Özgür-Der Muş Temsilciliği İslami Kimlik ve Şahitlik Sorumluluğumuz başlıklı bir panel etkinliğiyle açıldı. Öğretmenevi Konferans salonunda düzenlenen ve Muş ile birlikte çevre il ve ilçelerden Özgür-Der mensuplarının katılımıyla gerçekleşen panelin ardından katılımcılar birlikte Muş Temsilciliğine geçtiler.
Açılış programı Murat Kayacan’ın Asr suresi ve mealini okumasıyla başladı. Ardından Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya açılış konuşmasını gerçekleştirdi. Muş’ta sadece tabela asmak için bulunmadıklarını söyleyen Rıdvan Kaya amaçlarının İslami sorumluluğu, mücadeleyi paylaşmak, Müslümanlarla birlikte şahitlik görevini yüklenmek olduğunu söyledi. Gerek küresel, gerek yerel sistem tarafından sürdürülen cahili kuşatmaya karşı Müslümanlar olarak İslami kimliklerinin önüne arkasına herhangi bir ek, sıfat getirmeksizin, sadece Müslümanlar olarak hakkı ve sabrı tavsiye yükümlülüğümüze dikkat çekti. Özgür-Der’in hakka şahitlik anlayışının 28 Şubat zorbalığı karşısında bir misyon ifa ettiğini söyleyen Kaya bugün de Ümmet bilinciyle zulme karşı çıkma adına çaba sarfetmeyi sürdürdüklerini belirtti ve Roboski katliamının faillerinin hala yargı önüne çıkarılmamış olmasını protesto ettiklerini söyledi. Resmi ideolojinin milliyetçi dayatmalarına her zaman karşı çıkmış Müslümanlar olarak bilhassa Kürdistan coğrafyasında tahakküme dönüşen Kürt milliyetçiliğine karşı da duyarlı olunması gerektiğini vurguladı. Bu bağlamda 6-8 Ekim Kobani hadiselerinde yaşanan canavarlığa ve şu anda Cizre’de Müslümanlara yönelik saldırganlığa dikkat çekti. Rıdvan Kaya’nın konuşmasının ardından panele geçildi.
Panelin ilk konuşmacısı Haksöz Dergisi yazarı Hamza Türkmen, Kur’an’da cahiliye kavramının içeriğini ortaya koyduktan sonra, risalet döneminde nasıl cahiliyeye karşı mücadele edildiyse günümüzde de Müslümanların bu mücadeleyi vermesi gerektiğine dikkat çekti. Şahitlik kavramına değinen Hamza Türkmen Resulün bizler üzerine şahit olması gibi, Müslümanların da tüm insanlığa karşı şahitlikle vazifeli olduğunu hatırlattı. Yaşadığımız ülkede İslami kimliğin modernist, Batıcı Kemalist diktatörlükçe tümüyle imha edilmeye çalışıldığını ama buna karşı Babanzade’den İskilipli Atıf Hoca’ya, Elmalılı’dan Mehmet Akif’e kadar Müslüman öncülerin mücadele ettiklerini söyledi. Aynen Urvetul Vuska gibi, Menar gibi çeşitli mecmualar etrafında ortaya konan bu mücadele birikimini miras aldığımızı vurgulayan Hamza Türkmen 70’li yıllarda giderek netleşen bu birikimin bizleri hem muharref kültürün yanlışlarına hem de kapitalist cahiliyeye karşı daha donanımlı ve bilinçli kıldığını ifade etti.
Hamza Türkmen’den sonra söz alan Diyarbakır Özgür-Der’den Abdulhakim Beyazyüz hayat içinde çeşitli kimliklere sahip olmamızın normal, doğal ama bu kimlikleri merkeze alarak hayatı tanzim etmeye kalkmanın kabul edilemez olduğunu, İslami kimliğin üst kimlik ve tek belirleyici çerçeve olduğuna vurgu yaptı. Rabbimizin “Ben Müslümanlardanım diyenden daha güzel sözlü kim olabilir” buyruğuyla İslami kimliğimizi gölgeleyecek her türlü kimlik bulanıklığından uzak durmamız gerektiğini ve aslolanın Müslüman olarak yaşayıp, son nefesimizi Müslüman olarak vermek olduğunu vurguladı. Şahitliğin Kur’an’da sadece bir yer hariç tutulursa Kur’an’ın tümünde vahyin mesajının canlı örnekliği anlamına geldiğini ifade eden Abdulhakim Beyazyüz şahitlik sorumluluğunun ancak diri, sahih bir bilinçle mümkün olduğunu belirtti. Sahih bilinç hususunda ortaya çıkan eksikliklerin, zaafların en temelde ölçü sorunundan kaynaklandığını, ölçüler hususunda net olunmaması durumunda pek çok samimi, fedakarane çabanın Hizmet Hareketi örneğinde görüldüğü üzere boşa gittiğini, hatta daha kötüsü Müslümanlara düşmanlığa yol açtığını söyledi.
Son konuşmacı Batman Özgür-Der’den Şefik Sevim tevhid-şirk mücadelesinin aslında bir kimlik mücadelesi olduğuna dikkat çekerek tevhidi merkeze alarak bir kimlik oluşturmanın önemine vurgu yaptı. Dünyada yaşanan zulümlere dair örnekler veren Sevim, Müslümanların bu zulümleri ortadan kaldırma bilinciyle hareket etmesi gerektiğini söyledi. Zulme ve adaletsizliğe karşı Müslümanların sebatkar bir tutumla karşı koymaları gerektiğini belirten Şefik Sevim kendimizi, birikimimizi, sahip olduğumuz zenginlikleri iyi değerlendirmemiz gerektiğini, bu konuda maalesef Müslümanlar arasında da kafa karışıklıkları yaşandığını ve sahih çaba ve çalışmalara destek vermesi, katkı sunması gereken Müslümanların adeta köstek olma tutumu içine girebildiklerini vurguladı. Vahyin cevaz vermediği, meşru tanımadığı birtakım yönelim ve tutumların çeşitli saiklerle Müslümanlar arasında yaygınlaşmasının dikkat çekici bir zaaf ve sapma olduğunu ifade eden Şefik Sevim oradan buradan etkilenimlerle İslami aidiyetlerin içinin boşaltılmasının ya da eklektik görünümlere büründürülmesinin büyük bir açmaz olduğunu söyledi.
Panelin ardından tüm katılımcılarla birlikte Özgür-Der Muş temsilciliğine geçildi. Cemaatle namaz kılınmasının ve açılışa gelenlere yemek ikramında bulunulmasının ardından program sona erdi.