Hamza Türkmen, bugün yayınlanan yazısında çeşitli İslam beldelerinde 'demokrasi' denen seçimlerde Müslümanlar galip olduğunda Batı'nın ve bölgedeki köşenmiş işbirlikçi zihniyetlerin nasıl bir tavır takındığını değerlendirdi. Tunus, Mısır, Cezayir gibi çeşitli bölgeleri tahlil eden Türkmen yazısında 'tertil fıkhı'na yönelmemiz gerektiğini vurguluyor.
***
Mısır Direnişi, İslami Öğrenim ve Demokrasi Meselesi
Hamza Türkmen
Müslüman coğrafyadaki köhneyen eski kolonyalist yapıları yeni bir toplumsal mühendislikle reorganize etme hesapları içindeki son tasarım Büyük Ortadoğu Projesi idi. 21. yüzyılın başında planlanan BOP’un Müslüman coğrafyalarda kullanacağı payandalardan birisi de “demokrasi hamlesi”ydi. Ama ilk olarak Filistin seçimleriyle test edilen bu deneyim İslamcılar lehine, ama tasarımcıların aleyhine sonuç verdi.
Cezayir-Filistin
20. yüzyılın sonunda Cezayir’deki diktatörlüğe karşı biriken ve demokrasiyle sistemin içine çekilmek istenen İslami muhalefet ve toplumsal öfke, demokrasi denilen seçimlerde yüzde 50’nin üzerinde başarı sağlayınca, BM’nin daimi üyelerinin duymaz, görmez, işitmez tavırlarının yardımı içinde beşinci kol ödevini üstlenen Ordu’nun müdahalesiyle ezildi. Mustafa Kemal’in Türkiye’nin kuruluşundaki İtilaf Devletleri destekli İslamcılık karşıtı politikaları ve İstiklal Mahkemeleri ile geçekleştirdiği Müslüman kanaat önderlerini tasfiye icraati Cezayir’de de uygulandı ve geride 10 binlerce şehit bırakıldı.
Filistin’deki 2006 Yılı Genel Seçimleri’nden galibiyetle çıkan İhvan kökenli HAMAS’ın ABD tarafından terörist olarak ilan edilmesi aslında yerel ve küresel vesayetin kendi paradigması dışında herkese faşist kesildiği ve İslam karşıtlığında son derece koordineli olduğunu ortaya koymaktadır.
BOP, Demokrasi ve İnsan Hakları Emperyalizmi
Coğrafyamızdaki kolonyalist ulus devletlerdeki seçim deneyimi, Türkiye’de “22 Temmuz 2007 Genel Seçimleri”nden itibaren Kemalist oligarşiye karşı bir nevi halk referandumuna dönüşen reform eğilimi oluşturdu. Bu eğilim Tunus, Mısır ve Libya devrimlerinde vesayet sistemlerinden özgürleşme hamlesi olarak temayüz etti. Dolayısıyla muvazaa şartlarından arındırılma umudu gösteren tüm halkı Müslüman olan ülkelerdeki seçimler, sonuç itibariyle BOP projesinin amaçlananın dışında sonuçlar vereceğini göstermiş oldu. Çünkü küresel kapitalizm ve tüm Batı, insan ve kadın hakları, özgürlükler ve demokrasi söylemi ile Büyük Ortadoğu’da köhneyen rejimleri çıkarları doğrultusunda dönüştüremeyeceklerini, bu hamleyle açılacak yeni alanları İslamcıların dolduracağını gördüler.
Dolayısıyla Batı için, diktatörlük rejimlerini ekonomik ve siyasi liberalizmin bağımlısı sistemlere ve kazanç sağlayan pazarlara dönüştürme hamlesi, sözde demokrasi ve insan hakları planıyla veya örtülü emperyalizmiyle başarılı olamadı. Coğrafyamızda uluslar arası denetime ve hukuka açık bütün seçimlerde İhvan ve Nahda gibi İslami akımlar kazançlı çıktılar. Libya seçimlerinde etkinlik gösteren liberal koalisyon bile Anayasa’nın faiz, zina, içki gibi açık haramlara karşı şer’i ölçülere göre düzenlenmesini istiyordu.
Batılıların coğrafyamızdaki yerleşik düzenin yapısını reorganize etmeye dönük tüm demokratikleşme hamleleri, İslamcı akımlarca inşa edilen özgürleşme imkanına dönüşüyordu. BOP planı bunun için rafa kaldırıldı. Ve Yemen’deki, Suriye’deki özgürleşme hamlelerinin diktatörlük rejimlerince ezilmesine bunun için müsaade edildi ve ediliyor. Küresel kapitalizmin yerli işbirlikçileriyle birlikte toplumsal fıtri haklar karşısında, Yemen ve Suriye’de elde ettiği “barikat oluşturma tecrübesi”, şimdi İslami gelişme ve normalleşme sürecinin önünü kesebilmek için Mısır’da sergilenmek isteniyor.
Yazının Devamını Okumak İçin Tıklayınız...