MİT, MOSSAD’ı nasıl avladı?

Ali Burak Darıcalı, Siyonist gizli servisi MOSSAD’ın, Türkiye’de yaşayan Filistinlilere yönelik operasyonunun MİT tarafından nasıl boşa çıkarıldığını analiz ediyor.

Doç. Dr. Ali Burak Darıcalı / Fikir Turu

MİT, MOSSAD’ı nasıl avladı?

Türkiye, Soğuk Savaş döneminden beri çeşitli istihbarat örgütlerinin bulunduğu, doğrudan Türkiye’yi hedef almasa da, operasyonlar yapmaya çalıştığı bir bölgede. Bu nedenle de Türkiye’nin karşı istihbarat yeteneklerinin bir hayli gelişmiş olduğunu söylemek mümkün.

İstihbarat örgütlerinin bu anlamdaki faaliyetleri ve Türk istihbaratının onlara karşı koyma girişimleri, genellikle yıllar sonra filmlere, romanlara konu oluyor. Fakat bu sefer, 2021 yılında İsrail gizli servisi MOSSAD’ın Türkiye’deki Filistinli aktivist ve gruplara yakın isimlere ulaşmak amacıyla yaptığı ve Türk istihbaratının boşa çıkardığı bir operasyon, Al Jazeera Arapça’da yayınlanan “MOSSAD in İstanbul” adlı belgesele konu oldu.

Belgeselin anlattığı konuya aslında kamuoyu yabancı değil. 21 Ekim 2021 tarihinde, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanlığı İstihbarata Karşı Koyma Başkanlığı’nın (İKKB) koordinesinde, 15 kişi MOSSAD lehine casusluk suçlamasıyla gözaltına alınmış ve sorguları akabinde de mahkemece tutuklanmıştı. Bu faaliyetle ilgili 21 kişi hakkında iddianame düzenlenmiş ve bu bilgi de kamuoyuyla paylaşılmıştı. O tarihte bu vaka çeşitli medya organlarında kimi yönleriyle ele alınmış ve irdelenmişti.

Al Jazeera’nin yayınladığı belgeselde işte bu operasyona ait gerçek görüntüler, ses kayıtları ve tanık ifadeleri de yer alıyor. Söz konusu belgesel dikkatlice analiz edildiğinde, operasyonun son derece profesyonel bir seviyede organize edildiği anlaşılıyor.

Belgeselde ne anlatılıyor?

Belgeseli, istihbarat açısından analiz etmeden önce, detaylarına bakmakta fayda var.

Belgesel, MOSSAD’ın İstanbul’daki Filistinlilerle ilgili bilgilere ulaşmak için devşirmeye çalıştığı Adnan, Hüseyin ve Enes adlı üç Filistinli ile konuşularak yapılmış. Söz konusu bu üç kişi, belgesele göre, MOSSAD’ın teklifleri ve sorularından şüphelenip Türk yetkililerle işbirliği yapmış ve bir buçuk yıl boyunca MOSSAD ajanlarını kandırmış.

Belgeselde anlatıldığına göre, bu üç öğrenciye MOSSAD sosyal medya üzerinden ulaşmış. Öğrenciler MOSSAD’dan aralıklarla para almışlar. Birinin aldığı para toplamda 15 bin doları bulmuş. Birinin rahatsızlığının tedavisi için Britanya’da bir doktor ve seyahat ayarlanmış. Başka bir öğrenciye bir buçuk saat içinde İsviçre vizesi verilmesi sağlanmış. Bunlara karşılık öğrencilerden bazı sorulara yanıt vermeleri istenmiş. Belgeselde buna ilişkin ses kayıtları da var.

Belgeselde ayrıca MOSSAD’ın bu faaliyetleri yürütebilmek için Al Sewak adlı paravan bir hayır kuruluşunun internet sitesini kullandığı da anlatılıyor. Bu site İstanbul’daki MOSSAD operasyonundan hemen sonra kapatılmış. Ama Türk istihbaratı site kapatılmadan önce sitenin arşivini almayı başarmış. Elde edilen verilere göre site yöneticileri İsrail’de yerleşik.

