Mahmoud Hassan’ın MiddleEastMonitor’de yayınlanan makalesini Barış Hoyraz, Haksözhaber için tercüme etti.
Suriye'deki korkunç Sednaya Hapishanesi, Mısır'daki hapishanelerin gerçekliğine, parmaklıklar ardında unutulanların dosyalarına ve mevcut Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah El-Sisi döneminde işkence ve zorla kaybetme mağdurlarının kaderine ışık tutuyor.
Binlerce Mısırlı aile, temmuz 2013 darbesinden bu yana aralarında çocuk, kadın, hasta ve yaşlıların da bulunduğu, Sisi'nin siyasi muhaliflerinin tutukluluk hallerinin devam etmesi nedeniyle Sednaya trajedisinin tekrarlanmasından endişe ediyor. Hapis cezaları, insan hakları örgütlerinin ‘uluslararası adalet ve dürüstlük standartlarından’ yoksun olduğunu söylediği yargılamaların ardından geliyor.
Mısırlı bir insan hakları girişimi: “Suriye gibi olmak istemiyoruz” açıklamasını yaptı. Bu sözler, tutukluların ailelerinin peşini bırakmayan korkuları ifade ederken aynı zamanda şu soruları da gündeme getiriyor: “Mısır'da yeraltı hapishaneleri var mı? Zorla kaybedilen kurbanlar nerede? Kaç kişi işkence gördü ya da tıbbi ihmale maruz kaldı? Mısır neden hapishanelerini uluslararası denetime açmıyor? Mısır'ın kendi Sednaya Cezaevi var mı? Mısır cezaevleri insan hakları açısından uluslararası standartlara uygun mu?”
Yaşayanların mezarlıkları
“Sednaya Mısır... yaşayanların mezarlıkları” başlığı altında, Londra merkezli İnsan Hakları Mısır STK'sı Bedir, El-Abadiye, El-Azouli, Burj El-Arab, Ebu Zaabal, Vadi El-Natrun, Assiut Hapishanesi ve Yeni Vadi de dahil olmak üzere ülkenin kötü şöhretli hapishanelerinin bir listesini çıkardı. Kahire'deki yetkililere, Mısır hapishanelerini siyasi tutuklulardan boşaltmaları ve bu hapishanelerde rejim muhaliflerine karşı işlenen ihlalleri durdurmaları çağrısında bulundu.
Mısır genelinde 78 ana cezaevinin yanı sıra yüzlerce gözaltı merkezi ve eski adıyla Devlet Güvenlik (bir iç istihbarat teşkilatı) olan Ulusal Güvenlik Ajansı'na ait gizli hücreler bulunmaktadır. Bu hücreler polis karakollarının içinde ya da teşkilatın Mısır'ın valiliklerindeki merkezlerinde bulunmaktadır.
Bir görgü tanığı bana Sharqiya Valiliği'nde (Nil Deltası) bir yeraltı hapishane hücresinin inşaatında çalıştığını söyledi, ancak kimliğinin açığa çıkmasından korktuğu için daha fazla ayrıntı vermeyi reddetti.
Arap İnsan Hakları Bilgi Ağı (ANHRI) 2021 yılında Mısır'daki siyasi tutuklu sayısını yaklaşık 65,000 olarak tahmin etmiştir. Mısır İnsan Hakları Cephesi adlı STK'ya göre siyasi tutuklular, başta disiplin odalarında hücre hapsi; dayak ya da “tashreefa” (yeni mahkumların sopa ve coplarla dövüldüğü bir “hoş geldin” ritüeli); su ve elektrikten mahrum bırakma olmak üzere bir dizi ihlalden muzdarip; yiyecek, ilaç, ziyaret ve egzersizden mahrum bırakma; uyumalarını engellemek için geceleri parlak el fenerleri kullanma; 24 saat gözetim altında tutma; uzak cezaevlerine nakletme; ve yasal tutukluluk süresi dolduktan sonra tutukluluğun devam etmesi.
Mısır'ın Badr şehrinde bulunan Islah ve Rehabilitasyon Merkezi.
Uluslararası Af Örgütü'nün bildirdiğine göre, geçen yıl Ulusal Güvenlik Ajansı'na bağlı bir tesiste altı hafta boyunca zorla kaybedilen avukat Shaaban Mohamed'in durumunda olduğu gibi, ihlaller askıya asılma ve elektrik şokuna kadar ilerleyebiliyor.
