Modern Zamanların En Büyük İhanet Hikayesi ve Filistin'in Kaderi

Filistin meselesinin nasıl bu kadar çözümsüz kalabildiğini, Siyonist İsrail’in her seferinde topraklarını nasıl genişletebildiğini, Filistin içinde birliğin neden sağlanamadığını Dahlan’ın on yıllarca yürüttüğü faaliyetlerine bakarak anlayabiliyoruz.

İdris Kardaş, Star gazetesinin Açık Görüş ekindeki yazısında Filistin direnişine en büyük ihaneti yapanların başında gelen kişi olan Muhammed Dahlan’ı analiz ediyor:

2003 Temmuz ayında ABD Başkanı Bush’un girişimiyle, Ürdün Akabe’de İsrail-Filistin barış görüşmeleri gerçekleşiyordu. Filistin’i Başbakan Mahmut Abbas, İsrail’i ise Ariel Şaron temsil ediyordu.

O sıralar Filistin yönetiminin güvenlikten sorumlu en üst düzey yetkilisi olan Muhammed Dahlan’dan, İsrail’in işgali altındaki Filistin topraklarındaki yerleşimlerin güvenliği hakkında sunum yapılması istenmişti. Dahlan, tam sunumuna başlamışken ABD Başkanı Bush tarafından susturuldu. Katılımcıların şaşkın bakışları arasında Bush’un ağzından şu sözcükler döküldü. “Burada durabiliriz. Tek istediğim gözlerine bakmaktı, sana güveniyorum. Tam olarak Bay Sharon’a güvendiğim gibi güveniyorum.”

Kendisi de Han Yunus’ta bir mülteci kampında dünyaya gelen Dahlan’ı, 1982 yılında Sabra ve Şatilla mülteci kamplarını basarak, kadın çocuk genç yaşlı demeden silahsız dört binden fazla insanı katleden Arial Sharon ile aynı derecede güvenilir kılan özelliği neydi?

Muhammed Dahlan, 1961 tarihinde Gazze Şeridi’nin güneyinde bir şehir olan Han Yunus’ta mülteci kampında fakir bir ailenin altı çocuğundan en küçüğü olarak doğdu. El-Fetih’in gençlik hareketinin öncüleri arasında yer aldı. 1980’li yıllarda İsrail tarafından defalarca tutuklandı. Bu tutuklanmalar sayesinde Filistin siyasetinde ün yaptı. Tutuklu olduğu dönemde İbranice öğrendi. Daha sonra Gazze İslam Üniversitesi’nde İşletme okudu. İngiltere’de bulunan Cambridge Üniversitesi’nde İngilizce eğitimi aldı. 1987 yılında 1. Filistin intifadasında önde gelen isimler arasında yer aldı. Sonra sürgüne gönderildi. Amman, Bağdat, Kahire’ye gitti. Libya ve Tunus’ta bir süre yaşadı. Bu dönemlerde Batılı istihbarat gruplarıyla yakın çalışma zemini bulduğu sıkça söylenir. 1994 yılında Filistin’e geri döndü.

Kariyer basamakları

Dahlan, Filistin’e döndükten sonra kariyer basamaklarını çok hızlı tırmandı. Filistin özerk yönetimin oluşturulmasından sonra “Koruyucu Güvenlik Birimi”nin Gazze sorumluluğunu yaptı. Bu dönemde Dahlan, işkenceleriyle Gazzeliler arasında nam saldı. Binlerce kişilik polisi ve silahlı adamı ile Gazze artık Dahlanistan olarak anılıyordu. Dahlan’ın işkenceleri sonu-cu onlarca Filistinli hayatını kaybediyor, çoğu insan sakat kalıyordu. Filistinlilere yönelik tutuklamaları öyle noktalara gelmişti ki, adeta İsrail ile yarışıyordu. Şubat 1996’da başlattığı tutuklama furyası, kendi deyimiyle İsrail’in 1967’de Gazze’yi işgal etmesinden bu yana gerçekleştirilen en geniş çaplı tutuklama kampanyasına dönüşmüştü.

2004 yılında Arafat’ın itirazlarına rağmen Mahmud Abbas hükümetinde İçişleri Bakanlığı’ndan sorumlu devlet bakanı oldu. Arafat ile Abbas arasındaki anlaşmazlık böyle bir bakanlık formülünü doğurmuştu. Bu arada, Kasım 2004’te Arafat öldü. 2006 yılına geldiğimizde Filistin genel seçimlerinde Hamas büyük bir zafer elde etti. Yıllarca Hamas ile en sert şekilde mücadele eden Dahlan ile Hamas yönetimindeki Gazzeliler için bundan sonra yeni bir dönem başlıyordu. 2007 yılına kadar Hamas ile el-Fetih arasında anlaşmalar ve çatışmalar hiç durmadı.