Belgesel, Türk yetkililerin, MOSSAD ajanlarının kimliklerini, yaptıkları birkaç hata sayesinde tespit edebildiğini anlatıyor.

MİT’in yasal yetkisi

Bu belgeseli ve anlattıklarını analiz etmeden önce altının çizilmesi gerektiğini düşündüğüm başka bir konu da MİT’in istihbarata karşı koyma yani kontr/espiyonaj faaliyetlerine ilişkin yasal yetkisi.

Bu itibarla MİT, 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilat Kanunu’na göre kontr/espiyonaj konusunda Türkiye’de tek yetkili kurum. Belirtilen kanun kapsamında MİT, casusluk faaliyetlerinin tespiti ve deşifresi noktasında kolluk gücünün yani polis ve jandarmanın sahip olduğu gözaltına alma ve tutuklama gerçekleştirme yetkisine savcılık yapılan koordineler kapsamında sahip.,

MOSSAD’a yönelik söz konusu operasyonda da MİT’in, söz konusu yetkisini vakanın deşifresine yönelik ilk tespitlerin yapılmaya başlamasından itibaren çok net bir şekilde kullandığı görülüyor.

MOSSAD operasyonu nasıl deşifre edildi?

Peki, bu faaliyet nasıl deşifre edildi?

Bahse konu belgesel dikkatlice takip edildiğinde, operasyonun MİT’e yapılan çeşitli ihbarların değerlendirilmesi neticesinde başladığı görülüyor. Ancak bu ihbarları, adi bir suçun ihbar edilmesi mantığı ile düşünmemek gerek. Burada ön plan çıkan husus, MOSSAD’ın hakkında bilgi toplamaya çalıştığı HAMAS’a yakın görüşlere sahip Filistinli öğrenciler arasında MİT’in son derece güçlü bir irtibat ve haber alma ağı kurduğudur. İstihbarat tekniğinde bu tür bir hedef kurum ve topluluk içerisindeki haber alma şebekesine Erken İhbar Ağı (EİA) denir. Yani, MİT, MOSSAD’ın hedefi olabilecek Filistinli öğrenci grupları içinde kendine irtibat ağını uzun bir süreden beri zaten tesis etmiş durumdadır. İşte MİT’e ihbarlarda bulunan bu şahıslar da aslında MİT ile zaman zaman irtibat halinde olan öğrencilerdir.

Yine belgesel analiz edildiğinde, söz konusu şekilde ilk tespitleri yapan MİT, MOSSAD’ın kendisi için casusluk yapan şahıslarla nasıl bir irtibat ağı içinde olduğunu, bu şahıslarla ne şekilde temas kurduğunu ve para alışverişini nasıl gerçekleştirdiğini detaylarıyla tespit etmeye başlamış ve bu tespitlerini de mahkeme kararı alınmış teknik/fiziki takip usül ve metotlarıyla ses ve görüntüyle detaylı bir şekilde delillendirmiştir.

Bu tespit ve dokümante metotları irdelendiğinde ise MİT’in sahip olduğu siber espiyonaj kapasitesinin ve fiziki takip yöntemlerinin son derece profesyonel seviyede olduğu da görülüyor. Örneğin, MOSSAD’ın hedef Filistinli öğrencilerin cep telefonlarına yönelik casus yazılımları çok rahatlıkla deşifre edilmiştir. MOSSAD’ın HAMAS ile bağlantı kurmak isteyen şahısları tuzağa düşürmek amacıyla Brüksel merkezli olarak kurduğu Sewak Charity isimli sahte maske kuruluşun varlığı tespit edilmiş ve bu derneğin web sitesi MİT tarafından hack’lenerek, aslında söz konusu sayfanın İsrail’de bulunan çeşitli bilgisayarlarca kontrol edildiği ve yönetildiği açığı çıkartılmıştır. Benzer şekilde MOSSAD’ın irtibatlı olduğu şahıslarla para alışverişini gerçekleştirdiği Western Union’ın Avrupa hesapları belirlenerek, MOSSAD’ın Filistinli öğrencileri hedef alan irtibat ağı tüm yönleriyle tespit edilmiştir. Bunlarla birlikte MOSSAD ile irtibatlı şahısların birbirleriyle temas, görüşme ve para alışverişleri mini İHA’ların da kullanıldığı teknik kabiliyetlerle görüntü ile dokümante edilmiştir. Yine benzer şekilde MOSSAD Katsaları1 ile irtibat halinde oldukları Filistin uyruklu şahısların telefon görüşmeleri tüm detaylarıyla kayıt altına alınmıştır.

