Hüsnü Mübarek'in katı-otoriter yönetimindeki Mısır'a gidince ilk işim arkadaşlara "Konuşurken sakın mübarek demeyin" demek oldu.
Biliyorsunuz bazı arkadaşlar "Nasılsın mübarek", "Ne yapıyorsun mübarek" gibi cümleleri konuşma içinde sık kullanıyor. Her yanımızdaki "turizm polisi" görünümündeki polisler attığımız her adımı kaydediyorlar.
Mübarek rejiminde hasbelkader ağzımızdan mübarek kelimesi çıkarsa başınıza nelerin gelebileceğini bilemezsiniz!
Mısır hapishanelerinin dünyanın en korkunç hapishaneleri oldukları söyleniyor. Onun için kimse bu ülkede polisle hiçbir şekilde muhatap olmak istemiyor.
Otele girişte otelin kapısına bir masa bir sandalye atmış bir polis sürekli kaydediyor. Gelenleri, gidenleri, turist otobüslerinin plakalarını... Gittiğimiz her yerde elde kağıt kalem kaydedildik.
Diyelim ki üç otobüs ile geziyorsunuz Mısır'ı. İki otobüs gidilecek yere vardı ama biri henüz gelmedi, mutlaka onu beklemek zorundasınız. Yoksa size izin vermiyorlar. Aynı uygulama bütün seyahatler için söz konusu. Kaç araba ile birlikteyseniz faaliyet için o kadar arabanın ve o arabadaki insanların tam olması gerekiyor.
Kahire caddelerinde Hüsnü Mübarek'in resimlerine rastlamak mümkün. Heykel yok ama başkanın portreleri her yerde.
Adeta "Mübarek sizi gözetliyor" mesajı veriliyor.
Şehirde dilden dile dolaşan, yaşandığı iddia edilen bir olayın fıkralaştırılmış halini sizinle paylaşayım:
Hüsnü Mübarek yardımcılarından birine "Söyle bakalım, ben mi büyüğüm yoksa Nasır mı büyük" diye sormuş. Bunun üzerine yardımcısı "Tabii ki siz büyüksünüz efendim" demiş.
Mübarek "Neden büyüğüm" demiş. Cevap, "Nasır İsrail'den korkardı siz korkmuyorsunuz o yüzden" olmuş.
Mübarek yine sormuş "Söyle bakalım ben mi büyüğüm yoksa Enver Sedat mı büyük." Cevap, "Siz büyüksünüz" olmuş. "Neden" diye sormuş Mübarek. Cevap "Çünkü Enver Sedat İhvan-ı müslimin'den korkardı siz korkmuyorsunuz."
Hüsnü Mübarek hep "en büyük sizsiniz efendim" cevabı karşısında işi ilerletmiş ve "Söyle bakalım, Ömer mi (Hz. Ömer) büyük ben mi büyüğüm." Yardımcısı yine "Siz efendim" demiş. Neden büyüğüm peki?
"Çünkü Ömer Allah'tan korkardı, siz korkmuyorsunuz!"
Mübarek'in Allah'tan korkup korkmadığını elbette bilemeyiz. Ama icraatları bu konuda bir fikir verebilir.
Mübarek rejiminde en kıymetli eleman "polis" mesela.
Ve polis halka hiç de iyi davranmıyor.
Gözlerimizle gördük. Kahire'nin turistik bölgelerinden biri olan tarihi Mehmet Ali Paşa Camii'nin bulunduğu yerde yüzlerce turistin gözleri önünde, belinde silahı olduğu görülen sivil bir polis genç bir çocuğu herkesin gözü önünde tekme tokat dövdü. Resmi üniformalı polisler de ona yardım ettiler.
Olay karşısında bir arkadaşın yorumu "Bakın bakın, İsrail polisi Filistinli'yi dövüyor" oldu.
Suçu neydi bilmiyoruz ama o yirmili yaşlarda olduğu anlaşılan gencin önce gömleği polis tarafından yırtıldı. Polis yırttığı o gömlek parçaları ile önce gencin ellerini arkadan bağladı ve sonra tekme, tokat, yumruk girişti. Resmi üniformalı iki polis de aynı şekilde... Genç adam herkesin gözü önünde kan revan içinde kaldı ve kimse ona yardım edemedi!
Ülkedeki polis sayısı 10 milyonlarla ifade ediliyor. Ve polis insanları herkesin içinde, binlerce turistin olduğu bir meydanda tekme tokat dövebiliyor!
Bu sert rejiminin ne kadar süreceği konusunda bir tahmin yapılamıyor. Fakat Mübarek şu sıralar oldukça hasta ve günlerdir halk içine çıkmıyor, yeni görüntüleri yayınlanmıyor. Halk Mübarek'in ölmüş olabileceğini söylüyor ve "Açıklamak için uygun bir zaman kollanıyor olabilir" diyor.
Mübarek'in yerine kimin gelebileceği konusunda da bir tahmin yapılamıyor, belki gelen gideni aratacak ama edindiğim intiba şu:
Tayyip Erdoğan'ın İsrail'e çektiği "one minute" fırçası gibi bir fırçanın da Mısır rejimine çekilmesi gereği var!
BUGÜN