Kaç gündür “cemaat” üstüne yazıp duruyorum. Yazdıklarımda, bunun geçmişten kalma ve “geçmişe ait” olması gereken bir yapı olduğu açıkça söylenmese de belirtik bir vurgu olarak bulunuyordu. Şimdi bir de öbür tarafından bakabiliriz konuya, “değişiklik olsun” diye.
“Cemaat” kavramının içerdiği “yakın ilişki” türü, modern toplumda yok olup gidiyor, buharlaşıyor mu? Hayır, hattâ tersine, belki bir “ihtiyaç” olarak kendini daha fazla hissettiriyor. Niceliklerin büyümesi (başta nüfus artışı) ve inanılmaz bir etkililik derecesine ulaşan iletişim imkânları, modern insanı, hiçbir şekilde tanımadığı milyonlarca başka insanla ilişki içine sokuyor. Bunun için de, o eski, bildik insan ilişkisi biçimi, birçok kişinin burnunda tütmeye başlıyor.
Ama tabii bu ihtiyacı karşılamanın da, “modern” sayılan yolları, yöntemleri var. Örneğin, “... Mezunları Derneği” bunlardan biri. Böyle bir “derneşme” biçiminde, insanları birbirine bağlayan şey, aile ya da klan (aşiret), bir kent ya da yöre (hemşerilik) veya bir inanç da (mezhep ya da tarikat) değil. Herkesin gittiği okul, yaşantı ortaklığını sağlıyor. Tabii “sınıf arkadaşları”nız, sizinle aynı zamanlarda o kurumda bulunmuş insanlar, daha yakın çevrenizi oluşturuyor; ama böyle bir birlik içinde, sizden öncekileri, sizden sonrakileri de görüp tanımak, onlarla da (bu sefer “mizaç ortaklığı” gibi daha insanî bir etken dolayımıyla) ilişki kurma imkânımız var.
Ya da “roteryen”lik, “Lion’s Clup” falan filan gibi, “yarı-modern”, daha doğrusu, aslında, köken bakımından “pre-modern” olup da, bazı nedenlerle modern toplum yapısı içinde başka yapılarla bağdaşır duruma getirilen, “masonik” tınılı dernek biçimleri görüyoruz. Bunların da “meslek”le ilgili yanları olabiliyor, genellikle “birlikte çıkar kollama” gibi, eski-yeni her toplumda ihtiyaç duyulan işlevler üstlenebiliyorlar. Ama bunlarda da, modern toplumun, gesellschaft’ın anonim, bireysellik-dışı ilişkilerinden çıkıyorsunuz.
Kulüpler, benzer bir işlev yükleniyor. Oralarda, toplumsal konumunuz, içinde bulunduğunuz gelir dilimi gibi etkenler daha belirleyici. Ama “Briç Kulübü” gibi bir yerdeyseniz, ayrıca, hayatta yapmaktan hoşlandığınız bir şey, bir “boş vakit” doldurma alışkanlığı, sizi bu işe alışmış başka insanlarla bir araya getiriyor.
“Bir araya getirmek”... Anahtar kavram bu zaten. Modern toplum sizi öyle pek fazla “bir araya” getirmiyor: “İş yeri” gibi kişiliksiz, sadece ve göz çıkarırcasına “işlevsel” bir mekânda topluyor toplamasına... burada da başkalarıyla bir ilişki başlatma, kurma imkânı var. Şu ya da bu nedenle, iyice “çaresiz”seniz, burası tek umudunuz da olabilir. Ama “işyeri”, normal olarak, bir an önce işinizi bitirip uzaklaşmayı düşündüğünüz yerdir. “Kendi hayatınıza dönmek” üzere uzaklaşırsınız işyerinizden.
Yani, modern hayatın kaçınılmaz uzantıları, örneğin, kentlerin saydam olmayan dokusu (duvarın arkasında ne olduğunu bilmezsiniz) ve insan ilişkilerinin anonimliği (sabah evden çıkarken takılmış günlük maskenin ardında hangi duyguların geçtiğini bilemezsiniz) gibi büyük ve yerinden oynatılamayan yapılar karşısında, “sen” diyebileceğimiz bir insanla tanışmak, ciddi bir ihtiyaç olarak ortaya çıkıyor. Hattâ, diyebiliriz ki, pre-modern hayatın normal örgütlenme biçim olan “cemaat”, modern toplumda bir “ihtiyaç” haline gelir. Bekli de bu nedenle, bu yapı modern toplumda da belirli bir “hayatiyet”, bir “varkalma enerjisi” gösterebilmektedir.
Gene de, modernleşmenin kaçınılmaz sonuçlarına karşılık bir sığınak olmak üzere “cemaat” aramakla, bağlı olduğunuz cemaatle birlikte, modernleşmeyi kendinize değdirmemek üzere yaşamak arasında, çok önemli, belirleyici farklılıklar var. Türkiye toplumu, bugünlerde, bu iki uç arasında, ortalarda bir yerde. Ayakları bir yönde giderken aklı başka yerde, diyebiliriz.
Bakalım ne olacak...
TARAF