Artık geri dönüş yok. Hüsnü Mübarek ya büyük bir katliam yapacak ya da çok kısa süre içinde ülkeyi terk etmek zorunda kalacak. Çünkü kaybetti. Daha bu aşamada kaybetmiş durumda. Bundan sonra işleyeceği cürümler, günahlarını artırmaktan başka hiçbir işe yaramayacak. Endişe edileni yaparsa, eski alışkanlıklarına göre davranır kanlı bir senaryo yazarsa, ülkeden kaçma fırsatı bile bulamayabilir.
Çünkü; eski yöntemler bu sefer işe yaramayacak. Mısır'ın içinde bulunduğu durum, isyan, öfke, öncekilerden çok farklı. Rejimle bir örgüt orasındaki gerilim-çatışma değil yaşanan. Öyle olsaydı, Mübarek'in yöntemleri sonuç verebilirdi. Kitlesel öfke harekete geçti ve üstelik bu Mısır'a özgü bir durum da değil. Bütün bölgeyi kasıp kavuracak yıkıcı bir çöl rüzgarı...
Mübarek, otuz yıldır ilk kez böyle bir isyanla karşılaşıyor. Dolayısıyla, tehdit etmekle, kurşun sıkmakla, oyalama taktiklerine girip muhalefeti parçalamakla, hükümette değişikliklere gidip halkı kandırmaya çalışmakla sonuç alınamayacak.
Dolar milyonerleri ülkeden kaçıyor, yabancılar kaçıyor, iktidar elitleri kaçıyor, aile fertleri kaçıyor, büyük hesaplar başka ülkelere transfer ediliyor. Fareler gemiyi terk ediyor. Üç gece önce, kendisi de kaçıyordu. Kahire'den Şarm eş-Şeyh'e kadar gitti ve hâlâ orada. Eski dostları onu terk etti. En azından açıktan desteklemiyor. ABD ve Batı rejime gizli desteğini sürdürüyor, pazarlıklar devam ediyor ama Mübarek gözden çıkarıldı. Tunus'ta olduğu gibi, Mısır'da da orduyla pazarlık yapılıyor şimdi.
Bugün bir milyon kişi sokağa çıkacak. Belki bugün Mısır tarihinin en önemli günlerinden biri olacak. Ya kan dökülecek, kıyım yaşanacak ya Mübarek ülkeyi terk edecek. Bir üçüncü ihtimal olur mu? Elbette olabilir. O da, türlü vaatlerle kitleleri ve muhalefeti oyalama, kandırma, zaman kazanma girişimi. Bu yöntem başarılı olsa ne yazar! Sadece sonucu, kaçınılmaz sonucu biraz daha geciktirir ama ortadan kaldıramaz.
Artık bugünden itibaren Mısır'da Mübarek iktidarı olmayacak. Sistem üzerinden, rejimin elitleri üzerinden, ülke dışı aktörlerin de dahil olduğu, entrikalar başlayacak. Ordu, istihbarat, polis güçlerine dayanan arayışlar olacak ama bunların başarılı olması, uzun sürmesi mümkün değil. Ancak bir tür geçiş dönemi için işe yarayabilir..
Neden bu kadar rahat söylüyoruz? Çünkü Tunus'ta olan, Mısır'da olan, "yakın" gelecekte diğer ülkelerde olacak olan, o ülkelere özel iktidar muhalefet gerilimi değil. Çünkü bir tarihi kırılma yaşanıyor. 20. Yüzyıl'ın rövanşı alınıyor sanki. Birinci Dünya Savaşı sonrası bu bölgede oluşturulan statüko parçalanıyor. 20 yıl önce, Soğuk Savaş'ın bitiminden hemen sonra olması gereken şimdi oluyor. 20 yıldır bütün bölge, biz dahil, bunun zamanını tartışıyordu. Görünen o ki, vakit gecikerek de olsa gelmiş. Bazılarımıza bu hayal gibi gelebilir. Ama olsun, varsın hayal gibi görünsün. Dünyadaki güç kaymalarına, eksen değişimlerine bakanlar, olanların "hayal"in ötesinde olduğunu kavrayacaktır.
