MİTin 1 Mayıs Raporu ve Silahlı İşçiler

MİT, 12 Eylül darbesine ilişkin davanın görüldüğü mahkemeye, 1 Mayıs 1977 olaylarıyla ilgili raporları gönderdi.

MİT'in 1 Mayıs raporu mahkemeye ulaştı: İşçiler silahlandırıldı, çatışmalar çıkacak...

Serkan Sağlam ve İzzettin Çiçek’in haberi:

Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Müsteşarlığı, 12 Eylül darbesine ilişkin davanın görüldüğü Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi'ne, 1 Mayıs 1977 olaylarına ilişkin hazırlanan raporları gönderdi.

13 Nisan 1977 tarihli, 'DİSK'in 1 Mayıs Bayramı hazırlığı' başlıklı raporda, özetle 'DİSK Yürütme Kurulu'nun kararıyla 1 Mayıs'ın sadece İstanbul'da kutlanacağı, Türk Demir Döküm Fabrikası işyeri ve lokal temsilcilerinin militan kadrolar kurmaya başladıkları, bu kadroların sloganları duvarlara yazacakları ve afiş yapıştıracakları, militan işçiler tarafından söz konusu eylemler sırasında çevrede güvenlik tedbiri alınacağı, Türk Demir Döküm Fabrikası'ndaki işçilerin büyük bir kısmının silahlandığı' ifadesine yer verildi.

28 Nisan 1977 tarihli '1 Mayıs'ta vukuu beklenen eylemler' başlıklı raporunda ise DİSK başta olmak üzere çeşitli grupların 1 Mayıs'la ilgili hazırlıkları ve buna ilişkin değerlendirmeler yer aldı. Raporun değerlendirme bölümünde, '1 Mayıs için eylem birliği kararı alan Türkiye Halkın Kurtuluş Ordusu (THKO), Türkiye Komünist Partisi Marksist Leninist (TKP M-L), Türkiye Halk Kurtuluş Partisi/Cephesi Marksist-Leninist'in (THKP/C ML) imkân buldukları ölçüde büyük gösteriler düzenlemek istedikleri, izinsiz gösteriler yapmaya niyet edebilecekleri yönünde duyumlar bulunduğu, her 3 örgütün mensuplarının silaha sahip oldukları göz önüne alınarak, ihtiyatlı davranılmasında yarar görüldüğü' vurgulandı.

MİT'in 29 Nisan 1977 tarihli raporunda ise Halkın Kurtuluşu Grubu ile Maoist grupların, üç grup halinde yürüyüşe geçerek törenlere katılacaklarının kesinlik kazandığı, bu grupların törende yer almalarına DİSK'in kesinlikle karşı ve gerektiğinde bunlara karşı fiili müdahalede bulunmaya kararlı olduğu ifade edildi. Raporda, 'İllegal örgütlerin 1 Mayıs törenlerine katılmaları ve ısrarla kendi sloganlarını kullanma kararında olmaları, buna karşı DİSK'in kesinlik kazanan tutumunun İstanbul'da yapılacak törenlerde çatışma ihtimalini kuvvetlendirdiği, İstanbul dışında ise izinsiz yapılmak istenecek törenlerde gerek yasa dışı davranışlar, gerekse karşıt grupların törenlere yönelik girişimleri nedeniyle yer yer çatışmaların meydana gelebileceği' değerlendirmesinde bulunuldu.

Uyarı Mektubunun Orijinali Mahkemede

Mahkemeye gönderilen belgelerde MİT'in, 1 Mayıs 1977'de Taksim'de yaşanan olayları anı anına raporladığı da görüldü. DİSK tarafından, İstanbul'daki törenler için 20 bin kişinin görevlendirildiği belirtilen raporda, toplantı ve yürüyüşe katılmak üzere çeşitli semtlerde toplanmaların olduğu, il dışından 200 otobüs ve 50 minibüsle gelenlerin bulunduğu, saat 14.15'ten sonra çevre semtlerden Taksim'e doğru yürüyüşün başladığı belirtildi. Taksim Meydanı'nda toplanan DİSK taraftarları ile Maocular arasında artan gerginlik üzerine bölgeye jandarma kuvveti kaydırıldığı belirtilen raporda, "Buna rağmen saat 19.05'te her iki grup arasında silahlı çatışma başlamıştır. Sayıları 7 bin civarında olan Maocular ile DİSK taraftarları arasındaki çatışmanın çok büyük ve şiddetli olduğu görülmüştür.''

