Moldova, Rus yanlısı Sosyalist Parti ile Batı yanlısı sağ blok “ACUM DA şi PAS”ın koalisyon hükümeti kurması sonrası anayasanın farklı yorumlanması nedeniyle tarihinin en ağır krizlerinden birini yaşıyor.
Ülkeyi halen hem parlamento çoğunluğunun bir araya gelerek yeni kurduğu koalisyon, hem de yönetimi yeni iktidara devretmeyen bir önceki hükümet olmak üzere iki hükümet yönetiyor.
Cumhurbaşkanı İgor Dodon ve parlamento çoğunluğu ile Anayasa Mahkemesi, Demokrat Parti ve Demokrat Partili Pavel Filip’in başbakan olduğu bir önceki hükümet, siyasi krizin ana aktörleri konumunda.
Parlamento çoğunluğunun kurduğu koalisyon hükümeti, çalışmalarını parlamento binasında yürütürken, kolluk güçlerinin desteklediği ve koruduğu Filip hükümeti ise başbakanlık binasında faaliyetlerini gerçekleştiriyor.
Anayasa Mahkemesinin, cumhurbaşkanlığı yetkisini bir önceki hükümetin başbakanına vermesiyle oluşan yetki karmaşası, parlamentonun feshedilmesine bağlı olarak milletvekillerinin ve dolayısıyla da koalisyon hükümetinin hükmen yok sayılması krizin sebeplerini oluşturuyor.
Krizi başlatan süreç
Krizin başlamasında Anayasa Mahkemesinin aldığı karar etkili oldu. 7 Haziran’da seçimlerin üzerinden 3 ay geçtiğini varsayan mahkemenin, artık hükümet kurulamadığı için parlamentoyu feshetmesi yönünde Dodon’un karar alması gerektiği talebi karşılıksız kaldı.
8 Haziran’da Sosyalist Parti ile sağ blok “ACUM DA şi PAS”ın anlaşarak parlamentoda koalisyon hükümeti kurması ve bu hükümetin Dodon huzurunda yemin ederek göreve başlamasına Anayasa Mahkemesi karşı çıktı ve yeni hükümeti tanımadı.
Bunun üzerine anayasa gereği mahkeme, Cumhurbaşkanı Dodon’un yetkilerini alarak bir önceki hükümetin başbakanı Demokrat Partili Pavel Filip’e verdi. Filip de cumhurbaşkanı yetkisi ile parlamentoyu fesheden ve 6 Eylül’de erken milletvekili seçimi yapılmasını öngören kararı imzaladı.
Ancak cumhurbaşkanı sıfatıyla Dodon, bu kararı anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle iptal eden bir karar aldı.
Tartışmanın esas ana konusunu, seçimlerin sonuçlarının açıklanmasından sonra 3 ay içinde hükümetin kurulamaması halinde cumhurbaşkanının erken seçim kararı alarak parlamentoyu feshetme kararı alması gerektiği oluşturuyor.
Anayasa Mahkemesi ve Demokrat Partililer 3 ay içinde ifadesini 90 gün olarak yorumlayarak, sürenin 7 Haziran'da bittiğini savunuyor.
Dodon ve parlamento ise takvim hesabı tezinden yola çıkarak bu 3 aylık sürenin 92 gün olduğunu, dolayısıyla parlamentonun feshedilmesi için son tarihin 9 Haziran olduğunu öne sürüyor.
Cumhurbaşkanı Dodon ve parlamentoda çoğunluğu teşkil eden milletvekilleri ileriki günlerde krizin kendi istekleri doğrultusunda çözülmemesi halinde halkı sokağa çağırmayı ve parlamentoda Anayasa Mahkemesinin yetkileri ile üyelerinin atamalarına yönelik yasal değişiklik yapmayı planlıyor.
Anayasa Mahkemesinden yana olanlar ise Dodon’un istifasını ve bir an önce erken seçimlere gidilmesinde ısrarını sürdürüyor.
Anayasa Mahkemesinin kararı ile ülkede oluşan bu durum uzmanları da ikiye böldü.
Eski Moldova Anayasa Mahkemesi Başkanı Viktor Puşkaş, AA’ya yaptığı açıklamada, koalisyon hükümetinin anayasaya uygun şekilde kurulduğunu savundu.
Anayasa Mahkemesinin, Cumhurbaşkanı Dodon'un anayasaya uygun hareket etmesini engellediğini söyleyen Puşkaş, “Anayasa Mahkemesi, anayasanın 85. maddesindeki parlamentonun feshedilmesi tarihi ile ilgili kesinlik getirmediği için herkes kendi kafasına göre bu durumu yorumluyor. Asıl sorun 3 aylık süre. Bu süre milletvekillerinin yetkilerinin tanınması ile yani 9 Mart tarihi ile mi yoksa parlamentonun oluşturulmasıyla yani 21 Mart tarihi ile mi başlar? Cumhurbaşkanı Dodon, bunun için Anayasa Mahkemesine başvurdu. Fakat Anayasa Mahkemesi, cumhurbaşkanın anayasaya uygun şekilde hareket etmesini hep engelledi, başvurusunu kabul etmedi.” dedi.
