“Modern Hayatın Aile Üzerindeki Etkisi”

Kahramanmaraş Özgür-Der’in aylık programları kapsamında düzenlediği “Modern Hayatın Aile Üzerindeki Etkisi” konulu seminer eğitimci ve yazar Şefik Sevim’in sunumu ile gerçekleşti.

Haksöz Haber

Sunum öncesi Vedat Karataş, İsra Suresi'nin 23-27. ayetlerini okuyarak mealini verdi.

Şefik Sevim, özetle şunlardan bahsetti:

Modern hayat en temelde dünyevileşmedir. Dünyevileşme de birçok ahlaksızlığın nedenidir. Dünyevileşmenin temel karakteristiği öte dünya fikrine kayıtsız kalmadır.

Modern hayat popülizmi pompalar, popülizm de esas itibariyle "süslü" gösterimdir. Süslü gösterim akletme ameliyesinden soyutlanmış, heva-heves ürünüdür. Televole kültürü, putu bol spor anlayışı, star yaratma(!) hafifliği hep popüler kültüre dayanmaktadır.

Bu sosyal gerçekliğimize bağlı olarak Müslümanların hayatlarından takva ve azimet kavramlarının kalkması yerine dünyevileşme istikametinde ruhsat fetva ve mefsedete götürücü bir maslahatın yerleşmeye başlaması bozulmanın yol haritası olmuştur. Bu bozulmanın en yakıcı alanı da evvel emirde aile olmuştur. Batılılaşmanın getirdiği değişimlerden en fazla etkilenen müessesenin aile olduğu uzun zamandan beri bilinen bir gerçek.

Avrupa Birliği süreciyle beraber, kültürel faaliyetler adı altında fonlarla desteklenen diziler, konserler hatta bazı alan çalışmaları ile ailede var olan fıtri kodlarımız çözülmeye çalışılmaktadır. Buna bağlı olarak kültürel emperyalizm tarafından 21. yüz yılda İslam dünyasında gerçekleştirilmek istenen değişim kadın üzerinden hayata geçirilmek istenmektedir.

Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de küreselleşme, iletişim teknolojilerinde yaşanan gelişmeler, tüketim kültürü, bireyselleşme, değerlerde yozlaşma, aile kurumunu da etkiliyor. Bu da bir sorun çözme mekanizması olması gereken ailenin, sorun üreten bir birime dönüşmesine neden olmaktadır. Kapitalizmin sağladığı ekonomik bağımsızlık hakkı ve imkanı, ailenin çözülmesini hızlandıran etkenlerin başında geliyor.

Modern hayat, "olan an'ı" merkeze alan bir hayattır. Bu hayatta geçerli olan öncelikler, bencillik ve bireyselciliktir. Aynı zamanda modern hayat haz ve hıza ayarlı mekanik bir gerçekliğin işgali altındadır. Rol karmaşasının yaşandığı, özellikle kutsallarla sorunlu ve fakat kendi kutsallarını ötekilerin yerine ikame eden bir hayattır modern hayat. Modern hayatta belirleyici olan içgüdülerdir. Meşru örf yoktur. Sahih bir gelenek yoktur. İncelikler ve öncelikler yoktur.

Modern teknolojik araç-gereçlerin yaygınlaşmasıyla her an herkesin her şeye ulaşması, hatta neredeyse herkesin her şeyi yaşıyor olması ailede ve toplumda mahremiyeti öldürmüştür. Modern hayatın bir sonucu olarak gittikçe belirginleşen seküler ideolojik işleyiş aileyi aşındırıcı bir zemini oluşturmada kararlı görünmektedir. Bu ideoloji kendi içerisinde yeni, kutsallardan arındırılmış, bir yaşam tarzı, bir aile formu, ilişki ağı ve bir dil sunmaktadır.

Modernizm, çarpık kentleşmeyle beraber çarpık kişilikler üretmektedir. Modern hayatta tüketimin bir kültüre dönüşmesi ve ekonomik özgürlüğün sınırları zorlayan bir bozguna kapı aralaması, aile açısından ciddi bir risk oluşturmaktadır. Kitle iletişim araçlarının üretilmiş olan pop, haz ve tüketim merkezli kültürü insan nesline yegane ve kaçınılmaz bir yaşam tarzı olarak sunması başlı başına bir sorundur.

