Demek ki Mesele Dershaneler Değilmiş
Özgür-Der’in başından beri karşı olduğu ve bunu çeşitli defalar yazılı açıklamalarla dile getirdiği dershanelerin kapatılması kararından 2 seneliğine de olsa vazgeçilmiş görülüyor. Lakin dershanelerin kapatılacağı bahanesiyle çıkartılan fırtına dinmediği gibi, fırtınayı çıkaranların da dindirmeye niyetleri yok gibi görünüyor. Bu durum meselenin dershaneler olmadığı gerçeğinin sadece Erdoğan açısından değil, derin cemaat açısından da olduğu tezini güçlendiriyor.
Süreçte dershaneler kapanmadı kapanmasına ama, hepimiz için ibreti alem olan durumlar gün yüzüne çıktı. Benim gibi cemaatin İslam anlayışını ve faaliyetlerini genelde benimsememekle beraber, İslami duyarlılık ve özellikle gençlere yönelik bazı faaliyetlerini takdir edenler bile, cemaat medyasının süreçteki yayınlarından bayağı sarsıldı ve dehşete kapıldı.
Belden Aşağıdan da Aşağı Yayınlar
Bizler bu süreçte adeta kuzu postunun altından çıkan kurtlar gözlemledik cemaat medyasında. Halim selim insanlardır, kimseye zarar gelmez bunlardan diye düşündüğümüz insanlardan bazılarının ne denli yırtıcı, ne denli göründüklerinden farklı kişiliklere sahip olduklarını gördük şaşkınlık ve üzüntü ile.
Cemaat medyasının dershanelerin kapatılmaması konusunda kendi haklılıklarını ispatlamak için yayın yapmaları elbette normaldi. Hatta yargı ve polisteki yapılanma vasıtasıyla iktidarı kontrol etmek istemesi ve bu nedenle buralardaki adamlarının tasfiyesini engellemeye çalışması da, kendi metotları açısından normal karşılanabilirdi belki.
Lakin kendilerini İslami bir cemaat olarak niteleyen bir yapıdan, kendilerince meşru gördükleri amaçlarına ulaşmak için meşru – ahlaki yollarla mücadele etmeleri beklenirdi. Bu meşruluğun sınırı da öncelikle belden aşağı vurmamakla başlar. Belden aşağı vurmaktan kastım, mücadele ettiği tarafın meşru olmayan, lakin aradaki sorunla direk alakası olmayan hususlardaki yanlışlarını, mücadele sürecinde bir saldırı aracı olarak kullanmaktır.
Ne yazık ki bu süreçte cemaat medyasında yapılan bazı yayınlarda değil belden aşağı vurma, öyle pespaye – çukur seviyelere düşüldü ki, zaman zaman acaba kartel medyasını mı izliyorum diye düşünmedim değil. Ve hatta kartel medyasının ortalama seviyesinden de düşük, Sözcü ve Gözcü gibi tetikçi gazeteleri bile aratacak yayınlar yapıldı faltaşı gibi açılmış gözlerimizdeki şaşkın bakışlarımız arasında.
Hedefe Ulaşmak İçin Her Yol Mubah mı?
Hadi Taraf’ın manipülasyon amaçlı, belden aşağı değil, apaçık çarpıtmalar içerdiği cemaat medyasının aklı selim sahibi bazı yazarlarınca dahi ifade edilen yayınlarını geçelim, ya Bugün Gazetesinin Tayyib Erdoğan ile Bakanı Fatma Şahin’in el ele tutuşmuş fotoğrafını diğer kişilerden ve arka fondan soyutlayarak vermesine ne demeli?
Dolaylı olarak temiz insanlara cinsel iffetsizlik ima edici bu fotoğrafla 24/Nur Suresindeki cinsel iftiralarla ilgili sınırları fütursuzca çiğnenip geçilmedi mi? Acaba bu haberi hazırlayanlar bu sureyi hiç okumadı, okumadı iseler hocalarından bu konuda hiç mi bir şey dinlemediler.
Hoş hocaları da yaptığı bir konuşmada ismini vermediği bir İslamcı siyasetçinin zinaya düşmek üzereyken aldığı istihbarat neticesi yaptığı dolaylı müdahaleyle kendisince engellendiğini söylemekle, neredeyse başta Erdoğan olmak üzere AKP’nin tüm önde gelenlerini töhmet altına sokmuş oldu.
Hocanın bu konuyu yaşanan bu süreçte dillendirmesinin ahlaken ve siyaseten doğru olup olmadığı bir yana (ki bu süreçte bunun yapılması belden aşağı vurmadır), madem dillendirecekti hiç olmasa açık isim verseydi de diğerleri töhmetten kurtulsa değil miydi? Şimdi Hocanın bu yaptığı pek çok kimseyi töhmet altına sokan dolaylı bir iftira değilse nedir?
Oysa bu tür cinsel suç iddialarında açık kimlik verilerek 4 şahit getirilmesi, aksi halde gözüyle görse bile dillendirmemesi gerektiği Nur Suresinde beyan edilen muhkem naslardan değil midir? Cemaatin lideri böyle yapınca talebelerinin yaptıklarına ne diyebiliriz ki?