Yaşlı ve hasta insanlar da parmaklıklar ardında tutulmaktadır. Bunların başında Müslüman Kardeşler'in Yüksek Rehberi Mohamed Badie (81 yaşında), yardımcısı Rashad Al-Bayoumi (89 yaşında), eski cumhurbaşkanı adayı Abdel Moneim Aboul Fotouh (73 yaşında), diplomat Mohamed Rifaa Al-Tahtawi (75), eski Halk Meclisi Başkanı Mohamed Saad Al-Katatni (72), tanınmış imam Hazem Abu Ismail (63), insan hakları aktivisti Hoda Abdel Moneim (64) ve ekonomist Abdel Khaleq Farouk (67) gelmektedir.
Mısırlılar eylül 2023 ile Ağustos 2024 arasında zorla kaybedilenlerin sayısının 1.720'ye yükseldiğinden şikâyet ederken, Londra merkezli El-Shehab İnsan Hakları Merkezi'nin verilerine göre 2013'ten bu yana zorla kaybedilenlerin sayısı 18.439'a ulaştı ve bunlardan 65'i yargısız infaz edildi.
Zorla kaybetme mağdurlarına ek olarak, Cenevre merkezli Adalet Komitesi, ocak 2020'den haziran 2024'e kadar Mısır hapishanelerinde 296 ölümü belgeledi ve verileri bir rapor halinde BM Evrensel Periyodik İnceleme (UPR) Komitesine sundu. Mısır İçişleri Bakanlığı tutuklu ya da mahkumların genellikle kalp krizi geçirdiklerini ya da tansiyonlarının aniden düşmesi sonucu öldüklerini iddia ediyor ve Müslüman Kardeşler'i (yetkililer tarafından “terörist” bir örgüt olarak sınıflandırılıyor) iftira atmakla suçluyor.
Propaganda gezileri
Kahire makamları bu ay, Mısır Temsilciler Meclisi ve Senato üyelerinin yanı sıra BM ve Afrika İnsan Hakları Komisyonu temsilcilerinden oluşan bir heyet için Kahire'nin kuzey doğusundaki Badr Islah ve Rehabilitasyon Merkezi Kompleksi'nde mahkumlara sağlanan tıbbi ve eğitim hizmetlerini incelemek üzere bir gezi düzenledi.
İnsan hakları örgütleri, - ziyaretçilerin “terörist bir gruba katılmak, ulusal güvenliğe zarar vermek, kamu barışını bozmak, yalan haber yaymak ve sosyal medyayı kötüye kullanmak” gibi siyasi gerekçelerle 11 yıldan uzun süredir hapiste olan muhalefet liderleriyle görüşmelerinin engellendiği göz önüne alındığında, - bu ziyaretlerin ciddiyetini sorgulamaktadır.
Geçtiğimiz yıl insan hakları kaynakları Bedir 3 Cezaevi'ndeki kötü koşullar, ziyaret yasağı ve dışarıdan yemek getirilmesine izin verilmemesi nedeniyle onlarca mahkumun intihara teşebbüs ettiğini bildirmişti. Bu durum, bazı mahkum aileleri tarafından hükümetin İnsan Hakları Ulusal Konseyi'ne sunulan bir şikayete konu oldu.
Bu yılın başlarında 10 insan hakları örgütü Bedir Rehabilitasyon ve Reform Merkezi'ndeki koşulların hızla kötüleşmesinden duydukları derin endişeyi dile getirerek, devam eden ihlallerin Mısır hükümetinin, ülkedeki cezaevi koşullarının iyileştirilmesine örnek teşkil ettiği yönündeki iddialarını bir kez daha çürüttüğünü vurguladı. STK'lar cezaevi yetkililerinin tam bir cezasızlıkla hareket ettiklerini ve yüzlerce mahkumun sağlığını ve hayatını tehlikeye atan uygulamalarını sürdürdüklerini kaydetti. Açıklamaya imza atan kuruluşlar arasında Ortadoğu Demokrasi Merkezi (MEDC), İnsan Hakları ve Sivil Katılım için HuMena, Hukuk ve Demokrasi Destek Vakfı (LDSF), Mısır İnsan Hakları Cephesi, Şiddet ve İşkenceye Karşı El Nadeem Merkezi, Mısır'daki Mülteciler Platformu (RPE), Mısır İnsan Hakları Forumu (EHRF), Sina İnsan Hakları Vakfı, Kahire İnsan Hakları Çalışmaları Enstitüsü (CIHRS) ve Mısır Kişisel Haklar İnisiyatifi yer alıyor.
