlanmıştı. Altı çizilen nokta şu idi: Suriye krizinde müdahilsizlik aslında bir şekil müdahil olma biçimiydi.Rusya, İran, Çin üçlüsünün aktif desteğini dengelemeyecek bir girişimin Esed için katliamlarına devam etme izni olduğu söyleniyordu. Öyle de oldu.


Uluslararası müdahale alerjisi

Ortadoğu’da farklı ideolojik grupların, örneğin liberallerin, solcuların, İslamcıların, üzerinde hemfikir olduğu ve sıklıkla dile getirdiği bir gerçek vardır. Batı ittifakı bölgedeki dikta rejimlerini desteklemiştir. Bazen bu destek bizzat bu dikta rejimlerini iktidara getirmek suretiyle aktif olarak sunulmuştur. Bazense bu rejimlerle diplomatik ilişkiler sürdürülmüş ve zımnen diktalara meşruiyet atfedilmiştir. Bu rejimler tarafından mağdur edilen geniş halk kesimlerinin bu nedenle Batı’yı suçlaması son derece anlaşılabilir ve haklı bir tepkidir.

Ancak ne zaman Batı ittifakı bu dikta rejimlerine karşı bir hamlede bulunsa, daha önce Batı’yı bu rejimlere destek vermekle suçlayan grupların söylemi değişir. Birden bahsi geçen ülkenin “egemenlik hakları” ve “bağımsızlığı” mevzubahis olur. Diktaya destek verdiğinde kötü olan uluslararası kamuoyu, diktayı karşısına aldığında yine kötü olmaktan kurtulmaz. Üçüncü sınıf anti-emperyalist sloganlar etrafında birleşilir. Öyle ya Rus yapımı Scud füzeleri veya MiG savaş jetleri tarafından öldürülmek, NATO müdahalesine yeğdir.

Suriye meselesinde alınan tavır da bu anlamda şaşırtırcı olmadı. Esed’in katliamları kılımızı kıpırdatmadı ancak uluslararası kamuoyunu bu katliamlara mani olmak için harekete çağıran her girişim büyük bir nefret dalgası yarattı. Irak örneği üzerinden uluslararası müdahalenin Suriye için büyük felaketler getireceği söylendi. Uluslararası müdahalenin Suriye’de bir iç savaş ortamı yaratacağı, mezhepsel gerilimi büyüteceği, radikal unsurları arttıracağı ve Suriye’nin bölünmesine sebebiyet vereceği söylendi.

 


Büyük Suriye projesi

Uluslararası müdahalenin olması ihtimalinde gerçekleşeceği iddia edilen bütün felaket senaryoları bugün, müdahilsizlik durumu sonucunda gerçekleşiyor. Suriye’de iç savaş büyüyor, mezhepsel gerginlik süreç uzadıkça artıyor, Batı kamuoyundan yüz bulamayan Suriyeliler çareyi radikal unsurlarda görüyor ve Suriye harita üzerinde olmasa da zihinsel olarak bölünüyor.

Uluslararası toplumun bu meseledeki kayıtsızlığı ve beceriksizliği sadece Suriye’ye mal olmadı. Suriye’de yaşananların bilançosu yeterince trajik ve ağır. Ancak korkarım ki Suriye örneğinin bedeli sadece Suriye ile sınırlı kalmayacak.

Uluslararası kamuoyu Suriye üzerinden şu anda dikta rejimleri altında yaşayan halklara çok acı bir ders verdi. Suriye halkını yalnız bırakan uluslararası kamuoyu aslında dikta rejimleri altında yaşayan haklara önemli bir mesaj verdi. Biz yokuz dendi, yalnızsınız, kendi başınızın çaresine bakın. Bir diktatörü devirmenin bedeli onbinlerce kişinin ölümü, ülkenizin yerle yeksan olması dendi.

Suriye örneğinden sonra hangi halk kendisini yöneten diktatörü devirme girişimine cesaret edebilir? Ürdünlüler, Suudiler, Bahreynliler, İranlılar nasıl, hangi güçle sokağa dökülebilir?

Suriye meselesindeki müdahilsizliğin sonucu Ortadoğu’da tarihin akışının yavaşlatılması oldu. Bu müdahilsizlik sadece Esed rejiminin ömrünü uzatmadı, bölgedeki tüm dikta rejimlere hayat nefesi verdi.

Belki de amaç buydu zaten...

TARAF