Ali Osman Aydın / Yeni Akit
Cadılar Bayramı ve kurbanları
Conrad Hilton 1955’te İstanbul’daki ilk otelini açtığında “otellerimizden her biri küçük birer Amerika olacak” demişti. Çünkü bu yapı Amerika’nın görkemli hayat tarzının bir yansıması olacaktı.
Öyle de oldu. Hatta fazlası oldu. Yani sadece Hilton değil tüm oteller Amerikan hayat tarzının deneyimlendiği örnek alanlara dönüştüler. Ardından bütün ülke aynı yolu izledi. Yine aynı yılların siyasal sloganlarından biri zaten “küçük Amerika” olmak değil miydi?
Fazlası oldu dedik, bu kısmı önemli. Amerikan yaşam tarzının, ihraç edildiği tek ülke Türkiye değildi. Başta Avrupa olmak üzere tüketime dayalı bu yaşam tarzı kültür endüstrisi yoluyla bütün dünyayı istila etti. Bütün dünya, hepimiz Amerika’nın birer eyaletine dönüştük.
Sonra şu oldu. Kapitalizmin ritüelleri küçük Amerikalarda bir nevi dini bayrama dönüştüler, hatta ondan daha da kuvvetli hale geldiler.
“Sevgililer Günü, Anneler Günü, Babalar Günü, Kara Cuma” vs…
Bunlar artık toplumumuzun ve bizim gibi diğer küçük Amerikaların vazgeçilmez, vazgeçilmesi teklif dahi edilemez ayin vakitleri oldular.
Şimdi bu halkaya Cadılar Bayramı da eklendi. Bu yeni ritüel giderek Amerika’nın tüm denizaşırı eyaletlerinde tabanını genişletiyor. Anaokullarından başlayarak bütün topluma yayılıyor. Önceleri Almanya ve Polonya gibi ülkelerde bu yeni şarlatanlığa karşı direnişcikler oluştuysa da yayılmacı popüler kültür bu direniş setlerini yer ile yeksan ediverdi.
En son Asya’nın en popüler Amerikan eyaletlerinden Güney Kore’de kanlı bir Cadılar Bayramı icra edildi. Bayram için toplanan kalabalık arasında izdiham oluşunca çoğu 20’li yaşlarda 156 kişi öldü. 151 kişi de ağır yaralandı.
Olayın enteresan ve deminden beri söylediklerimizi teyit eden tarafı bu facia ile ilgili büyük, organize ve manidar bir sessizlik olması.
Tam 156 kişi ölüyor. Ne için öldükleri, neden o gün söz konusu izdihamın içinde oldukları, orada bulunuş maksatları kimse tarafından sorgulanmıyor? Sorgulanmıyor çünkü popüler kültür dediğin şey kapitalizmin ve onun her coğrafyaya kurye gibi gönderdiği kültür endüstrisinin bizzat kendisi. Popüler kültür modern toplumların yeni tabusu.
O tabu giyim kuşam başta olmak üzere kimlikleri ve insanlık durumlarını belirliyor. Biz çocukken bize Köroğlu’ndan, Deli Dumrul’dan önce Robin Hood, Ninja Turtles, Batman, Pocahontas, Rambo’yu belleten o.
McDonald’s’ı Amerika’nın ve onun pazar ekonomisinin simgesi olarak gören George Ritzer bu durumu “Mcdonal-dization” olarak tanımlamıştı. Açıklarken de, “eğitim, seyahat, eğlence, çalışma, yemek, politika, aile ve toplumun tüm diğer yönlerinde oluşan çok geniş, engellenemez bir ilerleme” demişti.
İlerleme dediği, Amerikan kültür emperyalizminin tüm kurum, kavram ve ritüelleriyle dünyayı istilasından başka bir şey değil elbette.
Sessizliğin nedeni bu istila! Yani işgal altındayız. Kimse çıkıp “21. Yüzyılda cadılık da ne oluyormuş, bunlar hurafe; Anneler Günü, Babalar Günü, Sevgililer Günü de nedir, bunlar saçmalık” diyemez. Derse aforoz edilir. Modern dünyanın kapısından bile giremez.
Kültür endüstrisinin belirlediği yaşam tarzı Güney Kore’de ölümlere neden oldu. Tamam. Ama hepsi bu kadarla sınırlı değil. Popüler kültür anlamı bedene yoğunlaştırarak büyük ve korkunç bir anlamsızlık üretiyor. Bedensel haz arzusu da uyuşturuculara olan talebi körüklüyor. Bütün bunlar da senin benim çocuğumu kültür endüstrisinin kurbanı haline getiriyor.
Bak elin gavuru, öyle dünya ile uyumlu olma gibi zırvaları ciddiye almadan sınırlı ve sonuçsuz da olsa “ulusal popüler kültür” oluşturmak için çabalıyor. Nene Hatun kostüm giyip cadı olmuş sen hala neyi bekliyorsun? Kızıl Elma, TOGG süper ama şu Türkçe konuşan küçük Amerika gençliğimizin hali ne olacak? BTS’in gönüllü askerleri haline gelmiş bu gençliği fark etmiyor musunuz? Hani şu ellerinde starbucks bardaklarıyla kamplı festivallere gidebilmek için Budist hacılar gibi meşakkat çeken gençliği kastediyorum. “Kültür Yolu” bu gençlere de uğruyor mu mesela? 156 kişiyi kurbana dönüştüren kültür endüstrisi; veya PKK’nın sıvazlandığı o salonda kopan destek alkışı; yahut LGBT dayatmasına tepki koyan bir avuç insanı şeytanlaştıran hakim söylem sizi de rahatsız etmiyor mu? Ne zaman bu konuya dikkat kesileceksiniz! Bir izdihama 156 cadıyı kurban verince mi?