"Mucitten 'Terörist', 'Terörist'ten Kahraman Yapmak"

Kemal Öztürk, kaleme aldığı yazıda ABD polisince "terörist" muamelesi gören Ahmet Muhammed örneği ve Avrupa'nın gayr-i insânî mülteci politikalarını hatırlatarak Batı'nın gerçek yüzünün bunlar olduğunu ifade ediyor.

Kemal Öztürk - 'Mucit'ten 'Terörist', 'Terörist'ten 'Kahraman' Yapmak / Yeni Şafak

Sudanlı bir ailenin çocuğu olan Ahmet Muhammed, mekanik ve elektronik icatlara meraklıydı. Amerika'nın Teksas eyaletinde, Irving şehrinde yaşıyorlardı. Ahmet bir gün farklı bir mekanik saat icat ettiğini söyleyerek, okuldaki öğretmenlerinin yanına koştu. Öğretmenleri, bu kablolar ve mekanik cihazlarla dolu saati şaşkınlıkla incelediler. Ahmet'i daha sonra bu konuda konuşmak üzere sınıfına gönderdiler. Ahmet, öğretmenlerinin gözüne girmek için yaptığı bu saatin ilgi görmesinden memnundu.

Saat Mucidi Ahmet, Terörist Oldu!

Öğretmenler siyahî bir Müslüman olan 14 yaşındaki Ahmet Muhammed'in bu icadının, saat değil, aslında bir bomba olduğuna kanaat getirdiler ve polise ihbar ettiler. Polis, öğretmenlerinden takdir alacağını zanneden Ahmet'i, sınıfın ortasında kollarına kelepçe takarak gözaltına alıp, polis merkezine götürdü. Saate de el koydu.

Şaşkınlık içinde, ne olduğunu anlamayan Ahmet, ailesinden habersiz ve avukat bile temin edilmeden sorgulandı, 3 gün okuldan uzaklaştırma cezası verildi. Olay, yerel bir gazetenin konudan haberdâr olmasıyla birden sosyal medyaya yayıldı.

Polis ve öğretmenlerin, bomba ile saati ayırt edemeyecek kadar câhil olduğu eleştirileriyle başlayan tartışma, ırkçılık ve İslamofobiya konusuna dayandı. Twitter'da “Ahmet'in yanındayım” adlı bir etiket açıldı. Çocuğa destek, okul ve polise eleştiri çığ gibi büyüdü. Konu ABD'nin en önemli medya organlarında tartışılmaya başlandı.

Amerikalı beyaz çocuklar, silahla poz verirken hiçbir şey yapmayan ABD polisi, siyahî Müslüman bir çocuğun saat icat etmesini suç olarak görmüştü. Irkçı polislerin sokak ortasında siyahları öldürdüğü Ferguson isyanının acısını unutmayan ABD yönetimi devreye girdi.

Burada duralım.

Avrupa Mültecileri Sulara Gömerken

Biraz geriye, bu kez Danimarka'ya gidelim.

Aylan Kurdi isimli 3 yaşındaki çocuğun cansız bedeninin Ege sahillerine vurmasından 7 gün önce, Macaristan-Avusturya sınırında bir kamyon içinde, ölü 71 göçmen cesedi bulundu. Bundan bir süre önce de İtalya açıklarında batan bir gemide, 400 göçmen öldü. Cesetlerin bir kısmı Libya sahillerine vurdu. Bunlar Akdeniz'de boğulan, sınırlarda ölen göçmenlerin onda biri bile değildi.

Danimarka polisi Ortadoğulu göçmenlerin sınırdan geçmemesi için sert önlemler alırken, Aylan Bebek fotosu herkesi yerine mıhladı. Fotoğraf, tüm dünyayı etkisi altına aldı. Avrupa devletleri göçmenlere zalimce davrandığı için eleştirinin merkezi oldu. On binlerce mülteci tel örgülere takılarak, Akdeniz'in sularında boğularak ölürken, Avrupa ülkeleri bundan sorumlu tutulmaya başlandı. Üstüne üstlük Macaristanlı kameraman kadın, kucağında çocuğu olan bir babaya çelme takmıştı. Tüm bu eleştiriler üzerine Avrupa devletleri harekete geçmeye karar verdi. Ama nasıl?

Burada duralım, tekrar ABD'ye gidelim.

Obama Ahmet İçin Devreye Giriyor, NASA Uzaya Götürüyor

ABD'de kritik fay hatlarını (ırkçılık ve İslamofobiya), harekete geçiren saat mucidi Ahmet olayında sürpriz müdahaleler geldi. ABD Başkanı Obama, resmî Twitter hesabından, “Çok güzel saat Ahmet. Saati Beyaz Saray'a getirmek ister misin? Senin gibi bilimle ilgilenen çocuklara ilham kaynağı olmanı isteriz. Amerika'yı muhteşem yapan budur.” diyerek şaşırtıcı bir destek verdi. Obama'nın yanı sıra, Hillary Clinton ve birçok siyasetçi de Ahmet'e destek verdi. Bununla kalmadı, Facebook, Google, NASA, MIT (ABD'nin en popüler üniversitesi) Ahmet'e destek verip, kurumlarına davet ettiler. Saat mucidi Ahmet'i herkes birden çok sevmişti.

