Ahmet Varol; Mısır’daki seçim sürecini ve son gelişmeleri yorumluyor:
Tahrir'den Anayasa’ya
Mısır'da Cumhurbaşkanlığı yarışı başladı. Adaylık başvuruları süresi doldu. Şimdi bazı tartışmalı isimler hakkında mahkeme kararları bekleniyor. Selefi kesimi temsil eden Nur Partisi'nin adayı Salah Ebu İsmail'in annesinin ABD vatandaşlığına geçtiğine dair iddialara mahkeme noktayı koydu ve vefatına kadar Mısır dışında herhangi bir ülkenin vatandaşlığına geçmediği kanaatine vardı. Böylece Ebu İsmail'in adaylık başvurusu da onaylandı.
Başta eski dikta rejiminin istihbarat teşkilatı başkanı Dr. Ömer Süleyman olmak üzere Hüsni Mübarek dönemi kalıntısı bazı adayların başvurularıyla ilgili tartışmalar ise sürüyor. Bugün Cuma sonrası "Kalıntılara Karşı Milyonluk Gösteri" adıyla bir tepki eylemi planlanıyor. Müslüman Kardeşler de destek vereceğini açıkladı. Eylemde göstericiler dikta dönemi kalıntısı ve Hüsni Mübarek ekibinden olan adayların başvurularının reddedilmesini talep edecek. Gerçi mahkeme reddetmese de dürüst bir seçim yapılması halinde zaten halk onların başvurularını kesin reddedecek ve onlar da boylarının ölçüsünü alacaklar. Ama anladığımız kadarıyla halk kokmuş ve çevreyi rahatsız eden ürünlerin pazara çıkarılmasından da ciddi şekilde rahatsız olduğu için onların adaylıklarının reddedilmesini, isimlerinin sandık başında yeniden önlerine çıkarılmamasını istiyor.
Mısır'da cumhurbaşkanlığı seçimlerinin bu kadar önemsenmesinin birinci sebebi Anayasanın ona verdiği geniş yetkilerdir. Dikta döneminde resmiyette sıfatı cumhurbaşkanı olsa da fiiliyatta kraldan çok daha geniş yetkilere sahipti. Yeni cumhurbaşkanının seçilmesinden sonra geçici yönetimi elinde bulunduran Yüksek Askerî Konsey'in görev süresi de dolmuş olacak. Artık sivil mekanizmayı şekillendirme yetkileri yeni cumhurbaşkanına verilecek. Bu durum hem uluslararası güçleri, hem Mısır sınırını kendi açısından bir güvenlik hattı olarak gören siyonist işgal devletini hem de içerideki bazı karanlık unsurları telaşlandırıyor.
Dolayısıyla cumhurbaşkanlığı makamını aynen eski yetkileriyle birlikte teslim etme niyetinde değiller. Aslında bütün bu yetkilerle birlikte verilmesi Mısır'ın da lehine olmaz. Mısır halkının yetkilerin el değiştirmesinden ziyade sistemin yapısında değişikliğe, yetkilerin paylaşımına, sivilleşmeye ve halk iradesine sadece seçme değil aynı zamanda denetleme hakkı tanıyacak bir yapılanmaya ihtiyacı var. Onun için de Anayasada değişiklik yapılması gerekiyor. Bu amaçla, yeni parlamentonun şekillenmesinden sonra yüz kişilik bir Anayasa Komisyonu oluşturuldu.
Anayasa Komisyonu yeni parlamentodaki aritmetiğe göre şekillenmişti. Yeni parlamento ise halk arasında gerçekleştirilen seçimlerle şekillendiğinden onun iradesini temsil ediyordu. Kalabalık bir komisyon oluşturulmasıyla da parlamentodaki ağırlığın aynen komisyona taşınması amaçlanmıştı. Ama ne kadar ilginçtir ki Kahire İdarî Mahkemesi halk iradesinin yeterince temsil edilmediğini, kadınların ve hıristiyanların zayıf kaldığını ileri sürerek komisyonu ilga etme kararı aldı.
Gerçekte bu karar iddia edildiği gibi komisyonda tüm kesimlerin yeterince temsil edilememesinden dolayı değil cunta dönemi kalıntılarının hâlâ ağırlıklarını korumaya çalışmaları sebebiyle ve yeniden yapılanmada halk iradesine yeterince fırsat tanınmaması amacıyla verilmiştir. Mısır halkının özgür ve bağımsız yapılanmanın altyapısını oluşturmaktan yana olacağı tahmin ediliyor. Mısır halkının siyasi ve hukuki düzeninin çerçevesini İslâm'ın koyduğu ölçülere göre şekillendirmekten yana olacağı biliniyor. Mısır halkının siyonist işgalin emniyetini sağlama almak için ABD'nin verdiği para hatırına Gazze kapısında ambargo bekçiliği yapmaya karşı çıkacağı da biliniyor. O yüzden yeni anayasada idarî yetkilerin tamamen sivil mekanizmaya aktarılmaması, yeri geldiğinde askerin "dur" diyebileceği engebeler de oluşturulması isteniyor.
Şimdi Mısır halkı Tahrir Meydanından Anayasa Meydanına taşınmak zorunda. Uluslararası güçlerin ve siyonist işgal devletinin kazanımlarının garantileneceği bir anayasaya fırsat vermemek için mücadele etmesi gerekiyor. Yapmak yıkmaktan zordur. Hüsni Mübarek'in Firavun düzenini yıkmak gerekliydi ve Mısır halkı bunu başardı. Ama yerine sağlam bir bina oturtmaya ihtiyaç var. Temennimiz bunda da başarılı olması.
YENİ AKİT