Mısır'ın tarihi ve kültürel öneminin farkında olmak...

Taha Kılınç, Mısır'ın Arap ve İslam coğrafyasındaki kültürel ve tarihi ehemmiyetine dikkat çekiyor.

Taha Kılınç / Yeni Şafak

Amiral gemisi

Gerek akademide, gerek basın-yayın mecralarında, gerekse günlük değerlendirmelerde, Mısır’ın Arap dünyası içindeki konumunun yeterince takdir edilemediği görülüyor. Oysa Mısır, gayet haklı gerekçelerle Arap coğrafyasının “amiral gemisi”dir. Meseleye böyle bakmak, Ortadoğu’nun dengelerini yerli yerine oturtmak için de elzemdir.

Mısır’ın söz konusu mevkiini öne çıkarmak için altı mutlaka çizilmesi gereken başlıca hususları şöyle sıralamak mümkün:

*Mısır’ı avantajlı kılan birinci nokta, hiç şüphesiz ki sıra dışı coğrafî konumudur. Yaklaşık 1000 kilometrelik bir hat boyunca, Mısır’ın kuzeyinde Akdeniz yer alır. Batı ve güney sınırlarıyla hem Sahra Çölü’ne hem de Afrika içlerine uzanan Mısır’ın doğusunda Kızıldeniz vardır. Kızıldeniz’in Akdeniz’e açılış noktası olan Süveyş Kanalı’nı tek başına kontrol eden Mısır, Sina Yarımadası üzerinden Filistin topraklarıyla komşudur. Ülkeyi boydan boya kat eden Nil Nehri ise, Mısır’ın hem can damarı hem de en stratejik kozlarından biridir.

*Coğrafî konumu nedeniyle, Mısır, Filistin meselesinin her zaman tam merkezinde yer almıştır. Mısır’da hangi yönetim ve zihniyet işbaşında olursa olsun, Filistin’le ilgili bütün konularda Kahire söz sahibidir. Günümüzde, Filistin cephesindeki iç çatışma ve kamplaşmalarda, yine Mısır devrededir. Örneğin Hamas yönetimi, Gazze’yle ilgili meseleleri Kahire’yle ve Mısır istihbaratıyla müzakere eder. Filistin’de ittifaklar, Kahire’nin hakemliğinde oluşturulur. Barış süreçlerini Kahire takip eder.

*Güncel sayımlara göre, Mısır’ın nüfusu 100 milyonu aşmıştır. Bu, üçte birinden fazlasını gençlerin teşkil ettiği, son derece cevval bir potansiyeldir. Halkın yüzde 95’inin Nil Nehri havzasında yaşadığı Mısır’da, kaynakların yetersizliği nedeniyle işgücünün çalışmak üzere Arap coğrafyasına dağılması, “ekonomik diaspora”yı oluşturmuştur. Arap dünyasının çeşitli ülkelerinde yaşayan Mısırlı sayısının 7 milyonu geçtiği tahmin ediliyor.

*23 Temmuz 1952’de Cemal Abdunnâsır ve arkadaşları tarafından gerçekleştirilen “Hür Subaylar” darbesi, Arap dünyasında milliyetçi, seküler ve otokrat eğilimli asker kuşağının iktidara geldiği bir süreci başlattı. Mısır örneği Libya, Yemen, Sudan, Irak ve Suriye gibi birçok ülkede tekrarlandı. Bu damar, Arap dünyasında hâlâ canlıdır.

*Mısır ordusu, personel sayısı ve kapasite bakımından Arap dünyasının en büyük ve en güçlü ordusudur.

Yıllık ortalama 5-6 milyar dolarlık bir bütçe ayrılan ordu, özellikle 1952’den itibaren büyük bir gelişme göstermiş, günümüze kadar da gücü ve etkinliği sürekli artırılmıştır.

*Ordu, halkın her kesiminin intisap etmek için yarıştığı, Mısır’ın en büyük işverenidir. Makarnadan yedek parçaya, iç çamaşırından inşaat sektörüne, devasa bir holding gibi çalışan Mısır ordusu, halkla organik bir bağlantı içindedir.

*Mısır, İslâm dünyasında –bütün olumsuz gelişmelere rağmen– canlılığını hâlâ koruyan Müslüman Kardeşler Teşkilâtı’nın doğum yeridir. 1928’de kurulan hareket, kısa zamanda en uzak coğrafyalara kadar yayılmış, hatta bazen bulunduğu bölgenin en kapsamlı siyasî muhalefetine dönüşmüştür.

*Basın-yayın ve medya alanında, gözler yine Mısır’dadır. El Cezîre, MTV ve El Arabiya gibi kanalların son yıllarda gösterdiği gelişme kısmen istisna tutulursa, dizilerden sinema filmlerine, Mısır’da üretilen her şey Arap kamuoyunda adeta kapışılır. Keza Mısır edebiyatı da, dikkatle ve ihtimamla izlenir. Tüm bunlar sayesinde, Mısır, Arap kamuoyunun zihin ve düşünce dünyasını şekillendirmeye devam etmektedir.

*Ezher Üniversitesi, Mısır’ın elinde tuttuğu bir başka önemli güçtür. 972’de Fâtımîler tarafından cami ve medrese olarak kurulan, daha sonra da Şiî ideolojiyi yayacak bir propaganda merkezi şeklinde organize edilen Ezher, Salahaddîn Eyyûbî eliyle 1170’den sonra bir Sünnî eğitim kurumuna dönüştürüldü. Bugün Müslüman dünyanın dört bir tarafından on binlerce öğrenci, Ezher’de tahsil görmekte, ülkelerine dönerken beraberlerinde Mısır kültürünü ve dini anlayışını da götürmektedirler. Batı dünyasında da Ezher, “Sünnîliğin en üst fetva ve yorum mercii” olarak itibar görmektedir.

*Osmanlı-Memlûk çekişmesi, 1517’de Osmanlıların galibiyetiyle sonuçlansa da, İstanbul ile Kahire’nin rekabeti günümüze kadar devam etmiştir ve etmektedir. İslâm dünyası içinde böylesine birbirine benzeyen ve birbiriyle yarışan iki şehir daha bulmak mümkün değildir. Birini Boğaziçi’nin diğerini de Nil’in renklendirdiği ve canlandırdığı İstanbul ile Kahire, özellikle Osmanlı’nın gerilemeye başladığı dönemlerden itibaren, siyasî ve entelektüel anlamda rekabetlerini artırmışlardır.

Mısır Haberleri

Sıra sana da gelecek!
Sisi cuntası Mısır’da kutlama yapan Suriyelileri tutukluyor!
Sisi diktası Mısır’da Filistin yanlılarını hapsediyor!
Mısır'da bir siyasi mahkum daha 'tıbbi ihmal' nedeniyle öldü
Mısırlılar işgal savaş gemisinin Süveyş Kanalı'ndan geçişini protesto etti