Ali Osman Aydın / Yeni Akit
“Bu bir zulümdür!”
Milli Gazete Yazarı Mustafa Kasadar’ın 19 yaşındaki oğlu Muhammed Nuh vahşice öldürüldü. Katil yakalandı ve suçunu itiraf etti. Hiçbir pişmanlık belirtisi göstermeyen katilin korkunç cinayeti fidye için işlediği ortaya çıktı!
Mustafa Kasadar Twitter hesabından konuyla alakalı bir paylaşımda: "Benim dünya güzeli oğlum toprak altında çürürken bu caniyi devlet benden aldığı vergilerle besleyecek, palazlandıracak. Bu bir zulümdür. Bu cani için idam ve kısas istiyorum. Başka hiçbir ceza yüreğimi ferahlatmaz." dedi.
Mustafa Kasadar’ın ve ailesinin neler hissettiklerini anlayabilmemiz mümkün değil. Onların, büyük ölçüde oğullarıyla birlikte öldüklerini farz edebiliriz.
Bir başka olay birkaç gün önce Pendik’te yaşandı. Otoyolda makas atarak yarışan iki araçtan biri kendi halinde seyreden bir araca çarptı. Çarpılan aracın sürücüsü olay yerinde hayatını kaybetti. Cumhuriyet Gazetesi haberde özellikle belirtmekten kaçınsa da, yarış yapan serserilerin, tahmin edileceği gibi, yüksek promil alkollü oldukları ortaya çıktı.
Maktulün avukat oğlu, “Katillerin ceza alacağı bile belli değil, adaletin varlığına inanmak istiyorum” diyerek feryat ediyordu.
“Adaletin varlığına inanmak istiyorum...”
****
Bir yakınını cinayetle kaybeden bir insan, yanı başına yıldırım ya da bomba düşmüş biri gibi maddi ve manevi olarak sarsılır ve şok geçirir...
Bir cinayet sadece maktulü değil, onun yakınlarını da manen öldürür. Ölmeyenler sakatlanır ve hayatlarına topal bir ayak, görmeyen bir göz, tutmayan bir elle devam etmek zorunda kalırlar.
Modern hukuk bu acıların tamamına karşı kör ve sağırdır dersek yanlış olmaz.
O evladını kaybetmiş olanların yangın yerine dönmüş kalplerine, “ölüm cezasının caydırıcı etkisinin olmamasından, İnsan Hakları Sözleşmesi kriterlerinden, suçluyu öldürmenin insanlık dışı ve zalimce” olduğundan söz eder!
Gayri ahlaki temellere dayanan Modern Hukuk, yaşam hakkı elinden alınmış olanın hakkını değil, suçluyu himaye eder. Maktulün değil, katilin yanındadır! Güya suçluyu düzeltecek ve topluma kazandıracaktır.
Bu yüzden Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6 No’lu Ek Protokolünde, “Ölüm kaldırılmıştır. Hiç kimse bu cezaya çarptırılamaz ve idam edilemez” yazar.
“Ölüm kaldırılmıştır!”
Neden?
Çocuğu öldürülenlere mi sorulmuştur da kaldırılmıştır?
İnsanların öldürülme olasılıklarını ortadan kaldırmadan ölüm cezasını kaldırmak, birilerinin avcı diğerlerinin av olduğu, güce dayalı vahşi bir toplum yaratmaktır!
Bu ilke, çocuğunun kolları bedeninden ayrılarak derisi yüzülen anne babaların yaşadıkları onulmaz acıyı zerre kadar dikkate almaz.
****
Mesela, "Bosna Kasabı" olarak nitelendirilen Sırp komutan RatkoMladic emrindeki Sırp birlikleri, 11 Temmuz 1995'te Bosna Hersek'in doğusundaki Srebrenitsa'ya girdiler ve birkaç günde en az 8 bin 372 sivil Boşnak katledilerek toplu mezarlara gömüldü.
8,372 insan...
Bu ölenlerden birinin kendi çocuğunuz olduğunu düşünmek bu konuları daha kolay anlamanızı sağlar!
Ratko, 8,372 insanın ölümünden sorumlu olduğu halde, yasal haklara sahip ve hala hapishanede yaşıyor. Aynı şekilde o dönem Sırbistan Cumhurbaşkanı olarak yüzbinlerce insanın ölümünden sorumlu olan RadovanKaradžić de sadece 40 yıl hapis cezası aldı ve şu an hapishanede.
2019 yılında BrentonTarrant Yeni Zelenda’da iki camiye yaptığı saldırılarla 51 kişiyi öldürdü ve ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı.
2017’de alkollü bir şekilde araç kullanarak İzmir Aydın otoyolunda 3 kişilik bir aileyi yok eden Emrah Serbes 2021’de serbest bırakıldı. Hayatına, hatta yazmaya kaldığı yerden devam ediyor.
****
Modern toplumda hepimiz müstakbel kurbanlarız. İçinde hepimizin birer kurban gibi bıçağa gideceğimiz o belirsiz anı beklediği bu toplumu bize “en ideal toplum” diye yutturuyorlar. Bu toplumun “seviyesini” yakalamak için bizi yüz küsur yıldır koşturuyorlar.
Cinnet geçirdiği için elindeki otomatik silahla markete giren biri hayatla bağınızı koparabilir. Yol vermediğinizi düşünen biri otomobilinizi tarayabilir. İntihara meyilli bir alkolik, keyfi öyle istediği için aşırı süratle size çarparak yaşama hakkınızı elinizden alabilir. Ya da biri bir terör örgütü kurup çocuklarınızı sistemli bir şekilde öldürebilir, yahut onları kaçırıp organlarını satabilir.
Veya sırf canı istediği için, fantezi olsun diye biri oğlunuzun derisini yüzebilir ya da sizi öldürüp, çocuklarınızı sizsiz bırakabilir. Bütün bunları yapan kişiler, siz kaybettiğiniz sevdikleriniz için kahrolurken bir süre yatıp hayatlarına kaldıkları yerden devam edebilirler. Çünkü mevcut hukuk anlayışımız suçlarını itiraf eden bu kişilerin yaşamaya hakları olduğunu düşünüyor! Siz ve sevdikleriniz, öldüğünüzle kalıyorsunuz!!!İşte aslında modern toplumda bu kadar savunmasızız.
Aydınlanma düşüncesine dayandırılan modern hukuk anlayışı gayri insani ve adaletsiz... Mustafa Kasadar’ın talebi sonuna kadar haklı bir talep. Boğazı kesilen oğluna karşılık yapılacak bir kısas ancak bir anne babanın içini soğutabilir. Bile isteye bir insan canını alanın yaşamaya hakkı olmadığını düşünüyorum... Adalet duygusu ancak bu kişilere hak ettikleri ölüm cezası verilirse yerine oturtulabilir. Maktulün hakkının sorulmaması esasına dayanan bir toplum daha temelinden yanlış kurulmuş bir toplumdur. Yıkılması mukadderdir.
Çünkü adalet talebi bastırılamaz. Bastırılmaya çalışılırsa başka bir yerden patlar.
Ben insan canına kasteden kişinin yaşamaya hakkının olmadığını düşünüyorum.