HAKSÖZ-HABER
Özgür-Der kurulduğu 1999 yılından bu yana, ülkede yaşanan tüm hak ihlallerinin karşısında hakkın ve adaletin sesi olmaya çalıştı. Ama Özgür-Der, hep "hareket" ve "mektep" anlayışını birlikte taşıdı. Çünkü Kur'an'ın gösterdiği inanç-eylem yükümlülüğü onu "bilgi, inanç, eylem" bütünlüğü içinde var kılmıştı. Özgür-Der, resmi ve zorunlu eğitim programlarına karşılık alternatif eğitim-öğrenim çalışmalarını örgütleme çabası içinde oldu ve oluyor. Ayrıca Özgür-Der, içinde yaşadığımız cahili sistem içindeki kavramsal, düşünsel, siyasal sorunlarımızla ilgili bir çok müzakereli seminer, panel, konferans, forum ve sempozyum düzenledi. Ve 2009-2010 Yılı Programı'na da aylık paneller şeklinde işlenecek olan "TÜRKİYE'DE MODERN CAHİLİYYE" üst başlığını aldı.
"Türkiye'de Modern Cahiliyye" üst başlığı, sistemin kuruluş sürecinden bugünkü restorasyonuna ve küreselleşme süreci ile bütünleşmesine kadar ele alınması gereken bir konu. Bu süreçlerde biçimlendirilip yönlendirilmeye çalışılan, zorunlu milli eğitime alınıp milli görev olarak askere çağrılan, camileri kontrol altında tutulan hep bizdik; biz Müslümanlar, gençler, kadınlar, cemaatlerdik. Bu süreçle içimizden milliliğe, sağcılığa, liberalliğe hatta solculuğa savrulanlar da oldu, bizi asimile etmek isteyen "öteki" ile uzlaşanlar da. İslami eğerlerini dünkü gelenekçi-beşeri değerlerle tahrif edenler gibi, batılı paradigma ile sentezleyenler de oldu. Ancak gelenekçi değerlerin bugün için ciddi bir inisiyatifi yok veya ıslah çabalarıyla da büyük ölçüde aşıldılar. Şu anda hayatımızı kuşatan küresel kapitalizm ve modernist hurafeler. Bugün muharref gelenek bile, ancak kapitalist yayılma tarafından destek alarak ayakta kalabiliyor ve post-modern bir kalıpla bize neo-gelenek formuyla sunuluyor. Bugün yerel ve küresel istikbar tarafından istenen o ki, kuşatıldığımız cahiliye den kurtulma cehdimiz durulmuş ve arınmış bir perspektifle vahye yönelmiş olmasın, vahyi bilinç "kamusal alan"da alternatifleşmesin. Ama tüm saptırmalara, baskılara ve imkansızlıklara rağmen yerel ve küresel cahili kuşatmadan çıkış yolunu aramak ve kopuş hazırlığı için donanımlı hale gelmek biz Müslümanlar için temel ve ibâdi bir görev.
İşte Özgür-Der'in 2009-2010 dönemindeki aylık paneller serisini oluşturan "TÜRKİYE'DE MODERN CAHİLİYYE" başlığı, yabancılaşmayı durdurma, arınma, hicret, fıtrat ve vahiyle buluşma bilinci ile; tanıma, çözümleme ve projelendirme niyetiyle alt başlıklar halinde incelenecek. Ele alınacak ilk konu ise kendimizden başlıyor: "MÜSLÜMANLAR ve MİLLİ DİNDARLIK". Zaaflı da olsa Osmanlı-ümmet bakiyesi Müslümanların Türkiye Cumhuriyeti'nde karşılaştığı ilk modernleşme süreci ve dayatması, millilik ve milliyetçilik cahiliyesi idi. Bu cahiliye Türkiye Müslümanlarına 1945'li yıllardan sonra sirayet etmeye başladı. O zamandan buyana "Milli dindarlık ne idi, nasıl gelişti ve etkileri ne oldu?" sorularının cevabını 7 Ekim Çarşamba akşamı panelde Ali BULAÇ ve Hamza TÜRKMEN ele alıp tartışacak. Panel 7 Ekim 2009 Çarşamba günü saat 19.00'da. Fatih Zübeyde Hanım Kültür Merkezi'nde. Oturumu Şükrü Hüseyinoğlu yönetecek.