Puşkaş, Anayasa Mahkemesinin aldığı birçok kararın yazılı hallerinin yayınlanmadığını öne sürerek, "Mahkeme hükümetin kurulması ile ilgili olarak yasal sürenin başlangıcını 9 Mart olarak alsa da, 3 ayın 90 gün mü 92 gün mü olduğunu net bir şekilde belirlemedi." ifadelerini kullandı.
Anayasaya göre cumhurbaşkanının görevini yerine getirememesi durumunda parlamento başkanının, parlamento başkanının da görevini yerine getirmemesi durumunda ise cumhurbaşkanına başbakanın vekalet edebileceğini kaydeden Puşkaş, ülkede çalışabilir bir parlamento başkanı olduğuna dikkati çekti.
Puşkaş, ayrıca Anayasa Mahkemesinin yapısının yeniden düzenlenmesi gerektiğini dile getirdi.
Anayasa uzmanı İgor Yanak ise 8 Haziran’da oluşturulan hükümetin anayasaya aykırı kurulduğunu savunarak, “Anayasa’nın 85. maddesine göre, seçimlerden sonra 45+45 yani toplamda 90 gün içerisinde hükümetin kurulması ve parlamentonun bu süre içerisinde çalışmaya başlaması gerekiyor. Dolayısıyla Moldova’da hükümet tam zamanında kurulmadı. Yani 8 Haziran’da kurulan hükümet, 90 gün geçtikten sonra kuruldu.” dedi.
Yanak, Moldova'da Anayasa Mahkemesinin daha önce Cumhurbaşkanı İgor Dodon’un yetkilerini geçici olarak çeşitli nedenlerle askıya aldığını hatırlatarak, “Cumhurbaşkanın yetkileri her zaman anayasaya uygun şekilde askıya alındı. Cumhurbaşkanı, parlamentodan geçen bir yasa tasarısını onaylamayabilir. Fakat parlamentonun aynı tasarıyı ikinci kez kabul etmesi durumunda, cumhurbaşkanı onaylamak zorundadır. Bunu anayasa diyor. Dodon, ikinci kez parlamento tarafından kabul edilen yasa tasarılarını onaylamak istemiyordu. Bu durumda, Anayasa Mahkemesi gerekeni yapıyordu.” şeklinde konuştu.
İgor Dodon'un bugünkü krizden sorumlu olduğunu iddia eden Yanak, "Cumhurbaşkanı kendi görevini yerine getirmeyen parlamentoyu feshedebilir. Aynı şekilde, parlamento da kendi görevini yerine getirmeyen Cumhurbaşkanının yetkilerini Anayasa Mahkemesi aracılığıyla askıya alabilir. Moldova’da oluşan durum siyasi bir kriz değil, anayasa krizidir. Çünkü anayasa normları doğru şekilde yorumlanmıyor. Cumhurbaşkanı, birlik ve siyasi istikrarı sağlaması yerine anayasa krizi oluşturdu." ifadelerini kullandı.
Yanak, Moldova’da oluşan bu krizden çıkılması için erken seçimin yapılması gerektiğini dile getirdi.
Moldovalı analist Vyaçeslav Kraçun ise Anayasa Mahkemesinin aldığı karar ile bütün devlet kurumlarının çalışmasının düğümlediğini belirterek, “Cumhurbaşkanı yetkilerinin Başbakan Pavel Filip’e devredilmesi tartışmalı bir konu. Çünkü anayasaya göre, cumhurbaşkanı yetkilerinin parlamento başkanına veya başbakana devredilmesi gerekiyor. Böyle bir kararın alınması için ise bazı şartların oluşması gerekiyor. Burada pek çok soru işareti var." diye konuştu.
Anayasa Mahkemesinin seçimden sonra hükümeti kurma süresi için belirtilen 3 ayı 90 gün olarak hesapladığını hatırlatan Kraçun, Demokrat Parti hariç hiçbir partinin bu süreyi böyle yorumlamadığını dile getirdi.
Kraçun, "Diğer bir konu ise anayasaya göre cumhurbaşkanı parlamentoyu feshedebilir, feshetmek zorunda değil. Yani bu da yorum meselesi. Filip’in parlamentodaki siyasi partilerle istişare etmeden parlamentoyu feshetmesi de anayasa aykırı." şeklinde konuştu.