AHMET VAROL, Mısır Anayasa Mahkemesinin meclisi feshetmesi, seçim yasasının bazı maddelerini değiştirmesi ve sonuçlarını yorumluyor:
Arka Kapıdan Girme Çabaları
Mısır'da cumhurbaşkanlığı seçimlerinin hemen öncesinde Anayasa Mahkemesi'nin parlamentonun ilgasına ve seçim kanununun bazı maddelerinin Anayasaya uygun olmadığına dair kararı Hüsnü Mübarek dönemindeki dikta rejiminin arka kapıdan girme çabalarının devam ettiğini gösterir.
Fakat biz inanıyoruz ki bu çabalar başarılı olamayacak ve dikta rejiminin geri dönüşüne fırsat vermek istemeyen halk kararlı direnişini işbirlikçi zalimlerin arka kapıyı kullanmalarına fırsat vermemek için de sürdürecektir.
Anayasa Mahkemesi'nin bütün bu çabalarının Anayasayla veya hukukla ilgisinin olmadığı tamamen siyasi amaçlarla sürdürülen çabalar olduğu Mısır'ın ileri gelen hukukçuları tarafından dile getirildi. Değiştirilmiş seçim kanununun bazı maddelerinin mevcut Anayasaya aykırı olduğu iddiasıyla bu kanuna göre şekillenmiş bir parlamentonun yasal olmadığına ve ilgasına hükmedilmesi kendi içinde tutarsızdır.
Çünkü her şeyden önce Anayasa Mahkemesi'nin verdiği kararlara mesnet kabul ettiği metin dikta rejimi dönemine aittir ve bu rejime başkaldıran halk tarafından kesin bir şekilde reddedilmektedir. Yani esastan geçersizdir. Çünkü halk sadece Hüsnü Mübarek'in cumhurbaşkanlığına karşı değil onun sistemine ve sisteminin temel kurallarını belirleyen Anayasasına karşı da başkaldırmıştır. Ondan dolayıdır ki yeni bir Anayasa metni hazırlanması için bir komite oluşturulması kararlaştırılmıştı. Ama bu komitenin halkı temsil etmesi için seçim yoluyla belirlenecek parlamentonun üyelerinin arasından seçilmesi uygun görülmüş, o yüzden parlamento seçimi öne alınmıştı. Parlamento seçiminin dürüst ve güvenilir olması için de eski dikta rejimi kalıntısı bir yasayla değil halkın tercihini âdil ve dürüst bir şekilde yansıtacağına güvenilecek yeni bir düzenlemeyle gidilmesi konusunda geçici istişare konseyinde ittifak sağlanmıştı.
Dikta rejimine karşı gerçekleştirilen devrim bu rejimi esastan reddeden bir devrim olmasından dolayı Anayasasını askıya almıştır ve yeni Anayasa hazırlanıncaya kadar yapacağı düzenlemelerde dikta kalıntısı metne bağlı kalmak zorunda değildir. Eğer öyle olsaydı Hüsnü Mübarek'i hesaba çekme, mahkûm etme, onun dönemi kalıntılarını siyasetten men etme yetkileri de olmazdı. Dolayısıyla Hüsnü Mübarek kalıntısı Anayasa Mahkemesi'nin dikta dönemine ait metne istinat ederek verdiği kararın esas itibariyle hukuki bir izahı yoktur.
Bu itibarla sorun işin mantığıyla, hukuki yorumuyla ve verilen kararların dayandığı metinlerle değil uygulamayla ilgilidir. Yani devrimin henüz yolun sonuna gelememiş olmasından kaynaklanıyor. Dikta kalıntısı Anayasayı askıya alan ve yeni düzenlemeler için geçiş sürecine giren devrimin bu Anayasaya istinat ederek bir yargı sultası oluşturmaya çalışan kurumlarının da geçersizliğine hükmetmesi ve faaliyetlerini tamamen sonlandırması yahut askıya alması gerekiyordu. Tabii bu kolay olmadığı için hedefe doğru ilerlemede bazı aşamalardan geçiliyor ve bu aşamalarda muhtelif engellerle karşılaşılıyor.
Bugün Hüsnü Mübarek dönemi kalıntısı sözde Anayasa Mahkemesi kendi iradesini ve yetkisini tüm Mısır halkının iradesinin ve yetkisinin üstünde görebiliyor. Diktatör döneminden kalma metinlere dayanarak bütün Mısır halkını yok sayabiliyor ve arka kapıyı kullanmak suretiyle dikta rejimine geri dönüş imkânı sunabileceğini düşünüyor.
Bu durum karşısında Mısır halkının direniş konusundaki kararlılığını zulüm rejimini bütün fülûlleriyle yani artıklarıyla çöpe atmadıkça devrimi tamamlamış sayılamayacağını nazarı dikkate almamız gerekir. "Fülûl" yani artık deyince sadece Hüsnü Mübarek rejiminin ana taşları sayılan siyasetçileri ve yöneticileri kastetmemesi, bu rejimin ana sütûnları niteliğindeki kurumların da "artıklar" kategorisine dâhil edilmesi gerekir. Hedefe doğru ilerleyen devrim aracının önüne her safhada takoz koymaya çalışan Anayasa Mahkemesi ise bunların başında geliyor.
Daha önce muhtelif yazılarımızda da dile getirdiğimiz üzere Mısır'da cuntacı kadro askerî darbe konusunda başarılı olamayacağını anlayınca yargı darbesi için elindeki imkanları ve kurumları değerlendirmek amacıyla harekete geçti. Ama halkın kararlılığı da cuntacıları elindeki tüm imkânları değerlendirip potansiyelleri tüketmeye zorlayacaktır.
YENİ AKİT