Dahlan Suudi istihbaratına takılıyor

“Tarihin en zorlu sorunlarından birini çözmek için bir araya gelen heyetler, aralarında anlaşmazlığa düştüklerinde Kabe’ye bakıyorlar ve tavırlarında yumuşama meydana geliyordu.” Suudi Arabistan Kralı Abdullah; Şubat 2007’de bir perşembe akşamı imzalanan anlaşma törenindeki konuşmasında, kendi sarayı El Safa’da bir araya getirdiği Hamas ve el-Fetih liderlerinin nasıl anlaştıklarını bu cümlelerle aktarıyordu.

Anlaşmanın imzalandığı akşam büyük salonda, heyetlere dahil olmasına rağmen bir kişinin eksikliği dikkat çekiyordu. O kişi Filistin Güvenlik Ba-kanı Muhammed Dahlan’dan başkası değildi. Dahlan görüşmeler devam ederken İsrail Dışişleri Bakanlığı’ndan bir isimle telefon görüşmeleri yapmış ve anlaşmanın içeriğini sürekli olarak İsrail’e sızdırmıştı. Dahlan’ı İsrail’den arayan isim ise el-Fetih Milletvekili ve eski Bakan Kaddura Faris’ti. Faris’in, anlaşmanın bu halini İsrail’in kabul etmeyeceğini, Dahlan’ın da buna cevaben, anlaşmanın daha sonra bozulabileceğini söylediği konuşmaları Suudi istihba-ratına takılmıştı. Ancak bu anlaşma Dahlan’ın eski Bakan’a söylediği gibi uzun sürmedi. Mart’ta kurulan hükümet, Haziran’da Mahmud Abbas’ın Batı Şeria ve Gazze’de olağanüstü hal ilan etmesiyle son buldu. Geçici hükümet atandı ve Gaz-ze artık tamamen Hamas’ın kontrolüne girdi.

En büyük istihbarat krizi

Hükümet yıkıldıktan sonra Hamas üyeleri, Gazze’de el-Fetih’in denetimindeki İstihbarat Karargâhını el geçirdi. İsrail istihbarat kaynakları, Mısır istihbarat birimlerine hemen bilgi verdi ve Hamas’ın bunu yayması durumunda yüzyılın büyük felaketi olacağı dile getirildi. Mısır’a iletilen şu ifadeler belgelerin önemini ortaya koyuyordu. “Bu olayın dünya istihbarat birimleri tarihinde bir benzeri yoktur. Hatta Nazilerin İkinci Dünya Harbi sonrası çöküşünde ve 90 yıllarda Doğu Almanya’da Komünist rejimin bitişinde dahi benzeri yaşanmadı”.

El Cezire bu belgeleri kamuoyuna duyurmaya karar verdi. 1,600’den fazla belge Filistin’in ihanetlerle, işkencelerle, kumpaslarla dolu gizli siyasi ha-yatını ortaya seriyordu. Ses kayıtları, e-mailler, haritalar, gizli toplantılardan notlar, yüksek meblağlı para transferlerinin belgeleri, strateji belgeleri ve sunumlardan oluşan bu belgeler 1999 yılından başlayan süreci kapsıyordu.

Ele geçirilen belgeler, Muhammed Dahlan’ın İsrail’in yabancı istihbaratlar ile ortak operasyonlarını, İsrail’le ortak çalışan Filistinli yetkililerin adları-nı, silah ve kara para transferini içeriyordu. Ancak daha çarpıcı olanları da vardı. Yaser Arafat’ın Dahlan tarafından zehirlenme olayı bunlardan belki de en önemlisiydi. Mahmud Abbas 2014 yılında Arafat’ın, Dahlan tarafından zehirlendiğini kamuoyuna açıkladı.

İçişleri Bakanı Dahlan ile ilgili belgeler bununla da sınırlı değildi. Hamas’lılara yönelik olarak Dahlan’ın bizzat yönettiği işkence kayıtları bulundu. El-Fetih liderleri, komutanları ile Mossad ve CIA arasındaki ilişkileri ortaya koyan sayısız evrak bulundu. Dahası, birçok Hamas siyasetçisine yönelik suikastlarla ilgili bilgiler elde edildi. İsrail istihbaratçılarının dediği gibi bugüne kadar ele geçirilen en büyük istihbarat kaynağı deşifre olmuştu.

