Milyonlarca İnsanı Katillerine Teslim Etmeyi mi Vaat Ediyorsunuz?

Bazı siyasetçiler tarafından açıklanan Suriyeli muhacirlerin ülkelerine geri gönderilmelerine ilişkin vaatleri ele aldığı bugünkü yazısında Merve Şebnem Oruç, bunun milyonlarca insanın katillerine teslim edilmesi anlamına geldiğini söylüyor.

Merve Şebnem Oruç tarafından kaleme alınan ve bugün Yeni Şafak gazetesinde “Bir seçim vaadi olarak Suriyeli sığınmacıları geri göndermek...” başlığıyla yayımlanan yazıyı ilgilerinize sunuyoruz:

24 Haziran seçimlerine yönelik kampanya sürecinin ana başlıklarından biri yine Suriye...

Dövizde yaşanan anormal yükseliş ve ekonomik spekülasyonlar üzerinden, “büyük projelerin birini durdurup ötekini kapatan”, “25 Haziran’da seçildiği gün Dolar’ın düşeceğini söyleyen”, “yerli otomobil projesini ilkel bulup Almanya’daki BMW fabrikasına hayran kalanların”, ekonomiye dair ‘ilginç’ vaatlerinden arta kalan zamanda değindikleri bu konu, yine oldukça popülist ve bir o kadar da tehlikeli bir başlık olarak konuşuluyor: “Suriyelilerin geri gönderilmesi...”

Hatırlarsanız, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun da geçmiş yıllarda Suriyelileri evlerine göndereceğine dair vaatleri olmuştu. Kılıçdaroğlu bu işin nasıl olacağına dair ser verip sır vermeyince, Esad’la anlaşarak ondan kaçıp ülkemize sığınan milyonlarca insanı katillerine teslim etme yolunu seçeceğini tahmin etmiştik.

Suriyelilere vatandaşlık verildiğinden tutun, seçimlerde oy kullandırıldığına o kadar çok provokatif ve popülist yalan beyanda bulunuldu ki geçmişte savaştan kaçıp ülkemize sığınan bu insanlarla ilgili, çok şükür büyük bir vakıaya dönüşmedi diye sevindiğimiz ama nefret suçunun muhalefet tarafından açık açık böylesine teşvik edilebilmesine şaşırdık kaldık. “Suriyeli mülteci almak vatana ihanettir” demekten tutun, “Suriyeliler birinci sınıf vatandaş, Karadenizliler ikinci sınıf” demeye, son 5-6 yılda neler söyledi Ana Muhalefet Partisi lideri sığınmacılar hakkında.

Öte yandan Kemal Kılıçdaroğlu Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı Harekatı gibi, daha fazla Suriyelinin sığınmacı konumuna düşmesini engelleyen, bir kısım sığınmacının geri dönmesine olanak sağlayan, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyindeki terör örgütlerinin varlığına izin vermediği için başlattığı harekatlara, başlangıçta destek veriyor gibi görünse de operasyonlar devam ederken sıkça eleştiride bulunmuş, karşıtlığını ortaya koymuştu. Kılıçdaroğlu en son “Afrin şehir merkezine girilmemeli,” demiş, bu sözleri müteakip kısa süre içinde Afrin şehir merkezi terör örgütünden hızla temizlenmişti.

“Herkes vatanında, memleketinde mutludur. Güçlü bir Suriye, güçlü bir Türkiye demektir. Güçlü bir Irak, güçlü bir Türkiye demektir. Komşularımızla ilişkilerimizi düzelteceğiz. Komşularımızla ticaretimiz yeniden gelişecek, karşılıklı yatırımlarımız yeniden gelişecek,” diyerek Cumhurbaşkanı seçilirse Suriyelileri geri göndereceğini ifade eden İyi Parti’nin Cumhurbaşkanı adayı Meral Akşener’in vaatlerine bakılırsa, tıpkı daha önce Kılıçdaroğlu’nun tasarladığı gibi, Suriyelileri gönderme konusunda izleyeceği stratejinin sığınmacıları katillerine teslim etmek olduğunu söyleyebiliriz.

Afrin operasyonu konusunda sarf ettiği “Kefenli tosunlar Afrin operasyonunda başrolde olsun,” cümlesi hafızalara kazınan Akşener’in, yukarıdaki sözlerinden anlayacağımız üzere, Esad’la anlaşmaktan öte bir PYD/PKK ile mücadele planı yok, Suriyelileri kurbanlık kuzu gibi katil Esad’a göndermekten öte bir çözüm önerisi yok. “Bir FETÖ ile mücadele planı var mı,” ondan da emin değiliz. Ama anlaşılan o ki, Suriyeliler geri gönderilince, ortada ve Orta Doğu’da hiçbir sorun kalmıyor.

Henüz Suriye’deki PYD meselesiyle, ya da genel olarak sınır ötesinde terörle nasıl mücadele edeceğine hiç değinmeyen CHP’nin Cumhurbaşkanı Adayı İnce’ninse “Türkiye’de 4 milyon Suriyeli var. Bayramda tatile gidip 10 gün kalıyorlar. Gittin mi bayram tatiline kapatırım kapıyı kalırsın orada. Burası aşevi mi? Benim insanım işsiz emekli geçinemiyor,” şeklindeki sözleri bırakın Suriyelilerin durumunu, Suriye’de ne olduğunu dahi tam olarak anlamadığını gösteriyor.

Yahu geride tatil yapılacak yer mi kalmış? Hala Suriye’ye dönüp tatil yapabilen varsa, Esad’ın kontrol ettiği bölgelere rahatça girip çıkabilen Nusayrilerdir ve bu da Türkiye’nin görüşüne, mezhebine bakmadan insani bir duruş sergileyip herkese kapıyı açtığının göstergesidir. Öte yanda ise, ailesinden geride kalanları, Suriye’de bıraktıklarını görebilmek, Türkiye’den aldıkları gıdayı, eşyayı onlara götürebilmek için Suriye’ye gidip geri gelenlere karşı bu sözleri söylemek insafsızlıktır, Suriye gerçeğinden bihaber olmaktır, vicdansızlıktır.

Avrupa’da yükselen faşizmi ve aşırı sağın tırmanışını, yabancı, Müslüman ve Türk düşmanlığını, Batılı insani ve demokratik değerler söyleminin yerini ırkçı sloganların alışını Suriyeli sığınmacıların Avrupa kapılarında gördüğü işkenceler, Akdeniz’de kaybolan bedenler üzerinden konuşmuş ve kıyasıya eleştirmiştik. Avrupa’nın insana kıymet veren değerleri mitinin çöküşünü gördük o günlerde; en temel insani hakkın, yaşam hakkının hiçe sayıldığını gözlerimizle gördük. Avrupa Birliği’nin sığınmacılar nedeniyle yıkılmanın eşiğine geldiğini söyleyen birçok Avrupalı lider gördük; ardından Brexit geldi, Donald Trump ABD Başkanı seçildi.

Doların yükselişinin arkasındaki nedenleri, Türkiye’nin karşı karşıya olduğu ekonomik riskleri seçim nedeniyle alabildiğine köpürtürken, bir yandan da Suriyeli sığınmacıları işsizlik nedeni, aşırı harcama kalemi gibi göstermek, nereden bakarsanız bakın, Hitler’in Nazi Almanya’sında Yahudileri hedef gösterirken “İşinizi, ekmeğinizi çaldılar,” demesinden farksızdır.

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!