21. yüzyıl siyasi düzenini ararken Mısır’daki gelişmeler tüm dengeleri etkileyecek niteliktedir. Soğuk Savaş sonrası ABD’nin tek taraflı küresel düzen kurma girişimi, malûm olduğu üzere, Irak ve Afganistan’da aldığı hezimetle başarısızlıkla sonuçlanmıştı.
Bir taraftan Rusya tekrar güçlü bir şekilde dünya siyasetine geri dönerken, bir taraftan Çin ve Hindistan yeni güç merkezleri olarak ortaya çıkmaya başlamış, bir diğer taraftan da Latin Amerika’da Brezilya, Asya Avrupa kavşağında Türkiye gibi bölgesel güçler etkili biçimde 21. yüzyılda biz de varız demeye başlamışlardır.
Türkiye’nin kendi ve bölgesinin çıkarlarını gözeten Ak Parti dönemi siyasi açılımları Arap dünyasının potansiyel lider ülkesi Mısır tarafından güçlü destek bulmamıştı. Daha doğrusu halk bu açılımları desteklerken Mübarek rejimi ürkmüştü. Dolaylı yönden engel bile çıkarıyordu.
Mübarek sonrası halkın iradesini yansıtacak bir hükümetin iş başına gelmesi doğal olarak Türkiye’nin bölgesel ve küresel düzlemde elini güçlendirecektir. Çünkü Mısır halkının iradesinin Filistin halkının yanında olduğu, ülke ve bölge maslahatını Batı maslahatına öncelediği, serbest ticaret bölgesi oluşturma girişimini onayladığı ve Türkiye ile güçlü işbirliği istediği ortadadır.
Bu tür iyi ilişkileri İran’la da arzuladığını ve bütün Arap rejimlerini hem değişmeye hem de aynı çizgide tavır almaya zorlayacağını göz önünde bulundurursak, bunun ideolojik anlamda olmasa da çıkarlar çatışması anlamında Batı’yı nasıl zora sokacağını söyleyebiliriz.
Bu yüzden halk iradesini yansıtacak bir hükümetin oluşması Batı’yı tedirgin etmektedir. Zaten Batı için esas olan kimin iktidara geleceği değil, gelenlerin onların çıkarlarını garantiye alıp almayacağı meselesidir.
Mübarek rejimini düşürmek için “Özgürlük Meydanı”nda toplanan milyonlarca halk, Mısır’ın eski Mısır olmayacağını güçlü bir irade beyanıyla ortaya koymuştur. Ancak bundan sonra nasıl bir rejimin kurulacağı üzerinde bir ittifak yoktur. Kanaatimce bu husus tam netliğe kavuşmadığı için Mübarek’e henüz istifasını verdirtmediler.
Halkın iradesine ters düşmeyi bir siyaset tarzı olarak benimsemiş ve iktidarını ABD’nin bölgedeki jandarmalığını yaparak sürdürmüş Mübarek’e sonunda ABD de güle güle demeye başladı.
ABD devlet ricali; Saddam karşısında ABD’nin yanında yer almasına, İsrail’le barış anlaşması yapmasına, İslâmcıları etkisiz kılmasına teşekkür ettikten sonra, Mübarek’ten son bir hizmet daha yapmasını istiyorlar. O da, Mısır halkıyla Batı’yı daha fazla karşı karşıya getirmeden öngörülecek kişiye görevi devretmek. ABD’li Demokrat senatör John Kerry’nin Mübarek’in görevini bırakması çağrısı bu kabildendir.
Ortadoğu’da kartlar Mübarek sonrası oluşacak yeni duruma göre karılmaktadır. ABD, AB ve İsrail kendi çıkarlarını maksimum düzeyde koruyacak teknokratlardan müteşekkil bir geçiş dönemi hükümeti oluşturma arayışındalar. Muhammed El Baradey ise öngörülen bu hükümetin şimdilik en güçlü başkan adayı.
İhvani Muslimin’den antiemparyalist söylemlerini, İsrail karşıtı duruşunu yumuşatmasını ve İslâmî taleplerinde uygar dünyanın (!) çizgisine paralel düşmesini istiyorlar. Ak Parti’yi biraz da istemeyerek model gösteriyorlar. Bir anlamda toplumsal projelerini yeniden gözden geçir, cici çocuk ol diyorlar. Bunun için İhvan içinde uzlaşabilecekleri bir damar arıyorlar.
Bana öyle geliyor ki; Batı, halk intifadasını örgütleyen kanatlardan birisi olan liberal safta adı bilinmeyen, ismi temiz ama Batı’ya açık genç bir lider ortaya çıkarma hazırlığında.
Sözün özü, yine halka sormadan ama sorar gibi yapıp birilerini iktidara taşımak arzusundalar.
YENİ AKİT