"TÜRKİYE'DE MODERN CAHİLİYYE" başlıklı aylık panellerin konuları ve konuşmacıları şunlar:
O7 Ekim 2009 Çarşamba 19.30
Müslümanlar ve Milli Dindarlık
Ş. Hüseyinoğlu / Ali BULAÇ Hamza TÜRKMEN
04 Kasım 2009 Çarşamba 19.30
Kemalist Paradigmada Dinin İşlevi
A. Yasin Elki / Ali KAÇAR Rıdvan KAYA
02 Aralık 2009 Çarşamba 19.30
Kapitalizmin Dönüştürme Süreci ve Dindarlık
K. Levent / Abdurrahman ASLAN Ahmet KALKAN
06 Ocak 2010 Çarşamba 19.30
Kapitalizmin Dönüştürme Süreci ve Kadın
G. Alpay / Nurcan BÜYÜK Hülya ŞEKERCİ
03 Şubat 2010 Çarşamba 20.00
Kapitalizmin Dönüştürme Süreci ve Gençlik
F. Zülaloğlu / Esan GÜL Zehra Çomaklı TÜRKMEN
03 Mart 2010 Çarşamba 20.00
Kapitalizmin Dönüştürme Süreci ve Cemaatler
B. Urlu / Hüseyin ALAN Musa ÜZER
07 Nisan 2010 Çarşamba 20.30
Kemalizm Gölgesinde Sol Hareket
B. Kavuncu / Abdülaziz TANTİK Kenan ALPAY
05 Mayıs 2010 Çarşamba 20.00
Kemalizme Muhalefette Liberal Savrulma
B. Kurbanoğlu / Yılmaz ÇAKIR Mehmet PAMAK
02 Haziran 2010 Çarşamba 20.00
Kapitalist Kuşatma ve Çıkış Yolu Sorunu
S. Beyazyüz / Cevat ÖZKAYA Hamza TÜRKMEN
Ve Bir Tahlil:
Küreselleşme denilen, batılı paradigmanın değerlerinden güç alan küresel kapitalizmin hâkim olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Bilim, teknoloji, eğitim, sanat, kültür, eğlence ve tüm yaşam alanları modern veya post-modern formlarda bu paradigmanın çıkarlarına göre biçimlendiriliyor.
Evrensel rehberlik va'z eden Kur'an-ı Kerim'in ayetlerinde, vahiy ve fıtrat dışı inanç, duygu, düşünce ve ameller cahiliye olarak vasfedilmektedir. Mekke müşriklerinin örf ve alışkanlıkları da cahiliye adeti, cahiliye toplumu olarak değerlendirilirdi. İnzal olan vahiyle beraber fikri ve mekansal olarak bu cahiliyyeden hicret gerçekleştirilip bir Kur'an toplumu inşa edildi. Daha sonraki tarihlerde de İslam'ın yaşayan gücü, vahyin ve adaletin şahitliğini yapan Kur'an toplumu/ümmeti ile tanıklaştırıldı. Ama tarihi süreç içinde vahiyden uzaklaşıldıkça yönetimden eğitime kadar bir çöküşü ve çözülmeyi yaşadık. Bugün ise Müslümanlar vahyi ölçülerin biçimlendirmediği toplumlarda, sistemlerde ve devletlerde yaşamaktadır. İçinde yaşadığımız bu modern durumu ilk defa Seyyid Kutup çağdaş anlamda cahiliye olarak değerlendirdi. Peki bizi kuşatan bu modern cahiliye ne idi, Müslümanlara etkileri ne oluyordu ve bu statüden ayrışmanın yolları nasıl oluşacaktı. Bu genel sorunun Türkiye sınırları içinde yapılacak bir durum değerlendirmesi açısından ele alınması oldukça önemli. Çünkü sağlıklı bir gelecek tasarımı, ancak içinde olduğumuz durumun doğru tespiti ve vahyi ölçülerle değerlendirilmesiyle mümkün olacaktır.