Bu arada, İstanbul Adli Tıp Kurumu, Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderdiği yazıda, davanın sanıkları Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya'nın, muayene ve tetkiklerinin bir eğitim ve araştırma hastanesinde yapılarak, sonuçların gönderilmesini talep etti. Ayrıca, 27 Aralık 1979'da dönemin Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'e verilen, 'Türk Silahlı Kuvvetleri'nin görüşü' başlıklı 'uyarı mektubu'nun orijinali de mahkemeye ulaştı.

1 MAYIS'IN “SİLAHLI” İŞÇİLERİ

12 Eylül darbesine giden yolda kilometre taşlarından olan 1977'deki 'kanlı 1 Mayıs'ın üzerinden 35 sene geçti.

Bu hadiseye yakından tanıklık edenlerden birisi de gazeteci Kadir Can'dı. 37 kişinin hayatını kaybettiği olayları Günaydın Gazetesi muhabiri olarak takip eden Can, o gün kalabalıkların arasında eli silahlı işçilerin dolaştığını ve bunların bir kısmını fotoğrafladığını belirtiyor. Yetkililerin olayların başından beri ihmali olduğunu vurgulayan Kadir Can, 1 Mayıs'ın olaylı geçeceğinin işaretlerinin günler öncesinden alındığını söylüyor. Buna rağmen yeterli önlemlerin alınmadığını ifade eden Can, miting günü bazı işçilerin 'Kürt milletinin üzerindeki baskıları kaldırın' yazılı pankart açması üzerine olayların başladığını anlatıyor.

Aslında 1 Mayıs'ın olaylı geçeceğinin işaretleri günler öncesinden bilinir. Zira 20 Eylül 1975'te DİSK'e bağlı 20 bin işçinin faşizmi telin için Taksim'de yaptığı mitingde bazı işçilerin ellerinde 'Kürt milletinin üzerindeki baskıları kaldırın' yazılı pankart açılması üzerine olaylar çıkar. DİSK görevlileri tarafından pankart parçalanıp yırtılır. Olaylarda ikisi ağır onlarca kişi yaralanır. Ardından 29 Nisan 1977'de Bülent Ecevit'in Erzincan-Kars seçim gezisi de sağ ve sol grupların kavgaları sebebiyle olaylı geçer. Kadir Can o günü anlatırken yetkililerin olayların başından beri ihmali olduğunu, kalabalıklar arasında eli silahlı işçilerin dolaştığını söylüyor. Bunların bir kısmını da fotoğrafladığını belirtiyor. Unkapanı köprüsü civarında toplanan 7-8 bin kişilik aşırı sol ve Kürtçü örgütlerin olay çıkaracağına ilişkin istihbarat alındığını aktarıyor.

Kadir Can'a göre gruptan biri olayların fitilini ateşleyecek şu sözleri kullanır: "Taksim'e ancak miting bitince gireceksiniz, kimseyi de bulamayacaksınız." Bu sözün ardından aşırı sol ve Kürtçü örgütlerin grup liderleri, seçtikleri iki kişiyi koşarak Taksim Meydanı'na gönderir. Bu kişiler, DİSK Başkanı Kemal Türkler'in konuşmasının bitmek üzere olduğu haberini getirir. Bunun ardından grup liderleri Taksim'i basma kararı alır. 7-8 bin kişilik grup yıldırım hızıyla meydana girer. İlerleyen grubun karşısında Tarlabaşı Caddesi'nin ve Taksim'e çıkan ara sokakların girişinde eli sopalı DİSK görevlileri vardır. Bu barikatlar da dağıtılır.

Tam bu sırada ilk anda Sular İdaresi'nin arka tarafından silah sesleri duyulur. Bu sırada alandaki kalabalık Tarlabaşı yönünden gelen aşırı sol ve Kürtçü gruplar nedeniyle Atatürk Kültür Merkezi (AKM) ve Kazancı Yokuşu'na doğru kaçmaya başlar. Zaten felaket de burada yaşanır. Polis panzerleri kalabalığın arasına girer, bu esnada Kazancı Yokuşu'nda sıkışan kalabalıkta 1 kişi panzer altında kalarak, 25 kişi de ezilerek ölür. Gün sonunda bilanço kötüdür: 37 kişi hayatını kaybederken 130'dan fazla yaralı vardır.

ZAMAN

 

Haber Haberleri

Suriye yeni bir hikayeye başlarken bize düşen sorumlulukların farkında olmalıyız!
Sistematik bir katliamı "Bahane" olarak görme hezeyanı
Türkiye’deki Suriyeli muhacirler Halep’e dönmeye başladı
Şeyho Duman vefat etti
BM temsilcisine Hamas protestosu