Montrö’ye mi, Rusya’ya mı kalkan oluyorlar?

Suriye’den Doğu Türkistan’a hemen bütün işgal ve katliam siyasetlerine umarsızca omuz silkip, Amerikan oyunu yaftasıyla mahkûm edip “kahrolsun emperyalizm” sloganları atanlara itibar etmemek için çok ama çok gerekçemiz var.

HAKSÖZ HABER

Haksöz Haber Genel Yayın Koordinatörü Kenan Alpay köşesindeki yazısında; sözde muhaliflerin neye, neden karşı olduklarına dikkat çekerek amiraller bildirisinin hangi konjonktüre ve bölgesel gelişmelere tekabül ettiğine değiniyor. Alpay, "Kahrolsun Emperyalizm" sloganlarına neden prim verilmemesi gerektiğini de belirtiyor. 

"Türkiye’de muhalif görünümlü devlet sınıfları kendi egemenlik haklarını tartıştırmamak için kritik gördükleri hemen bütün tanım, sembol ve kararları son derece keskin bir biçimde “değişmez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez” ilan ediyor. Sanılıyor ki; ilgili ilgisiz her şeyi “kurucu değer” kategorisine sokarak tartışmaların da değişim ve dönüşümün de önü alınabilir. Zaten Ebedi Şef Atatürk ve Milli Şef İnönü tarafından çizilen sınırların dışına çıkmak, tanım ve sembollerde değişime gitmek, 27 Mayıs’tan 28 Şubat’a darbe süreçlerinde perçinlenen vesayet prangalarından kurtulmaya çalışmak zinhar haram sayılıp derhal imha edilecek düşman mevzii şeklinde ilan ediliyor.

Lozan Anlaşması’nı akademik düzeyde olsun hala tartışamayız çünkü atfedilen kutsiyet halesiyle bu anlaşma “Türkiye’nin tapusu ve teminatıdır”. İşte bu sebeple Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni de asla tartışamayız çünkü “Atatürk Türkiyesi’nin Lozan’dan sonra en büyük başarısıdır”. Hükümet ve toplum tarafından yükselen tepkiler karşısında asla muhtıra vasfı veya darbeye zemin hazırlamak gibi bir gayesinin olmadığı ısrarla vurgulanan amiraller bildirisini tetikleyen hissiyat ve ideoloji işte tam olarak buydu. Yani “Atatürk’ün imza ettiği anlaşmayı tartışmaya açmak kimin haddine” mantığıyla “devlet liyakat nişanlarından nasıl olur da Atatürk kabartması çıkarılır” şeklinde özetlenebilecek bir kibir ve öfke seliydi karşımıza dikilen. Siyaset ve topluma karşı işletilen söz konusu buyurganlığın temelinde “(Kemalist) devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü” kod adıyla tedavülde tutulan seküler ve ulusalcı hegemonya yatıyordu elbette."

Yazının devamı: Montrö’ye mi, Rusya’ya mı Kalkan Oluyorlar? 

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!