Barışçıl protesto
Siyasi araştırmacı Amr Al-Masry, Arap baharının bölgedeki zalim yöneticilerin hapishanelerinin birçoğunu dağıttığını söyledi. “Arap dünyasında Sednaya'nın bir eşdeğerini bulamayabilirsiniz, ancak dikkatli olmak gerekir” dedi.
Eylül 2021'de El Sisi, “tutuklulara geçim kaynağı, tıbbi ve insani bakım sağlamak ve tutuklulara insani bir şekilde davranmak” amacıyla Mısır'da açılacak yedi veya sekiz cezaevinden biri olan Wadi El Natrun'daki en büyük yeni cezaevi kompleksinin açılışını duyurdu. “Cezaevleri sektörü” terimi ‘toplum koruma sektörü’ olarak değiştirildi ve ‘mahkumlar’ ifadesi artık ‘tutuklular’ oldu. Bu durum, ‘devletin yeni cezaevlerinin açılışını kutlamasıyla’ alay edilmesine yol açtı.
İngiltere'nin Manchester kentinde yaşayan Mısırlı muhalifler birkaç gün önce El Sisi'nin hapishanelerine dikkat çekmeye çalışarak Mısır Cumhurbaşkanı'nı devrik Suriyeli mevkidaşı ile kıyasladılar. Sisi'nin Mısır'ı büyük bir hapishaneye dönüştürdüğünü iddia ettiler. Sloganları arasında “Sisi Beşar gibi... her zaman özgür insanları hapsediyor” da vardı. Göstericiler uluslararası insan hakları örgütlerinin Mısır hapishanelerini denetlemesine izin verilmesini ve siyasi muhaliflere yönelik işkence ve ihlallerden sorumlu olanların hesap vermesini talep etti.
İnsan hakları aktivisti Haitham Ghoneim, zorla kaybedilenlerin verilerini belgelemek için Facebook'ta bir kampanya başlattı ve ailelerine “kayıp tutuklunun yakın zamanda çekilmiş bir fotoğrafını, tam adını, doğum tarihini, zorla kaybedilme tarihini, tutuklandığı veya kaybedildiği yeri, gözaltına alındığı bilinen son yeri ve diğer faydalı bilgileri” paylaşmaları çağrısında bulundu. İnisiyatife katılan aileler, çoğu genç olan yakınlarının fotoğraflarını ve bilgilerini, kayboluşlarıyla ilgili detaylarla birlikte yayınladılar.
Eski parlamenter Mustafa Al-Najjar'ın akıbeti 2018 yılında kaybolmasından bu yana ailesi tarafından hala bilinmiyor. Aynı şey ağustos 2013'te Rabaa ve Nahda'daki oturma eylemlerinin büyük bir şiddetle dağıtıldığı katliamlar sırasında tutuklanan aktivistler ve siyasi muhalifler için de geçerli. Bu kişilerin bazıları o zaman görevde olan Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin destekçileriydi.
Adının açıklanmasını istemeyen bir insan hakları kaynağı Mısır hapishanelerinin insan hakları ve uluslararası denetimlere tabi tutulması, bağımsız insan hakları örgütlerinin Ulusal Güvenlik Ajansı merkezini denetlemesine izin verilmesi, tutuklular sorununun çözülmesi, zorla kaybetme kurbanlarının akıbetinin açıklanması ve tüm siyasi tutukluların derhal serbest bırakılması gerektiğini vurguladı.
Mısır sokaklarındaki insanlar Sednaya trajedisinin tekrarlanacağı korkusuyla yaşamaktadır. Bu insanların korkuları ciddidir ve Beşar Esad'ın akıbetine uğramamak için devletin güvence vermesine ve olumlu adımlar atmasına ihtiyaç duymaktadırlar.