Türkiye Türklerin Yada Kürtlerin Değil Tüm Ümmetindir
Kemalistlerin Amiral Gemisi konumundaki gazetenin logosunun yanındaki meşhur ibareyi hepimiz biliriz “Türkiye Türklerindir”
Bu zihniyet yıllarca ırken Türk olmayan başta Kürtler olmak üzere 30 civarında kavmi yok sayarken, son süreçte Türkiye’de Kürtlerinde olduğunu keşfetti ve bu kez de adeta Türkiye Türklerle Kürtlerindir moduna girdi, her ne kadar logosuna yansıtmasa da.
Oysa Türkiye geçmişte Türklerin olmadığı gibi, şimdi de Türklerin ve Kürtlerin değildir. Hatta Türkiye bağrında yaşayan 30’a yakın farklı kavminde değil, tüm ümmetindir. Türkiye 90 yıl önce resmen ve fiilen tüm ümmetindi, laik rejimin kurulmasından sonra ise gayri resmi ve potansiyel olarak tüm Ümmetindir.
Niye Türkiye?
Osmanlı hiçbir kavmi rahatsız etmeyen nötr bir isimken, Türkiye ismi bile sorunlu. Osmanlı’nın kalbi konumundaki Anadolu da gerçekleştirdiği bir darbe ile laik ve ulusalcı bir rejim kuran kadro, devletin ismini de yeni zihniyetine göre değiştirdi. Aslında Osmanlının devamı niteliğinde olan ve 30 kavmin yaşadığı bir devletin ismi niye sadece bir kavme mensubiyet belirtecek şekilde Türkiye – Türklerin Vatanı olsun ki?
Bu coğrafya en az 30 kavmin maddi, tüm ümmetin manevi vatanı, adeta ümmetin bir mozayiği durumunda. Niye Anadolu Devleti yada tüm kavimlerin gönül rahatlığıyla kabulleneceği başka bir isim konulmasın?
Bizim Misakı Millimiz İstisnasız Tüm İslam Coğrafyasıdır
Türklük yada Türkiye sınırları mıdır Müslümanlığınızın - insanlığınızın sınırları, Türk olmayanlar yada Türkiye sınırları içinde yaşamayanlar Allah’ın kulu değil mi? Bu sorular laik Türk Ulusolcularına değil, hala bir şekilde Türk Milliyetçiliği izleri taşıyan Müslümanlara. (Aynı zamanda son dönemlerde Kürt Milliyetçiliği rüzgarına kapılan Müslümanlara). Anadan doğma (yada sonradan olma) yeminli İslam Ve Müslüman düşmanlarına zaten bu soruları sormaya bile gerek yok çünkü.
Ama onlar bile daha tutarlılar hala Türk Milliyetçiliği izleri taşıyan (ve son dönemlerde Kürt Milliyetçiliğine savrulan) Müslümanlardan. İslam düşmanı olduklarından, kendilerini Türkiye sınırları yada Türklerle sınırlı tutmuyor; Türkiye sınırları içindekiler dahil, dünyanın neresinde İslam ve Müslüman düşmanı varsa dost, İslam ve Müslüman dostu varsa düşman ediniyorlar. Hatta bu düşmanlar işlerine gelince adeta putlaştırdıkları Türkiye’nin tescilli düşmanları bile olsa çekinmiyorlar onları dost edinmekten.
Kim Çizdi Bu Sınırları?
Ortak bir Ümmet yapılanması için önce yüreğimizdeki sınırları kaldırmalıyız, bunu yapmadan mevcut sınırları kaldırmaya zorlamak, daha da pekişmeye yol açacaktır çünkü.
Sınırlar kimsenin lehine ve aleyhine değil, tüm Müslümanların lehine olacak şekilde, tüm Ümmet bileşenlerinin ortak irade ve rızasıyla, ortaklaşa yürütülecek bir geçiş süreciyle; önce esnetilmeli, bilahare şartlar olgunlaştığında tamamen kaldırılmalıdır.
Hiç Kimse İmtiyazlı Değildir
Hiçbir ırk, kavim, mezhep, memleket, coğrafya, devlet Ümmet bazında birleşmenin esas unsuru olamaz, bila istisna tüm kavimlerden, mezheplerden, beldelerden bütün Müslümanların eşit olduğu ve Allah’ın dinini özgürce yaşama alanı bulacağı bir yapı oluşturmak zorundayız. Hiçbir ırk, kavim, mezhep, grup, memleket, devlet diğerleri üzerinde hegemonya kurmak gibi bir hedef gütmemeli ve böyle şeytani hedefler güdenlere asla fırsat verilmemelidir.
Ümmet olarak hepimizin tek bir amacı olmalıdır, Ümmetin tüm coğrafyalarına aynı değeri vererek, topyekün bir silkinme, kıyam ve kurtuluş. Lakin bu süreçlerde Ümmetin bazı coğrafyalarında, bazı toplulukların şartların neticesi önde ve öncü olması da gayet tabi olacaktır. Kimin şartları daha müsaitse, kimin buna imkanı ve isteği varsa, kim elini daha fazla taşın altına koyacaksa o önde ve öncü olacaktır kaçınılmaz olarak.
Yeni Osmanlıcılığın Gerçek Anlamı
Bazıları Türkiye’nin mevcut şartlar çapında kısmen ve yetersiz de olsa Ümmetçi bir duruş ve çaba göstermesini sahiplenmemizi, bilinçaltımızdaki milliyetçi, devletçi yada Osmanlıcı reflekslerin nüksetmesi olarak niteleyip eleştiriyor.
Oysa 90 yıl önce Osmanlıya tüm ümmet sahip çıktığı, Ümmetin son kalesi olarak ayakta kalması ve hatta ileride kendilerinin işgallerden kurtulması için son ümit olarak gördüğü gibi, bu günde gayri resmi olarak benzer bir realite söz konusu.
Realitede bu günde Ümmetin önemli bir kısmı Türkiye’nin girdiği (gayri resmi) İslamlaşma ve Ümmetçilik sürecine sevinç ve ümitle bakıyor, yiğit düştüğü yerden kalkar deyişinde olduğu gibi, İslam’ın son kalesinin yeniden ayağa kalkmasını ve tüm ümmetin yeniden ayağa kalkmasına öncülük edebilmesini umuyor. Bizlerde kısmen katıldığımız bu beklenti ve umutları paylaşıyor, hayır adına atılan her adımı destekliyoruz. İşte yeni Osmanlıcılık diye nitelenen iddiaların gerçeği ve bakış açımız budur.
Bizim İçin Tüm İslam Kavimleri Ve Beldeleri Aynı Değerdedir
Birilerinin dediği gibi Türkiye merkezdir, ne çıkarsa buradan çıkar gibi şeytani söylemlerden fersah fersah uzağız. İslam adına, Ümmet adına bila istisna nereden bir hayır çıkacaksa, Türkiye’den çıkmış gibi, hatta daha fazla seviniriz.
Zira bizim için tüm Ümmeti oluşturan tüm kavimler ve coğrafyalar aynı kıymette olup, başka coğrafyalardaki hayırlı gelişmeler bizim yükümüzü hafifletir, hatta bizim önümüzü açar ve kendi beldemizdeki hayırlı gelişmelere ivme kazandırır.
Lakin tarih ve coğrafya Türkiye’nin böyle bir rol oynamasına daha çok imkan tanıyorsa ve sadece Allah rızası için bu yönde çaba gösterenler bulunacaksa, bu realiteden niye rahatsızlık duyalım?