Belgeler arasında Dahlan’ın İsrail Dışişleri Bakanı Mofaz’a gönderdiği bir mektup, kamuoyunda hayli ilgi çekti. Mektupta, İsrail’le birlikte yaşama düşüncesini kabul etmeyenlerin kökünün kazınacağını, Filistin Parlamentosu’ndaki bir çok bakanı teşvik veya şantajla kendisine çekmeyi başardığını yazan Dahlan “Başkan Bush’un önünde verdiğim sözleri yerine getirmek için hayatımı vermeye hazırım” demişti. Dahlan, Bush’a bu sözü muhtemelen yazının başında aktardığım Ürdün toplantısında vermişti. Bu belgeler Filistin-İsrail görüşmelerinin nasıl sabote edildiğinin ve neredeyse tamamının neden İsrail lehine sonuçlandığının da çok açık ispatıydı.

Dahlan ve adamlarnın İsrail Sahil Güvenlik Güçleri ile deniz yoluyla Gazze’den Mısır’ın El-Ariş bölgesine kaçtığı iddia edildi. Bu grubun içerisin-de Dahlan’ın olduğu İsrail tarafından inkar edildi. Ancak gerçek olan bir şey vardı ki, o da aralarında “Ölüm Mangası” olarak bilinen ve Hamas üyeleri-nin tasfiyesi görevini yürüten grubun elebaşı Atıf Bekir’in de yer aldığı Dahlan’ın en önemli 97 adamı bu şekilde Gazze’den kaçırılmıştı.

Küresel operasyonlar dönemi

Muhammed Dahlan o günden sonra farklı ülkelerde yaşamaya başladı. Son olarak, Birleşik Arap Emirlikleri Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed’in danışmanı oldu. İşte bu süreçten sonra Dahlan’ın siyasi operasyon alanı da genişledi. Artık sadece Filistin değil, bununla birlikte aralarında Türkiye’nin de bulunduğu, Mısır, Katar, Libya gibi birçok ülkede siyasi operasyonlar gerçekleştirmeye başladı. BAE’nin bölge-deki tüm operasyonlarını yürüten kişi olarak son zamanların en etkili isimlerinden biri oldu. Dahlan, son birkaç yıldır BAE’nin finanse ettiği birçok medya kuruluşu aracılığıyla aralarında Türkiye ve Katar’ın da olduğu birçok ülke aleyhine müthiş algı operasyonlarını yönetiyor. Sadece medya değil, sosyal kuruluşlar, sivil toplum ve siyasi hareketleri finanse ederek devletlere operasyon yapıyor.

Mısır darbesinde BAE’nin Sisi’ye olan desteğinin arkasında olan Dahlan, Mursi iktidarı boyunca medya ve finans gücünü kullanarak Müslüman Kardeşler’i itibarsızlaştırma ve Mursi’yi devirme planlarını hayata geçirdi. Böylece Filistin mesele-sinde Mısır’ı da yanına almanın hesaplarını yapıyordu. Hem Gazze’yi boğmayı hem de Hamas’ın sonunu getirmeyi planlıyordu.

Katar’a yönelik olan ablukanın mimarlarından birinin, BAE veliaht prensi ilişkisi dolayısıyla yine Dahlan olduğu biliniyor. Katar’ın özellikle Hamas liderlerine ev sahipliği yapması, Müslüman Kardeşler’i destekleyen politikalar izlemesi, El Cezire televizyonunun birçok alanda BAE-İsrail ile ters düşmesi ve 2007’deki açığa çıkan istihbarat belgelerini yayınlayarak hem Dahlan’ı hem İsrail’i zor duruma sokması bu operasyonun birkaç ayağından biri. Dahlan’ın Katar’ı sıkıştırma strateji-lerini ABD’li düşünce kuruluşlarıyla birlikte geliştirdikleri, BAE’nin ABD Büyükelçisi Uteybe’nin sızan e-maillerinden anlaşılıyor. Bu yazışmalarda konuşulan maddelerin tümü daha sonra Katar ablukası sonrasında Suudi yetkililerin ağzından ablukanın kalkmasına yönelik şartlar olarak okundu.

15 Temmuz’daki rolü

Bununla birlikte ülkemizde gerçekleşen 15 Temmuz darbe girişiminde de Dahlan’ın, FETÖ’yü yönlendiren, yöneten, destekleyen küresel ekibin içerisinde olduğu birçok otorite tarafından dillendiriliyor.

