Orhan Miroğlu bir Kürt aydını.
Hem öyle böyle değil, Kürt sorunu üzerinde büyük duyarlılığı olan bir aydın.
Bu duyarlılığı ona, büyük acılar da yaşatmış. Cezaevleri, işkenceler, aklınıza ne gelirse...
Bugünlerde işte bu Kürt aydını, Kürt meselesi üzerinde tek patron olma iddiasındaki örgütün, yani malum örgütün tehdidi ile karşı karşıya...
Neden derseniz, yer yer eleştirel bir duruş sergilediği için...
"Şunlar olmaz" dediği için yani... Gözünün üzerinde kaşın var dediği için ya da...
Mesela, "BDP-CHP işbirliği ile Kürtler'e yeniden Kemalizm'in taşınması kabul edilemez" dediği için...
Malum örgüte bağlı bir internet sitesinde "Bıçak altında dolaşıyorsun" diye yazılıyor. "Böyle giderse üzerin kırmızı kalemle çizilir" diye yazılıyor. Ve daha kötüsü "Miroğlu'sun ama mortoğlu olabilirsin" diye yazılıyor.
Bu hadise tam da Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir'in "Silah miadını doldurdu" sözleri üzerine, "silah olmasaydı sen başkan olabilir miydin" gibi bir üslupla, İmralı'dan fırça yediği ve kendisinden, terörist örgüt jargonunda ipinin çekildiği anlamına gelen "özeleştiri" istendiği günlere rastlıyor.
Ve tam da Miroğlu'nun tehdit edildiği günlerde, PKK'dan bir açıklama yapılıyor:
-Askeri mahkememiz, Batman'da mayın patlatanlardan ikisini, 20 ve 24 yıl hapis cezasına çarptırdı.
Batman olayını hatırlayalım:
Hani PKK, TPAO'ya ait petrol tankerlerini yakmış, bu arada olay yerine giden sivil araçtaki 4 kişi, yola döşenen mayının patlamasıyla paramparça olmuştu.
Ölenler, bölgenin güçlü ailelerine mensuptu. Salih Özdemir, Sofi Özdemir, Sıdkı Özdemir ve ailenin avukatı olan Sedat Özevin'di ölenler.
Ölenlerin yakınları, Özdemir kardeşlerin "iradelerini örgüte teslim etmedikleri için" katledildiklerini açıklamışlardı.
Uzun süre uyudu hadise... Kimse üstlenmedi. Ama bölgede bu korkunç cinayetin PKK tarafından işlendiği biliniyordu.
Nihayet cinayet üstlenildi. Ve işte o malum açıklama yapıldı.
-Askeri mahkememiz, iki kişiyi mahkûm etti.
Bu mahkeme ne, bu ceza ne, ayrı bir devlet yapılanmasından mı söz ediyoruz soruları tabii ki sorulabilir. Ve KCK yapılanmasının örtülü bir devlet yapılanması olup olmadığı sorgulanabilir. KCK davası etrafında, "Seçilmişler yargılanıyor vs." diye kıyamet koparılabilir...
Ama işte, adamlar "Askeri mahkemeyi kurduk ve iki kişiyi mahkûm ettik" diye açıklama yapabiliyorlar.
Siz buradan yola çıkarak, "Acaba Miroğlu hakkında kim ne karar verdi" sorusuna gelebilirsiniz ya da biraz daha gerilere gidip, katledilen imamlar hakkında nasıl bir infaz kararının devreye sokulduğunu sorabilirsiniz.
Hani belki de kimilerimiz, "İyi ya işte, Batman'da mayın döşeyenler cezalandırılmış" diyecekler.
Anlıyoruz ki bunlar, emir komuta dışında işlenen cinayetler... Ya emir komuta içinde işlenenlere ne demeli? Miroğlu'na yönelik tehdit emir komuta içinde mi dışında mı acaba ya da Osman Baydemir'e çekilen zılgıta "Ne oluyoruz" diye sorulabilir mi?
Ben hep, Kürtler üzerindeki PKK ipoteğine işaret ediyorum.
Evet, PKK devlet güçleriyle de savaşıyor ama öte yandan, bölge insanı üzerinde de bir terör estiriyor.
Düşünün bir, hayatı büyük çilelerle geçmiş bir yazar, PKK tehdidine maruz kalıyorsa, sokaktaki insanın nasıl bir güvencesi olabilir?
"Vergi vereceksin" diye kapısı çalınan esnaf ne yapar?
Oğlunuzu veya kızınızı dağa çıkarmak için gelenler karşısında direnebilir misiniz?
Ben hep, farzı muhal, Öcalan'ın liderliğinde gerçekleşecek bir Kürt yönetiminin, nasıl bir despotizme dönüşeceğini anlatmaya çalışıyorum.
Pol Pot yönetimine, Kızıl Kmer vahşetine işaret ediyorum.
Birileri, bu uyarıları, karşıt bir milliyetçilik gibi değerlendirmeye yöneliyor.
O zaman Batman cinayetini ne yapacaksınız, Miroğlu'na yönelik tehdidi ne yapacaksınız, katledilen imamlara ne diyeceksiniz? Miroğlu, "Sadece PKK'nın konuştuğu bir ortam istemiyorum" demiş. Haksız mı?
Osman Baydemir, seçilmiş bir başkan olarak, KCK dolayısıyla tutuklansa, devlete, yargıya öfke duyacaktık.
Peki Osman Baydemir'i, "Benim silahım olmasa sen ne işe yararsın" üslubuyla fırçalayan İmralı'ya ne diyeceğiz? "O ne yapsa yeridir çünkü o Kürtler'in önderidir" mi diyeceğiz?
PKK despotluğu, Kürtler nezdinde er geç gündeme gelecek. Kürtler "Bizi devlet değil, PKK dövsün" demeyecekler. Kürtler de kendi içlerinden çok onur sahibi aydınlar, fikir adamları ve kanaat önderleri yetiştirdiler.
Devlet baskısına karşı direnmek bir sınavdı, şimdi örgüt baskısına karşı direnme sınavını yaşıyor Kürtler... Ben, devleti hesaba çekmenin daha kolay olduğunu çünkü onu hukukun bağladığını ama örgütten kurtulmanın daha çetin olduğunu çünkü onu bağlayan hiçbir kuralın bulunmadığını düşünüyorum.
Ne örgüt terörü ne devlet baskısının olmadığı bir Türkiye hayal değil. İşte, PKK tehdidine karşı Miroğlu'nu savunmak için aydınlar, seslerini yükseltmeye başladılar bile...
BUGÜN