Burada şu hususu da değinmek gerekir. Bu tür gayri meşru – gayri ahlaki pragmatist mücadele anlayışı sadece Hizmet Cemaatinin sorunu değil, maalesef hemen her camia ve cemaatte, tepeden tabana dek her seviyede benzer tutumlar söz konusu. Bu durumda İslami mücadele de ahlakilik sorununun üzerinde yeterince durulmadığını ortaya koyuyor ve hepimizin tekrar bu alana eğilmesini gerektiriyor kanaatimce.
Bu Medya, Cemaat Medyası mı Kartel Medyası?
Yazık çok yazık. Bu fotoğraf çukurun çukurudur ve kendini İslamcı sayan bir camia bir yana, seviyeli laik kesimlere bile yakışmaz, ancak Sözcü ve Gözcü’ye yakışır.
Bu fotoğrafı haklı olarak sert bir şekilde eleştiren Erdoğan’ın danışmanı Yalçın Akdoğan’a cevap mahiyetinde ki, “o fotoğrafta bir art niyetimiz yoktu, senin için bozuk” mahiyetindeki özürleri ise kabahatlerinden büyük. Siz alemi kör ve aptal, kendinizi akıllı ve uyanık mı sanıyorsunuz? O fotoğrafa bakan istisnasız her insan o fotoğrafla dolaylı olarak neyin ima edildiğini, sizin savunmanızdaki hinliği anlamıyor mu sanıyorsunuz?
Yaptığınız savunma bile ikiyüzlü ve münafıkça. Bu sözlerle insanlara karşı kendinizi yüzsüzce savunabilirsiniz ama ya Allah? Dünya da muhtemelen, ahirette ise mutlaka hesabını vermeyecek misiniz bu fotoğrafın ve ikiyüzlü savunmanızın?
Hadi bunların da geçtik diyelim. Erdoğan’a olan öfkeniz ve gizli hedeflerinize giden yoldaki aracınızın tekerine takoz koymasından ötürü bu kadar düşebildiniz. Peki konuyla hiç alakası olmayan Hizbullah – Mustazaf Der Cemaatine olan asılsız saldırılarınız ile Suriyeli muhaliflere olan bulaşmalarınızın manası ne?
Kendi Kazdığı Kuyuya Düşecek Olanlar
Yanlış çok yanlış yapıyorsunuz. Bir atasözü var ya, çalma elin kapısını, yoksa çalarlar senin de kapını diye. Yaptıklarınız yanınıza kalacak, kimse size dokunamayacak mı sanıyorsunuz? Hadi Yüce Allah imtihan hikmeti gereği dünya da kimse size dokunamadı, peki ahirette ne olacak haliniz?
Hocanız söylemedi mi size hiç? Mü’min insanların elinden, dilinden, yani her türlü kötülüğünden güvende olduğu kimsedir mealindeki hadisi? Bu süreçte yaptığınız yayınlarınızla kaç defa çiğnediniz bu ölçüyü.
Bu Eleştiriler Hizmet Cemaatinin Tümünü Değil, Derin Cemaat Mensupları ve Bunların Bilinçli Tetikçilerine Yapılmaktadır
Burada şu hususu bir kez daha vurgulamak istiyorum. Bu yaşananlar bence derin cemaatin ve bunların gazına gelen iyi niyetli şakirtlerin faaliyetleri neticesi oluşuyor.
Yoksa cemaatin genelinin ve özellikle tabanda halktan kimselerin bu yaşananlardan hoşlanmadığını, yapılan yanlışları tasvip etmediğini düşünüyorum.
Bu nedenle yaptığım eleştiriler cemaatin geneline değil, çekirdek yapısına ve bu yapının yönlendirmesiyle hareket ederek bu çirkinlikleri gerçekleştirenlere.
7/Araf Suresi 148 ve 149. Ayetlerde, Musa’nın Tur’a gitmesinin ardından buzağıyı ilah edinen kavim mensuplarının işledikleri dehşetli günahın farkına varınca ellerinin yana düştüğü, yani pişmanlıkla hareketsiz ve fersiz kaldıkları anlatılıyor.
Elbette bu günlerde geçecek ve birilerinin elleri yana düşecek ve akılları başlarına gelecek ama, ya o süreçte telafisi imkansız zararlara sebep olmuşlarsa ve vardıkları yer geri dönülmeyecek kadar uzak olursa?
Hoşunuza Gitmeyen Şeylerde Hayır Olabilir
Malum, 2/Bakara Suresi 216. Ayette hoşumuza gitmeyen şeylerde bizim için hayır olabileceği buyruluyor ya, hoşumuza gitmeyen bu olumsuz sürecin de böyle bir hayra vesile olacağı kanaatindeyim.
Biz bu yaşananlardan hoşlanmasak, bu tartışmaları tasvip etmesek de yaşanan süreç bizler ve cemaatin tabanı açısından, cemaatin çekirdek kadrosunun gerçek yüzünü görmemize ve tanımamıza vesile olacak diye düşünüyorum.
Önceki yazımda da belirttiğim gibi, ben cemaatin bitmesini değil, ıslah olmasını arzuluyorum. Çünkü bitmesi halinde yerine daha iyiler gelmeyecek. Yayınlardaki aşırı seviyesizlik nedeniyle yapmak zorunda kaldığım bu sert eleştiriler de yanlış yapmakta olanların kendilerini düzeltmeleri için kardeşçe uyarılar ve dua maiyetinde.