Tüm bu tespit ve dokümantelerin yanı sıra, MOSSAD ile irtibatlı bazı şahıslar dublaj elemanı2 haline getirilerek, bahse konu şahıslar vasıtasıyla MOSSAD’a yanlış bilgiler aktarılmış, bu süreç bir yıldan fazla başarıyla sürdürülmüş ve MOSSAD manipüle edilmiştir.

Creative Student Society

Ancak bu operasyonel faaliyete dair, MİT’in personel kapasitesini ve profesyonellik seviyesini asıl ortaya koyan husus, MİT’in MOSSAD’ı manipüle etmek için Creative Student Society adlı sahte bir dernek ve Ebu Ahmed isimli sahte bir karakter yaratmasıdır.

Bu kapsamda Ebu Ahmed isimli bir şahsın koordinesinde Filistinli belli öğrenci gruplarına yönelik olarak faaliyet verdiği şeklinde izlenim yaratılan bir derneğin varlığı kısa sürede MOSSAD’ın dikkatini çekmiş ve MOSSAD ile irtibatlı şahıslar bu derneğin ve Ebu Ahmed isimli bir şahsın tespiti ve tahkikatı için büyük bir çaba göstermeye başlamışlardır. Bu sayede de MOSSAD ile bağlantılı olarak casusluk faaliyeti gerçekleştiren şebeke tüm irtibat ağı, usül ve metotları ile net bir şekilde deşifre edilmiştir.

Sonuç olarak Creative Student Society sahte bir dernek ve Ebu Ahmed isimli sahte bir karakterin yaratılması gibi zekice hazırlanan bir tuzağa düşen MOSSAD, MİT tarafından çok ciddi bir şekilde manipüle edilmiş ve fena avlanmıştır. Böyle sahte dernek ve şahıs yaratılması fikri son derece basit, ancak bir o kadar da zekice bir hamledir. Zaten film ve dizilerde çoğu zaman işlendiğinin aksine, istihbarat bir zeka işidir ve istihbarat personelin silahı da zekası, entelektüel seviyesi, sosyal kabiliyetleri ve usta-çırak ilişkisi kapsamında yıllarca süren zorlu mesailerle elde edilen meleke ve tecrübeleridir.


  1. İstihbara toplama görevli olan personele, her ülkede farklı unvanlar verilebilmektedir. Bu unvanlar, örneğin; istihbarat meslek memuru (Türkiye), case officer (ABD ve İngiltere), Katsa (İsrail), yüzbaşı/binbaşı gibi askeri rütbeler (Çin ve Rusya) şeklindedir.
  2. Double (ikili) elemanlar için Türk istihbarat terminolojisinde kullanılan karşılıktır. Bu tür elemanlar, irtibatlı olduğu gizli servis tarafından gerçekten angaje edilmiş gibi davranır. Ancak gerçekte kendisini bu göreve sevk eden gizli servisi çalışırlar. “Double” yerine, “dublaj elemanı” terimini kullanmak bizce çok daha isabetli bir yaklaşımdır. Bu itibarlar aslında ikili elemanlar, asıl samimi olduğu istihbarat servisi adına konuşan/seslendirme yapan şahıslar olarak da düşünülmelidir.

 

Yorum Analiz Haberleri

Camiler Ermeni, Rum ve Yahudilere de satılmış
Sosyal medyanın aptallaştırdığı insan modeli
Dünyevileşme ve yalnızlık
Cuma hutbelerindeki prangalar kırılsın
Batı destekli spor projeleri neye hizmet ediyor?