Batı'nın oluşumu Avrupa Rönesansı, Aydınlanma ve Sanayi Devrimi süreçlerinde gerçekleşmişti. Pagan değerlerle kirlenmiş Kilise otoritesine karşı çıkarken ilahi olanı reddeden veya göreli hale getiren, aklı ve bireyi mutlaklaştıran bu yeni pagan oluşum, pozitivizmi, laikliği, kurgulanmış ulusçuluk ve ulusu sanal kutsallar olarak üretti, yaşadı ve ihraç etti. 20 yüzyılın başından itibaren İslam coğrafyasını ve tüm Batı-dışı toplumları cahili seküler temelli bilimcilik, kalkınmacılık, kurgusal ulusçuluk ve ulus devlet akımı kuşatmıştı. Bu cahiliyyeye de "çağdaş medeniyet" denildi.
21. yüzyılda topraklarımızı ve insanımızı çarşıda ve pazarda, okulda ve ekranda, sahnede ve iletişimde kuşatan ise küreselleşme olgusudur. Küresel değerler özgürlük, demokrasi, insan hakları maskesi ile hoş görünerek kapitalist yaşam ve tüketim tarzını yaymaktan ötede bir anlam ifade etmemektedir. Gelişen ve geliştirilen teknoloji de dünyevi değerleri yüceltme yarışının en önemli aracı haline getirilmiş durumdadır. İnsanlar ve toplumlar arasındaki yarış, adalet ve esenliğe ulaşmak için değil, dehri bir anlayışla daha çok büyümeye, hazza ve kendini yüceltmeye dönüktür. Bu hal de vahiyden ve fıtrattan bir kaçış, köklü bir yabancılaşmadır.
Küresel kapitalizmin büyüyen pazarının güvencesi ise, yine, sınırları delik deşik olan ve küreselleşmeye ayak uydurmak için restorasyona tabi tutulan ulus devletlerdir. Bu açıdan baktığımızda ulus devletlerin sonuna gelindiği tezinin aldatıcı olduğunu düşünüyoruz. Ancak küresel kapitalizmin bu hegemonyasına veya "başka bir dünya" beklentisine, şirk değerlerini tasfiye eden fıtri ve vahyi çözümün sosyalleşme süreci içinde cevap verilebilir.
Küresel kapitalizm 21. yüzyılda ulus devletlere, çağdaş medeniyet seviyesine sınırların kapatılmasıyla veya milli sınırları kutsayarak varılamayacağını öğretiyor. Dünkü Avrupa kökenli millilik cahiliyesi, şimdi küresel cahiliye ile bütünleştirilmeye çalışılıyor. Milli sistem, milli toplum ve milli devlet erki küreselleşmenin bu yeni cahiliyyesine göre restore edilmeye çalışılıyor. Ayak direten ulusalcıların doktrinel bir itirazları yok. Gerginliklerinin nedeni, sadece ezberlerini terk edememe tembellikleri ya da gelişmelere ayak uydurmadan, ter dökmeden bürokratik saltanatlarını sürdürme müstağnilikleridir.
Önekli olan yerel ve küresel bu cahili yapı ve yaşam tarzı içinden nasıl kopacağımızdır? Önemli olan fıtrat ve vahiyle buluşmak isteyenlerin adil, katılımcı ve barışçıl bir gelecek tasavvurunu nasıl projelendirecekleridir?
Haksöz-Haber