HAKSÖZ-HABER
Cumhuriyet’in yıldönümü vesilesiyle siyaset ve medyada ayyuka çıkan Mustafa Kemal ve Atatürkçülük/Kemalizm güzellemelerine yapılan itirazlar Melih Altınok’u da germiş. Konuyla ilgili tartışmalara Sabah’taki köşesinden dahil olan Altınok’a göre 15 Temmuz'da bir travma yaşadığımız için milliyetçiliğin ve yerel değerlerin yükselmesi normalmiş. Onlardan biri de Atatürk imiş! Ama maalesef onu yeni keşfeden ve müsamere çocuğu modunda savunan goygoycular ve Atatürk'e hakaret eden meczuplar yüzünden bu meseleyi tartışacağımız entelektüel zemin kayboluyormuş.
Bu konunun entelektüel zemininin ne olabileceği ile ilgili ise kamuoyunu irşad etmeyi herhalde başka bir yazıya bırakırken, "tarafları", milliyetçiliğin ulvi yükselişini ve Atatürk figürünün önemini kavrayamamalarını "Tarkan" benzetmesiyle karikatürize etmiş.
Melih Altınok’un bugünkü Sabah’ta (3 Kasım 2017) “Yükselen Atatürkçülük ve Alçalan Goygoyculuk” başlıklı yazısının konuyla ilgili bölümü şöyle:
Tüm anketler kendini "milliyetçi" olarak tanımlayan vatandaşların arttığını gösteriyor. Bu durumun muhtemel nedenlerinden birisi de 15 Temmuz'da yaşadığımız toplumsal travma. Çünkü varlıklarının ve geleceklerinin güçlü bir tehdit altında olduğunu hisseden insanlar dünyanın her yerinde "yerel"e sarılır. İşte, sağ siyasetin 90 model şahinlerinin, 2017 Türkiye'sinde milliyetçi pastadan pay almak için doğan görünümüyle parti kurması da bu yükselişin sonucu...
Gündelik yaşamda ve medyada tarihi şahsiyetlerin tekrar gündeme gelmesi de...
Onlardan biri de kuşkusuz Atatürk. Ne var ki değerlerimiz güneş gördü diye kimilerimizi mutlu eden bu hava şimdiden üşüttü!
Örneğin, Atatürk'ü yeni keşfeden medya goygoycularının ilkokul müsameresi tadındaki, amatörce oldukları için sansasyon yaratan yazılarına bakın...
Toplumsal hafıza tazeleme fırsatı sunan bu dönemi nasıl da yağmaladıklarını, hoyratça harcadıklarını, sırıtan samimiyetsizliklerini anında göreceksiniz.
Sayelerinde entelektüel tartışma zemini iyice kayganlaşıyor.
Geçmişimize nesnel bir ışık tutacak soğukkanlı tartışmalar cesaret ister hale geliyor.
Hal bu olunca da sahne, gündeme gelebilmek için, "kritik" adı altında Atatürk'e hakaret eden meczuplara kalıyor.
Ve fasit daire tamamlanıyor. Sonuçta olan yine pratiklerinden dersler çıkartacağımız tarihi değerlerimize oluyor. Karakterlerimiz karikatürize ediliyor...
Her biri, tıpkı bir dönem yükselen milliyetçiliğe para yatıran sinema yapımcılarının ne hallere soktuğu Tarkan'a dönüşüyor.
Yazıktır.