Mısır, Kampanyalar ve Toplumsal Siyaset

MURAT AYDOĞDU

Toplumsal davranışları ve süreci bilmeyen, tedrici hareket tarzını ve kazanımları hakkında basiretsiz bir siyaset(sizlik) güden acilci yaklaşımlar, metodolojik meseleyi itikadi olarak algılayarak ve siyasetsizliklerini Mısır İhvanı ve Müslümanların aleyhine kampanyaya alet ederek Nifak’ın taşıyıcıları olmaktadırlar. Böyle bir zihin, ne Habeşistan Hicretini, ne Allah Elçisinin Uhud çıkışını, ne de Hudeybiye dönüşünü anlayamayacak zihindir. Hatta bunlar, Allah Elçisinin Fetih sonrasında Ebu Süfyan’a taltifini, sonraki süreçte Müellefet’ül Kulüp çerçevesinde ganimet payı vermesini anlayamayacak Allah Elçisinin yakasına sarılacak zihinlerdir.

Deniyor ki, İhvan Sisi, Bürokrasi ve Oligarşik kadrolara, Uluslararası dengelere karşı tavizkâr davranmıştır. Darbe bu nedenle olmuştur.

Bu Siyaseti ve Tedrici makul hareket tarzını bilmeyenlerin yüzeysel bir suçlamasıdır. İhvan’ın bu Siyaset metodolojisi Mısır halkının desteğini almasına ve Batı Dünyasının ikiyüzlülüğünün İslam dünyasındaki kitleler nezdinde daha yaygın ve derinlemesine kavranmasına neden olmuştur. Yine aynı Siyaset metodolojisi Suud’da hareketlenmeye, Tunus gibi Batı kültürü güdümündeki bir kısım laik, Liberal ve Sosyalist çevrelere karşı Nahda’nın siyaset ve kitle konumunu geliştirmesine yaramıştır.

İhvan’ın, bu eleştirileri yöneltenler gibi acilci, toplumsal süreçleri gözetmeden yapacağı siyaset tarzı Mısır Ordusunun mevcut müdahaleyi daha önce ve Müslümanların söz ettiğimiz kazanımların gerçekleşmesinden önce yapmasına sebep olacağı açıkça görülmektedir.

 Bu kampanyalar ve eleştiriler çeşitli Saiklerden kaynaklanıyor.

Birincisi, Batı kültürü çerçevesinde düşünen Liberal, Sosyalist ve Demokrat (Kültürel boyutu ile birlikte demokrat) kesimlerin İslami söylemleri mahkum eden, süreci kendi materyalist düşünceleri çerçevesine çekmeye çalışan kampanyalarıdır. Bunların bir kısmı diktaya karşıyız görüntüsü altında Mısır halkının hareketini İslami temellerinden çıkartma amaçları bariz görülmektedir.

İkicisi, Batı kuklası Krallık, Şeyhlik ve diktatörlük gibi yönetimlerin, intifadaları Mısır’da boğmak ve kendi ülkelerine sıçramasına engel olmak amaçlı kampanyalarıdır.

Üçüncüsü, kendi hareket metodolojilerini itikadileştirmiş, çatışmacı İslami kesimlerdir ki bu siyasetsizlikleri yavaş yavaş toplumsal tabanlarını da sarsmaktadır.

Dördüncüsü, kendi metodolojilerine uymayan hareketleri dışlayan, bunun için diğer İslami hareketlere karşı gerektiğinde çeşitli Dünya müstekbirleri ile ve bölge diktatörlükleri ile işbirliğine giden Safevi Şiası diyeceğimiz mezhepçi eksen’dir. Hatta bu itikadi boyuta taşınmış mezhepçi yapılanmaya karşı, itikadi değil ama ittihadçı zihne sahip mikro yapılanmalar da aynı cenahta boy gösterebilmektedirler, Global çapta gözlenen işbirliğini kendi dar çevrelerine Kemalist ve Azınlık Ulusalcıları ile Liberal ve fıtri bocuk kesimlerle Gezi parkı türü eylemselliklere meyyal kesimler gibi.

