HAKSÖZ-HABER
Önceki hafta Londra’da olduğu üzere Moskova’da gerçekleşen terör eylemi de dünya gündemini adeta sarstı. Dünyanın güçlüleri bir kere daha ‘terör’ tehdidi üzerinden duyarlılık ve dayanışma çağrıları yaptılar. Ve çağrıları da ciddi bir karşılık buldu. Pek çok ülke Rusya ile dayanışma içinde olduğunu göstermek için sıraya girdi.
Londra’da yayaları hedef alan saldırı gibi Moskova’da metro istasyonunda bomba patlatılmasının da ne insani, ne İslami açıdan savunulabilecek bir yönü yok, masum sivilleri hedef alan eylemler kim yaparsa yapsın reddedilmesi gereken eylemlerdir. Ama masum sivillerin sadece Londra’da ya da Moskova’da yaşamadıklarını bilmek bu kadar zor mu? Dayanışma mesajlarının muhatabı Rusya’nın her gün her saat Suriye’de katlettiği insanlar kimin umurunda?
İşte İdlib’te Rusya gerek doğrudan, bazen de uşağı Esed güçleri vasıtasıyla inanılmaz cürümler işliyor. Hastaneleri hedef alan bir vahşetle karşı karşıyayız. Fırınları, camileri, pazarları vahşice vuran katiller sistematik biçimde hastaneleri de hedef almakta. Böylece halkı sadece savunmasız bırakmakla yetinmeyip, tedavi imkanından da mahrum bırakarak doğrudan ölüme mahkum etmekte.
Üstelik de bu katliamlar asla Londra ya da Moskova’daki eylemlerle karşılaştırılabilecek eylemler değiller. Gerek etki itibariyle, gerekse de failler boyutuyla kıyası kabil olmayan cürümler bunlar. Zaman zaman Batılı şehirleri hedef alan eylemlere baktığımızda bunların genelde tepki eylemleri, çaresizlik duygusuyla harekete geçen ve bazen örgütsel arkaplana dayansa da çoğu kez bireylerce düzenlenen eylemler olduğunu görüyoruz.
Oysa Rusya’nın, ya da diğer haramilerin yaptıkları ise kitlesel boyut kazanan, sistematik katliamlar olarak öne çıkıyor. En önemlisi de failin şu veya bu illegal örgüt ya da kişi değil, doğrudan devletler olması.
Ama tüm dünya yine de gözünü Batı başkentlerinde yaşanan ‘korkunç terör eylemleri’ne dikmiş halde. Rakka’da, Musul’da, İdlib’te katledilen insancıkları görmeleri ise neredeyse imkansız!