"Ergenekon" sanıklarından İşçi Partili Hikmet Çiçek mahkemedeki sorgusunda "27 Mayıs tarihin şerefli sayfalarından biridir" demiş.
Üstelik şunları da eklemiş:
"27 Mayıs'ta 236 general emekli oldu. O dönemde toplam 256 general bulunuyordu. Generaller emekli olunca 20 general kaldı geriye. Saygı ve sevgi ile anıyorum 27 Mayıs'ın büyük önderlerinden Albay Suphi Karaman, bu büyük tasfiye hareketinin en başta rol alanlarından biriydi."
Sadece 230 general değil, 7 bin civarında genç subayın bir kalemde defterini dürdüler.
Büyük tasfiye hareketinin kimin parasıyla gerçekleştiğini eklemeyi unutmuş bu arkadaş..
Ben hatırlatayım, parayı Amerikalılar vermişti.
Halktan topladıkları altınlarla ise "alyans evleri" inşa etmişti ihtilalciler..
Şu bizim büyük devrimciler mi Amerikalıların kapısını çalmıştılar, yoksa Amerikalılar mı büyük devrimcilerin kapısını tıklatmıştılar, hatırlamıyorum yahu!
* * *
Tasfiye edilen subayların "27 Mayıs karşıtı" olduklarını falan sanmayın.
Hepsi de ateşli birer darbe yanlısıydı.
Zaten öyle oldukları için tasfiye edildiklerinde şok geçirmişlerdi.
Tasfiye edilenlerden Kenan Esengin Paşa tasfiyecileri hiyanetle suçlamıştı.
Hatta tasfiye edilenler bir tümene alarm vermek suretiyle "Milli Birlik Komitesi" üyelerini tutuklamak ve kilit noktaları tutmak istemişlerdi.
Böylece 27 Mayısı saptıracak olanlar yerine onu amacına ulaştıracak yeni bir komite kurmayı bile düşünmüşlerdi.
Apoletler gittiği için göze alamadılar tabii..
"27 Mayıs ve ordudaki kıyımlar" isimli kitabında anlattığına göre Esengin Paşa, Suphi Karaman'a bakın ne demiş:
"Beni görünce bir suçlunun telaş ve heyecanıyla irkildiğini, sarardığını gördüm ve ona 'Suphi, nedir bu yaptıklarınız? Sen de mi bu nankörlük ve hiyanete ortak oldun, kim kimi emekli ediyor' diye bağırdım, hiçbir şey söylemeden selam verdi, sağa doğru yürüdü gitti"
Esengin Paşa bir nankörün kurşunu ile ağır yara alan namuslu bir kişinin duyduğu acılara benzer bir acıyla sarsıldığını söyler anılarında.
* * *
Tasfiye edilen subaylar "Emekli İnkilap Subayları(Eminsu'lar)" adını verdikleri bir dernek bile kurmuşlardı.
Onu da bir bahaneyle kapatmıştılar darbeciler.
Büyük çoğunluğu solcu olan 147 üniversite hocasını da tasfiye etmemiş miydi aynı adamlar?
Oysa "27 Mayıs" sabahı tank sesiyle uyandıklarında kasap havası oynamamışlar mıydı bu solcu profesörler?
"Oh olsun, Demokratları yerlerde sürükleyerek götürdüler" diye sevinmemişler miydi?
Darbeciler bir kalemde sildiklerinde o solcu profesörler de şok geçirmemişler miydi?
Şimdi tutmuşlar bize 'iyi devrim' masalları anlatıyorlar.. Uyan be kardeşim, sabah oldu sabah!
Siyasetin sefaleti..
Karl Marx'ın "Felsefenin Sefaleti" kitabının başlığından esinlenerek "medyanın sefaleti"nden söz etmiştim geçenlerde. Anarşist düşün adamı Proudhon'un "Sefaletin Felsefesi" kitabına bu şekilde karşılık vermişti Marx ve böylece usta bir polemikçi olduğunu da kanıtlamıştı.
Şimdi de "siyasetin sefaleti"ne dair bir iki laf edeceğim sevgili okurlar. Muhalefet hep eleştiriyor, ama hiçbir soruna dört başı mamur bir çözüm önerisi getiremiyor. Muhalefet elbette eleştirecek, bu onun en doğal hakkı ama her şeyin bir sınırı var.
CHP'li milletvekili Ahmet Ersin, İsrail Büyükelçisi'nin Suriye sınırlarımızdaki mayın meselesini konuşmak için AK Parti milletvekillerini ziyaret ettiğini açıklamıştı heyecanla ve dahi şevkle. İsrail Büyükelçisi'ni kastederek "En kritik günde Meclis'i markaj altına almaya çalışması İsrail'in niyetini gösteriyor" demişti.
Güya AK Partilileri suçüstü yakalamıştı. Meğer CHP Milletvekili Şahin Mengü'ye uğramış İsrail Büyükelçisi. Mengü'nün açıklamasına bakarsak, Büyükelçi masum bir ziyarette bulunmuş, şöyle bir kahve içmek için uğramış-mış..
Gerçi Büyükelçi yorum yapmaktan kaçındı. Bir fincan kahve içmek açıklanabilecek bir şey değil tabii, ne de olsa devlet sırrı. Herhalde CHP Milletvekili Ersin, işin aslını öğrenir de aynı heyecanla bizleri bilgilendirir.. CHP Milletvekili Canan Arıtman'ın Amerika'da AK Parti'yi 'Yahudi düşmanlığı'yla suçlamasına ne diyeceğiz peki? CHP'liler AK Parti'yi mayınlı araziyi İsrail'e peşkeş çekmekle suçlarken, bir diğeri çıkıp Amerika'da tam tersini söyleyebiliyor. 'Ulusalcı' Arıtman AK Parti'yi Amerikalılara şikayet etmekle yetinmemiş, danışmanlarının Obama'yı yanılttıklarını da vurgulamış. Çünkü Ankara'da yanlış laflar etmiş Obama. Siyasetin sefaleti derken haksız mıyım?
Aramıza hoş geldin!
"Evrim teorisi"ni eleştirdiği için "Vatan" gazetesi yazarı Yiğit Bulut'un ne Amerikancılığı kalmış, ne mürteciliği..
Mahalleye bakar mısınız, iki dakikada infaz etmişler adamcağızı.
O yazıları okuduğumda Bulut'un başına gelecekleri tahmin etmiştim.
Çünkü laisizmin tabularından biridir evrim teorisi..
Eleştirmek büyük suçtur, adamı anında mürteci vagonuna koyarlar.
"Yiğit Bulut, sen bu işi unut, girme bu konulara, yazık olur sana" diye yazacak oldum bir ara..
Vazgeçtim, söylesem de anlamazdı, illa yaşaması lazımdı olayı..
Bir musibet bin nasihatten hayırlıdır..
Bulut ele aldığı konuları artık değiştireceğini şöyle duyurmuş köşesinden.
"Bu ülkede 'şarabı' yazmak çok kolay... Ama 'yaratıcı olabilir' demek 'engizisyonluk' suç! İyi uykular güzel Türkiyem! 'İlk itici güç de', 'yaratıcı zeka da' yok! Akdeniz'de balina avına devam! Herkes 'rahat' olsun!"
Sen de rahat ol sevgili Bulut, aldırma, olur böyle şeyler.
YENİ ŞAFAK