Aralık 2015’te yani 15 Temmuz’dan önce Dahlan’ın Abu Dabi’deki ofisinde, medya dünyası ve siyasetçilerden oluşan kişilerle gizli toplantılar yaptığı sıkça iddia ediliyor. Bu toplantılarda Dahlan ve ekibinin tıpkı Mursi’nin indirilmesi sürecinde yaşananların bir benzerini Erdoğan için hayata geçirmeyi planladıklarını yine BAE Washington Büyükelçisi Uteybe’nin sızan e-maillerinden okuyoruz.

30 Temmuz 2016’da, yani darbeden hemen sonra Türkiye’yi çok iyi tanıyan, İngiliz The Guardian gazetesinin eski editörü David Hearst, Genel Yayın Yönetmeni olduğu Middle East Eye’da bir makale yayınladı. 15 Temmuz darbe girişiminden haftalar önce BAE hükümetinin FETÖ’ya para aktardığını, para transferi için bir aracı belirlediğini ve bu aracının da Muhammed Dahlan olduğunu yazdı. Hearst’e göre, Dahlan’ın Fetullah Gülen ile iletişim kurmasına, ABD’de yaşayan Filistinli bir iş adamının yardımcı olmuştu. Gerçekten de 15 Temmuz’un hemen sonrası darbeci Fethullah Gülen, Dahlan’ın sahibi olduğu ve BAE tarafından finanse edilen ve El Gad kanalında demeç verdi. Gülen-Dahlan ilişkisini de ispatlayan bu yayında Gülen, Batı’nın Türkiye’ye müdahale edilmesi gerektiğini açıkça söylemişti.

Washington DC’deki en etkili büyükelçi olarak bilinen BAE büyükelçisi Uteybe ile Dahlan’ın birçok siyasi operasyonu birlikte planladıkları biliniyor. Uteybe’nin 2017 ortalarında sızan e-maillerinin birçoğunda Dahlan ile ABD’deki düşünce kuruluşlarının Abu Dabi’deki buluşmaları ve geliştirdikleri stratejiler yer alıyor. Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yönetimden indirilmesine, Suudi Arabistan’da Muhammed bin Selman’ın tahta geçmesine, Müslüman Kardeşler’in bölgedeki tüm etkisinin kırılmasına, özellikle Hamas’ın yok edilmesine yönelik çalışmalar Uteybe-Dahlan ve FDD adlı düşünce kuruluşunun yetkilileri Dubowitz-Schanzer-Hannah (ABD’de görülen ve Türkiye aleyhine bir kumpas davası olan Sarraf davasına bilirkişi olarak atandı bu kişiler) ve uluslararası medyanın önemli isimleri arasında konuşuluyor. Türkiye aleyhine yazılan birçok yazıda bu ekibin etkisi görülüyor. Özellikle Türkiye ile DEAŞ’ı işbirliği içerisinde gösterme stratejisinin fikir babalarından biri olan Dahlan’ın, Kasım 2015’te NATO’nun bir toplantısında kıdemli diplomatlara, Türkiye’nin DEAŞ ile işbirliği yaptığı konusunda uzun bir konuşma yaptığı basına sızmıştı.

Geleceği belirsiz Filistin

Geçtiğimiz Ekim ayında Dahlan’ın hayli etkili olduğu Mısır’ın arabuluculuğuyla Hamas ile el-Fetih, 10 yıl sonra Gazze’nin Filistin Yönetimine devredilmesi konusunda anlaştı. Gazze’nin nefes alabilmek için tek şansı buydu. Dahlan Gazze’nin durumunu çok iyi biliyor ve bu çaresizliği kendi siyasi geleceği için kullanmaktan çekinmiyordu. ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak ilan etmesinin ardından Filistin’in durumunun ne olacağı belirsiz. Ancak bugüne kadarki süreçte Filistin meselesinin nasıl bu kadar çözümsüz kalabildiğini, İsrail’in her seferinde topraklarını nasıl genişletebildiğini, Filistin içinde birliğin neden sağlanamadığını Dahlan’ın on yıllarca yürüttüğü faaliyetlerine bakarak anlayabiliyoruz. Yıllar sonra hayatını kaybeden yüz binlerce insan, hapislerde çürüyen milyonlar, etrafı duvarlarla örülen ve her yeri işgal edilmiş bir ülke, ablukada nefes bile alamayan şehirlerin kaderinin nasıl örüldüğünü anlatıyor Dahlan’ın hikayesi bize.

Yorum Analiz Haberleri

Sosyal medyanın aptallaştırdığı insan modeli
Dünyevileşme ve yalnızlık
Cuma hutbelerindeki prangalar kırılsın
Batı destekli spor projeleri neye hizmet ediyor?
Kemalizm’e has bu Laiklik Fransa’da bile yok!