Modernizm evsizdir. Modernizm, çocukken insanın çöküşünü başlatıyor. Yoğun enformasyon ve iletişim ile insan yoğun bir yalnızlığa itiliyor. Düşünceler fülulaşıyor, yaşamlar karışıyor ve benzeşiyor. İnsan, insanın varoluş amacını unuttuğundan oluşan boşluğu küresel ideoloji ve sekülerite dolduruyor. Kimliksizleşen insan yığınlar gibi gülüyor yığınlar gibi yaşıyor.

Kıblesi olmayan, hedefi bulunmayan, ruhunu, özünü, kaybetmiş, kendisine yabancılaşmış, tüketim kölesi, hazcı, maddeyi tanrılaştırmış bir modern insan ve bu şekilde yetişen milyonlarca çocuk...

Modern hayat, güven bunalımı sürecini başlatmış, ciddi bir kalite sorunu yaratmıştır. Kontrol dışı durumda olup bireyselleşen yığınlar birbirlerine artık cazibe merkezleri değil, nerdeyse birbirlerinin nezdinde itici birer unsur olmaya başlamışlardır. Bu realite Müslüman aileyi mutlak anlamda etkilemektedir.

Ekonomik zorluklar, geçim sıkıntısı, imkan eşitsizliği, plânsız ve çarpık şehirleşme, sosyal adaletsizlik ve iyice ayağa düşen TV kültürü, geleneksel müslüman ailesini işlevsiz ve anlamsız hale getirdi. Türkiye'de köy ile kent kültürleri arasında yaşadığımız garip ve trajikomik çelişki bugün hâlâ devam ediyor ve tele-vole ve pop-star kültürleriyle daha da kronik bir hale geliyor.

Özellikle modern hayatta tüketim kültürü ailedeki nimete şükür bilincini, rızık ve kanaatkarlık duygularını daha fazla tüketiyor ve yok ediyor.

Modern hayat hedonist bir kişilik meydana getirdiği için insanın zayıf olma hali ile ciddi bir fitne zeminine yol açabilecek kıskançlık hastalığını tetiklemektedir.

Modern hayat bireyselliği hedeflediği için örfsel sıcaklığı ve inceliği öldürür. Doğal olarak bu tarz insan ilişkilerini mekanikleştirir. 

Modern kültür rasyonel pozitivist bir gözle hayata baktığından sevgiyi, şefkati, merhameti anlamada zorlanmakta bu duygularla yetişmeyen çocuk ve yetişkinleri çocuk yuvalarına, huzur evlerine, kreşlere, gündüz bakım evlerine veya sokak çocukları üreterek daha vahim bir boyuta taşımaktadır.

Sosyal medya, seküler eğitim, AVM kültürü, dershanelerin birer mabet hükmünde algılanması, Batılı tarz düğün formu, tesettürün ruhunun kaybolması, akıllı telefonlar, aşırı özgüven vs. gibi modern hayatın vazgeçilmezleri olan sosyal ve psikolojik unsurlar, aile kurumunu buharlaştıran temel saiklerin başında gelmektedirler.

En günahkâr hayat olma haliyle modern hayatın değerleri buharlaştırdığı günümüzde ailede merkezde tutulması gereken değerler olmalı, bu değerler yeri geldiğinde ortak teselli, ortak mürebbi ve ortak hakem olmalıdır. 

Modernizme karşı model Müslüman aile şu temel alan ve hassasiyetlerde bir disiplin oluşturmakla ancak direnebilir:

“Değer” merkezli aile yapısı.

Teknolojik aygıtların kontrolü ve aile bireylerini hayatın içinde yetiştirmek. Müslümanlar tüm enerjilerini kontrol edildikleri modern teknolojinin araçlarına karşı direnmek için harcamalıdır.

Mahremiyet.

Mekân.

Ailede düzen fikrinin gelenekleştirilmesi.

Hikmetli istişari mekanizma.

Din eğitiminin hayat içerisinde verilmesi.

Sosyal çevre.

Aile fertlerinin birbirlerini tanıma çabası içinde olmaları.

Sunumunun ardından Sevim, soruları cevapladı.

Etkinlik-Eylem Haberleri

Bursa’da Suriye devrimi ve Gazze konuşuldu
"Sürünün İçinde Dijital Dünyaya Bakışlar"
Başakşehir’den Gazze direnişine bin selam!
Adana Özgür-Der’de “Emperyalizm ve Siyonizm İlişkisi” konferansı düzenlendi
Özgür-Der Gençliği “İslami Perspektiften Psikoloji” kitabını değerlendirdi