Modern hukukta (!) yalpalamalar!

Ali İhsan Karahasanoğlu

Çete kurmakla yargılanan şu kişi bırakıldı. Uyuşturucu örgütü kurmakla yargılanan bu kişi bırakılmadı.

Müebbet hapis cezasına çarptırılmış şu kişi bırakıldı. 20 yıla mahkum bu kişi bırakılmadı.

Tüm bu tartışmalar nereden kaynaklanıyor?

Türkiye’deki yargılamanın uzunluğundan.

Eski yıllarda, dava ne kadar sürerse sürsün, kimsenin hesap sorduğu yoktu.

Adamı alıyorlardı içeri. 5 yıl, 10 yıl, 20 yıl neyse içeride yatabiliyordu. Tutuklu olarak. Dava bitmiş-bitmemiş, kimsenin umurunda değildi. Yani, henüz hakkında kesinleşmiş bir mahkumiyet kararı olmadan, insanlar yıllarca cezaevinde kalıyorlardı..

Tabii ki bu tutukluluk süresinde, sanığın yatacağı cezayı aşması sözkonusu değildi.

Ama henüz mahkum olup olmayacağı belirsiz birisinin, sırf o anki delillerin görüntüsünün mahkumiyet yönünde olması sebebi ile yıllarca cezaevinde tutulması doğru muydu?

AİHM’in de olaya karışması ile, Türkiye yeni bir sisteme geçti.

Tutukluluk süresinin azami miktarlarını belirledi.

Şimdi, asliye ceza mahkemelerinde yargılanan basit suçlar için azami 1.5 yıl, ağır ceza mahkemelerinde yargılananlar için azami 5 yıllık tutukluluk süresi öngörüldü.

Kanun net olmasa da, diğer düzenlemelerle birlikte değerlendirildiğinde, bir de özel yetkili ağır eza mahkemelerinde yargılananlar için tutukluluğun azami süresi var. O da 10 yıl.

Yeni sistem şunu söylüyor: “Asliye cezada, sıradan bir hırsızlık suçunu yargılarken, sanığı tutukladı iseniz, en fazla 1.5 yılda, mahkumiyet kararını verin. Bu kararın Yargıtay aşamasını da dikkate alarak davayı sonuçlandırın. Çünkü Yargıtay daha cezayı onaylamadan 1.5 yıllık süre dolarsa, sanığı otomatikman tahliye etmek zorunda kalırsınız.”

Kısacası, yeni kanun, mahkemelere “Hızlı karar verin” diyor.

Bu mümkün mü?

Bugünkü tabloyu size aktaralım, mümkün olup olmadığını siz takdir edin.

Bugün üç sene, beş sene süren davaların arkasında ne yatıyor?

Yargı sisteminin hantallığı, yargı ile birlikte, idari mekanizmaların şekle fazla önem vermesi..

Ne oluyor mesela?

Somut örnek: Davada sanığın nüfus kaydı getirtilecek. Nüfus idaresine tezkere yazılıyor. Sonra bekle babam bekle. Üç ay, beş ay. Neyse ki, beğenmedikleri AKParti iktidarında, cumhuriyet tarihinde belki de en önemli yenilik olan UYAP sistemine geçildi de, hakim bir tuşla, nüfus kaydını alabiliyor artık.

Sabıka kaydı hakeza böyle..

O da UYAP ile çözüldü.

Eee geriye ne kaldı diyeceksiniz.

80 yılın hantallığı üç beş yılda atılmıyor..

Ne oluyor mesela?

Mesela, şahit dinlenecek.

Davanın uzamasını isteyen taraf, adresi yanlış veriyor. Mahalle sokak doğru, bağlı olduğu ilçe yanlış!

Git gel Konya altı saat. (Hızlı tren sisteminde artık bu sözün de geçerliliği kalmadı ya!)

Posta ile yollanırsa, işgüzar dağıtım noktası, “Bu ilçede bu sokak yoktur” deyip, geri gönderiyor.

Oysa, beğenilmeyen AK Parti’nin hayata geçirdiği Adrese Bağlı Nüfus Kayıt Sistemi’ne bakıldığında, o kişinin hangi adreste oturduğu anında anlaşılıyor. Davetiye geri yollanmadan, (belki de mahkeme baksa, davetiyeyi daha çıkarmadan) muhatabına doğru adreste ulaştırmak mümkün.

İşte bu hantallık henüz fiiliyatta giderilemedi.

Veya, emniyete yazı gönderilip, belli bir adresteki şahidin mahkemede hazır edilmesi isteniyor. Diyelim Fatih ilçe emniyetine tezkere yazılmış. Ama adres, Eminönü ilçesinde değil, hemen yanıbaşındaki Zeytinburnu ilçesinde imiş!

Doğrusu sizce nedir?

Mahkemenin yazısını iade etmeden, adresin bağlı olduğu ilçeye hemen havaleyi yapmak.

Doğrusu bu ama, dedik ya, hantal sistem.

“Bana ne? Hem mahkemeye biz mi akıl öğreteceğiz” deyip, “Adres mıntıkamız içinde değildir” gerekçesini yazıp, geri yollanıyor talimat.

Mahkemenin o yazıyı alması, doğru adrese tekrar yazı yazması, asgari bir duruşmanın ertelenmesi demek. Bir duruşma da, 3 ay demek!

Böyle böyle, yıllar geçiyor. Davalar bitmiyor.

Şimdi göreceksiniz, dava kesin hükme bağlanamadığı için salıverilen tutuklular var ya.

Onlar yüzünden yargımız birden hızlanacak, tutuklular salıverildikten sonra, ardı ardına kararlar kesinleştirilecek. Haklı ya da haksız.. Alelacele.. Sonra, bırakılan tutukluların peşine düşülecek, “Senin daha .. yıl yatacak cezan var” denilerek!

İşte, birilerinin kutsaya kutsaya öldüğü sistemimiz bu! “1925’lerdeki Hukuk devrimi ile modern hukuka geçtik” dedikleri işte bu.

YENİ AKİT