Mısır’daki diktatörlük rejimine karşı 25 Ocak 2011 tarihinde Tahrir Meydanı’nda adalet ve özgürlük arayışına yönelin bir yürüyüş başlamıştı.
Baskı, hak ihlalleri, rüşvet, yolsuzluk ve sınıflaşmanın derinleşmesi yanında Gazze’deki Sionist katliam ve ambargolara Refah Sınır Kapısı’nı kapatarak iştirak eden Mübarek rejimine karşı sıkışan muhalif öfke patlamıştı.
Patlayan öfkenin bu yürüyüşünde inisiyatifi, baştan sona fıtrat diyen, vahiy diyen, tevhid diyen İhvan-ı Müslimin’in kadroları ve ıslahçı/inkılapçı Müslüman öncüler ellerine almışlardı. Bu hal uluslar arası istikbarı, küresel kapitalizmi ve Suudi Arabistan gibi işbirlikçi diktatörlükleri oldukça tedirgin ediyordu. Ve sonunda dünya egemenlerinin ve işbirlikçilerinin teşviği, onayı ve yardımlarıyla Amerikancı Mısır Ordusu tarafından öze dönüşü ifade eden bu yürüşün 3 Temmuz 2013 günü askeri darbe ile önü kesilmek istendi.
General Sisi liderliğinde gerçekleştirilen ve Kıptilerin Başpapaz’ından, Ezher Şeyhin’den, Suud yanlısı Selefi Nur Partisi’nden dayanak bulan bu darbe, 31 Mart 2013 Gezi Parkı kalkışmasını yerel ve küresel oligarşinin, vesayet güçlerinin ve kimliksel devşirmelerin desteklediği gibi, benzer bileşenlerce başından bugüne kadar arkalandı.
Ama direnişçi Müslümanların uyanış yürüyüşü köksüz ve günübirlik değildi.
Bu yürüyüş, Rabbimizin verdiği Kur’an nimetinden, ümmet nimetinden tarihi süreç itibariyle uzaklaşan Müslümanları; yeniden uyanış, ıslah ve inşa etmek isteyen ıslah hareketlerinin bir ürünüydü.
Bu direniş Urvetul Vuska, El Menar, İhvan-ı Müslimin, Kuzey Afrika Ulema ve Zeytuniye hareketi, Hint kıtasındaki Cemat-i İslami, İran’da bugün tasfiye edilmeye çalışılan Usuli uyanış ve Takiyyüddin Nebhani ile arkadaşlarının bir birikimi, bir sentezi oldu.
İhvan’ın değerli ve cefakâr son mürşidi, Seyyid Kutup’un öğrencisi, idama mahkum edilen yaşayan şehid Muhammed Bedii, darbenin ardından Müslümanları hemen Rabiatu’l Adeviyye Meydanı’na çağırdı.
Bedii tanklara, uçaklara, ölümcül silahlara karşı direneceklerini, haklarını koruyacaklarını, öleceklerini ama asla özgürlüklerini teslim etmeyeceklerini ilan etti.
Bedii’nin daveti çözülüşten uyanışa, ataletten direnişe adım atan ve sünnetullahı gözeten bir çağrıydı.
Bu çağrı Rasulullah (s)’ın ve Rasulle beraber olanların Mekke Dönemi cahili kuşatmasına karşı verdiği mücadeleyi hatırlatıyordu. Bedii, bir nevi Mekke Dönemi mücadelesini Barışçıl Direniş sloganıyla yeniliyor, çağdaşlaştırıyordu. Ve tüm hakları gaspedilen, fiili veya kimliksel tutsaklık yaşayan Müslümanlara bir mücadele modeli sunuyordu.