Dünya, siyah ve Müslüman olan Ahmet'e Beyaz Saray'ın ve en popüler kuruluşların sahip çıkmasını alkışladı. Alkış, bu yazı yazılırken hâlâ devam ediyordu.

Avrupa'ya tekrar gidelim.

Vicdanlı Avrupalı Polise Evlilik Teklifi!

Yoğun eleştiri bombardımanına tutulan Avrupa, peş peşe lider düzeyinde vicdanları sızlatan, gözyaşlarını akıtan açıklamalar yaparak, mülteci politikasını değiştireceğini duyurdu. Bu inandırıcı olmayan açıklamalar tartışılırken, Danimarka'dan, herkesin yüreğini yumuşatan, tüm dünyaya insanlık dersi veren bir fotoğraf yayınlandı. Danimarkalı bir polis asfaltın ortasında oturmuş, göçmen bir çocukla oyun oynuyordu. Polis, o kadar insancıl, o kadar yardımseverdi ki dünyanın her yanından evlenme teklifi yağdı. Adam bekâr mıydı, farklı tercihleri var mıydı, evlenmek istiyor muydu kimse sormadı. Bilinen şey, polisin herkese insanlık dersi verdiği gerçeğiydi ve dünyada en çok konuşulan, paylaşılan haber oldu.

Aslında ABD'de Ne Oldu?

Aslında Ahmet Muhammed olayını sosyal medyada büyüten Müslüman ve siyahî azınlıktı. Obama'ya destek mesajı yazdıran, onun siyasal iletişim ekibiydi. Bu ekip, aynı zamanda o büyük şirketlerin ve kurumların da destek mesajı yayınlamasını teşvik etmişti. Mesele, fay hattını tetikleyebilirdi. Zira ABD'de polis, son üç ayda 300 “zenci”yi öldürmüştü. Obama'nın mesajının yayınlandığı gün, polis 3 “zenci”yi daha vurmuş, ancak bu ölümler haber değeri taşımamıştı.

Ahmet katıldığı bir programda şunu söyleyerek tüm olanları özetledi: “Adım Ahmet Muhammed, rengim siyah ve Müslüman olduğum için polis beni tutukladı. Beyaz olsaydım bunlar olmayacaktı. Umarım başkalarına olmaz.”.

Ahmet'in babası ve Müslüman birlik yöneticileri, aslında Ahmet'in yaşadığı şeyin, her gün Amerika'da Müslümanların karşılaştıkları İslamofobik saldırılarından sadece biri olduğunu açıkladılar. Diğer vakaların hiçbiri haber olmamıştı.

Avrupa'da Gerçekte Ne Oldu Peki?

O polisin kim olduğu hiçbir zaman bilinmedi. O fotoğrafın nasıl bu kadar hızlı yayıldığı ve gerçekten adamın evlenme teklifi alıp almadığı da sorgulanmadı. Avrupa'daki kamu diplomasisi devreye girmiş, bu polis gibi yardım sever Avrupalıların onlarca fotoğrafıyla medyayı bombardımana tutmuştu. Aslında Danimarka o fotoğraftan 4 gün sonra, sınırı tekrar kapatmış, muhtemelen o polis de mültecilerin geçmesini engelleme görevine geri dönmüştü. Mültecilerin, sokak köpeklerine bile reva görülmeyen barakalarda kaldığı, açlık ve hastalıkla Avrupa'nın ortasındaki kamplarda mücadele ettiği, asfaltta çocukla oynayan polis kadar haber olmamıştı. Hatta İtalyan ve Yunan polislerinin göçmen botlarını kasten batırdığı iddialarını, kimse araştırma ve tartışma gereği duymamıştı bile.

Türkiye'de Kamu Diplomasisi

ABD ve Avrupa yalanlar üzerine kurulu kamu diplomasisi çalışmalarıyla, hem eleştirilerden kurutulmuş, hem kritik toplumsal fay hatlarının kırılmasını engellemiş, hem de günahlarının üzerini örtmüştü. Bu çalışmalar sayesinde Batılı devletlerin ve insanların ne kadar vicdan ve merhamet sahibi olduğuna herkes inanmıştı!

Türkiye 2 milyon mülteciyi barındırırken, dünyanın en tehlikeli terör örgütlerine karşı haklı bir savaş verirken, derdini kamu diplomasisi çalışmalarıyla bırakın dünyaya, kendi iç kamuoyuna bile anlatamadı. Üstüne üstlük tüm dünyada bir de suçlu gösterildi.

Siyasal iletişim ve kamu diplomasisi konularını gerektiği şekilde ciddiye almayan Ankara, geçtiğimiz yıllarda bu açığını kapatmak için Kamu Diplomasi Koordinatörlüğü kurdu. Lakin kanunî alt yapısını, bütçesini, kadrosunu ve aslında stratejik olarak ne yapacağını hâlâ tespit etmedi.

Bir mucidi önce “terörist” yapan, sonra o “terörist”i “kahraman”a çeviren Amerika'ya; ahlâktan yoksun mülteci politikasını “muhteşem polis” hikâyeleriyle perdeleyen Avrupa'ya mı kızalım, kendimize mi yanalım bilemedim.

Yorum Analiz Haberleri

Devrim ile derinleşen kardeşlik: Suriye & Türkiye
Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...