Birinci Dünya Savaşı'ndan bu yana devam eden, "kaynak verip iktidar satın alma" ticareti artık işlemiyor. Bundan sonra ne olacağı, kimlerin yeni statükoyu nasıl şekillendireceğidir tartışılması gereken. Gidenler gitti, gidecekler sırada bekliyor sonrası nasıl olacak? ABD ve Avrupa mı yeni statükoyu dönüştürüp şekillendirecek yoksa bölgenin dinamikleri yüz yıl sonra kendini mi gösterecek? Demokrasi de, özgürlük de, kaynaklar da bu tartışmanın alt unsurlarıdır.
Mübarek sonrası çok daha zor olacak: Batı'nın petrol güzergahı Süveyş'in stratejik pozisyonu, bu ülkelerde İslami kadroların iktidara gelmesi, uzun sürebilecek belirsizlik döneminde İsrail-Mısır geriliminin tırmanması, İsrail'in Sina'ya girip "tampon bölge" oluşturma ihtimali, Mısır'dan sonra ülkelerin ardı ardına aynı akıbete sürüklenmesinin doğuracağı bölgesel güvenlik endişesi hatta çatışmalar ve uzun sürecek iktidar kavgaları...
Bugünkü gösterilere Ezher'in ve Kıptilerin de destek vermesi olayın niteliğini değiştirecek. Sudan'dan Suriye'ye kadar bütün bölgedeki tek güçlü muhalefet olan Müslüman Kardeşler teşkilatının çekingen durumu dikkat çekici. Gösterilerin İslami görüntü vermesinin hem Mısır'da hem da Batı kamuoyunda endişeye yol açacağı ve ortak tavır sergileneceği biliniyor. Çekingenlik bu yüzden olabilir. Ayrıca, 2005 yılında ABD Müslüman Kardeşler'i Mısır'da gerçek muhalefet ilan etti ve pazarlıklara başladı. Söz konusu pazarlıkların bu tutumda etkisi var mı, henüz bilmiyoruz. Ama Müslüman Kardeşler ağırlığını kimden yana koyacaksa yeni yönetimi o belirleyecek. Mübarek sonrası yapılacak pazarlıklarda bunu daha açık göreceğiz.
Şimdi şu başlıklar öne çıkıyor: Süveyş krizi ve petrol fiyatları. Belirsizlik kaosa dönüşürse yeni bir Süveyş krizi hatta çatışması çıkabilir. Mübarek'in hangi ülkeye gidebileceği. (Batılı ülkeler ve S. Arabistan'ın kabul etmeyeceği, İsrail'in Mübarek için hazırlık yaptığı iddiaları var.) Filistin'de Mahmut Abbas'ın siyasi ömrünün bitmesi. İsrail'in ayaklanmaları bastırması için Mısır'a askeri destek vermesi....
Korkumuz; Tunus ve Mısır'dan bütün bölgeye yayılması beklenen yakıcı rüzgarın İsrail'in provokasyonlarıyla, ABD ve Batılı ülkelerin "tehdit algısı" üzerinden askeri müdahaleleriyle karşı karşıya kalması. Ama böyle bir gücü kırma imkanları hiçbir zaman olmayacak. Bundan sonra atılacak bütün güvenlik eksenli adımlar krizi ve öfkeyi daha da büyütecek.
Gerçekten de yüz yıl sonra belge kendi direncini keşfetti, kendi kırmızı çizgilerini belirliyor. Bazıları bunu Büyük Ortadoğu Projesi'nin uygulanması olarak görecektir. Ancak bütün ihtimalleri, gerçekleri göz önünde bulundurarak, bölgenin kendi gücüyle, direniş geleneğinden etkilenerek kendi Ortadoğu'sunu şekillendirdiği gerçeği daha çok öne çıkıyor.
Mısır'ın dönüşü bütün bölgeyi dönüştürecek. Bölgenin dönüşü dünyanın dengesini değiştirecek. Tarihi değiştirecek bir gelişme bu...
YENİ ŞAFAK