Beşincisi, Ulusal sınırlara hapsolmuş, gelenekçi ve ben merkezli yapılanmalar. Bunlar da benzer kendi politikalarını İslam dünyasının diğer kısımlarından ayrıştıran, Arap İslamı, Fars İslamı gibi etiketlerle kendilerini Türk İslamı denilen çerçeveye hapsedenler ve diğer Ülkelerdeki İslami yapılanmaları kendilerine rakip ya da tabi olması gereken hareketler olarak gören Milli Bakış(!) açılı hareketlerdir. Ayrıştırıcı olanlar Mısır hareketinde eleştiri adı altında mahkum ederlerken, Bakış açıları problemli olanlar Mısır İhvanına desteklerini oldukça yükseltmelerine rağmen, iç siyasetteki tıkanıklıklarına binaen ikircikli tavırlara kısmen devam etmektedir.

Bu kampanyaların İslami cenahtan gelenlerinin en önemli özelliği, haber kaynaklarının, iletişim olanaklarının Mısırlı Müslümanlar üzerinden olmamasıdır. Samimiyeti de oldukça zedeleyen bu durum; Mü’minleri bırakıp açık İnkâr ya da Nifak sahiplerine kulak vermeleridir. Dünyaya bakışlarında Müslüman topluma karşı entegrist (kendini soyutlayıcı) yaklaşımın bu örneğinde “hayat ve toplumsal yapılanmalar boşluk kabul etmez”  prensibi gereği güven ve dayanışmayı İslam dışı kesimlere yöneltilmesi apaçık ortaya çıkmaktadır.

Biz, toplumsal süreci incelemeye devam edersek; Mısır’da ne oluyor?

İhvan ısrarla Ordu içerisindeki halk çocuklarına sabredin mesajı verdi.

Devrim üçüncü aşamasına girmek üzeredir. 

İhvan, birinci ihtimalde müdahale şiddeti arttığı ve/veya Cunta ısrarla milyonları dinlemediği, Ordu içerisindeki halk çocuklarına izin verecektir.

" Hoşunuza gitmese de savaşmak size farz kılındı; mümkündür ki nefret ettiğiniz bir şey sizin için iyi olabilir ve yine mümkündür ki hoşlandığınız bir şey de sizin için kötü olabilir: Allah bilir, ama siz bilmezsiniz." Bakara 216

İhvan, ikinci ihtimal de Mısır'ı çatışma ortamına sokmadan ama asla yılmadan direnişe devam edecek ve orta uzun vadede Darbecileri ve Batı Dünyasını tüketmeye devam edecektir.

"O halde, onlara karşı toplayabildiğiniz kadar kuvvet ve binek hayvanı hazır edin ki bununla hem Allah'ın, hem sizin düşmanınız olan bu insanları, hem de sizin bilmediğiniz ama Allah'ın bildiği başkalarını caydırabilesiniz; (ve bilin ki), Allah yolunda her ne sarf ederseniz size bütünüyle ödenecek ve size haksızlık yapılmayacaktır." Enfal 60

Ama her iki durumda da İhvan her halükarda boyun eğmeyeği açıkça görülmektedir.

Mücadelenin aşamalarına ve sürecine, ortamın içerisinde yaşayan İhvan ve Mısır halkı karar verecektir. Ve onların vereceği karara Ümmet'in diğer parçaları destek vermekle yükümlüdür.

Batı dünyasının ikiyüzlü ve riyakâr yaklaşımları, Allah’ın izni Mısır İntifada'sında Ümmet'in Batı Dünyasının Kültür ve Siyaset hegamonya'sını da yıkacaktır.

Allah muhakkak ki, iki zaferden birini vaad etmiştir, O kardeşlerimiz Dünyevi siyasette kazanır ya da kaybeder, görülen süreç zafer için umut vericidir. Bu süreçte kayıplar, acılar da olacaktır ama Nifak sahipleri ökçeleri üzerinde geri dönerlerken, Mü’minler’in dayanışması devam edecektir.