Mustafa Armağan / Yeni Akit
İnönü deprem için gittiği Erzincan’dan kâğıt oynayarak dönmüş
İsmet İnönü Cumhuriyet dönemindeki 50 yıllık hayatında Dışişleri Bakanı, Başbakan, Cumhurbaşkanı, CHP Genel Başkanı koltuklarında oturmuş, mimari terimiyle söylersek TC’nin “kilit taşı” mesabesinde bir siyasetçi. Cumhuriyet çarkının hâlâ tam olarak sökülemeyen milleri onun elleriyle özenle yerlerine konulmuştu.
İnönü yeni rejimin teminatını kendi deyişiyle “eski yazı”nın, yani Arap harfli Türkçenin unutturulmasında görüyordu. Son başbakanlıklarından birinde (60’lı yılların ortalarına doğru) bir basın toplantısında gazetecilere “Aranızda eski yazı bilen var mı?” diye sormuş. Bir iki yaşlı gazeteci dışında biliyoruz diyen çıkmayınca “Hah, işte şimdi rejim teminat altında demektir” diye tebessüm etmişti.
Bu kritik pozisyonu sebebiyle İnönü, Cumhuriyet döneminde söylenen birçok yalanın da ebesi rolündedir. Çok partili hayata geçildikten sonra dahi basın üzerindeki sansürü kaldırmayarak kendi devrinin tarihe paşa gönlünün istediği şekilde intikalini arzulayan 2. Cumhurbaşkanı, aynı zamanda selefi Gazi’nin dönemini de kendi arzusuna göre yazdırmıştı ki, bu başka ve derin bir bahistir. Mesela 1937-38’lerin gazetelerine bakma imkânınız olsaydı M. Kemal’in ne İnönü muharebelerinde ne de Lozan’da İnönü’nün adını andığını, gazetelerin de şimdi “zafer” diye yutturulan bu olayları bu zafersiz kahramanın adını anmadan anlattıklarını görürdünüz.
İnönü’nün geçenlerde gazetemizden Fatih Uğurlu beyin bir videosunda dikkatimi çelmeleyen bir marifetini daha yakaladım. Fatih bey 32 bin can kaybımızın yaşandığı 1939 depreminde Cumhurbaşkanı İnönü’nün alelusul gezdiği Erzincan’dan trende poker oynayarak döndüğünü söylemişti.
Konuşmanın güzelliği şurada idi ki (biz araştırmacılar için burası çok önemli, zaten onun için kaynak belirtiyorum ya sık sık) İnönü’nün arkadaşlarıyla poker oynayarak döndüğü bilgisini Emin Karakuş’un yazdığını söylemişti.
Hemen ellerim uzanıyor eski gazetecilerden Emin Karakuş’un İşte Ankara adlı Hürriyet Yayınları arasında 1977 yılında çıkmış kitabına. Açıyorum 33. sayfasını ve okumaya başlıyorum:
“İnönü, şehrin merkezine doğru yürümek isterken, (Orgeneral) Kâzım Orbay, “Paşam müsaade ederseniz geri dönelim. Daha ileride görülmeye değer bir şey yok,” dedi ve İnönü’yü geri çevirdi. Oysa, asıl görülmesi gerekenler daha ilerideydi, bütün korkunçluğu ile el sürülmemiş halde bekleyip duruyordu.”
Evet, asıl görülmesi gereken yıkım ileride ama Paşa apar topar tornistan ediyor. Nereye? Tabii Cumhurbaşkanlığına ait ünlü lüks Beyaz Tren’ine. Orada ne yaptığına Emin Karakuş tek bir cümle ayırıyor ve ardından asıl trajediye değiniyor:
“İnönü, yarı yoldan dönerek Beyaz Tren’ine bindi, kısa bir toplantı yaptı ve az sonra tren süzülüp gözden kayboldu. Erzincan’da daha binlerce yaralı Malatya Hastanesi başta olmak üzere yakın il hastanelerine gitmek için tren bekliyordu.”
Beyaz Treni’ni tahsis etse yaralıların en azından bir kısmı derman bulabileceği hastanelere taşınacak ama eder mi, İnönü bu.
İşte burada söylüyor Emin Karakuş “poker” değilse de “kâğıt” oynandığını. O cümleleri şöyle:
“Yıllarca sonra konunun Millet Meclisi’nde görüşülmesi sırasında DP Tekirdağ Milletvekili Zeki Erataman, İnönü’nün Beyaz Tren’le Erzincan’a giderken Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Kemal Gedeleç ve Üçüncü Ordu Komutanı Orgeneral Kâzım Orbay’la kâğıt oynadığını ileri sürdü.”
Bu arada Amerika’dan depremzede kadınlara gönderilen çamaşırların onlara dağıtılmayıp Kızılay aracılığıyla Ankara’da sosyete kadınlarına satıldığını ve daha nice yolsuzluğu da anıyor ve yüreklerimizi bir kere daha burkuyor ama o acı bahsi burada bırakıp biz Zeki Erataman’ın dediklerine odaklanalım.
Açıyorum 3 Ocak 1951 tarihli TBMM tutanaklarını ve Zeki Erataman’ın zehir zemberek sözlerinin aslına ulaşıyorum. Şunları söylemiş Mecliste:
“Söylemek istemezdim, Sayın Devlet Reisi Erzincan’a geldiği zaman biz de Kemah istasyonunda kendilerinin treninin geçmesini bekliyorduk. Arkadaşlar, tam Kemah istasyonuna geldikleri zaman verilen emir şu idi: Trenin pencerelerini kapatın. (Trende bekliyorlar anlaşılan. MA) Maksat, pencerelerden görünmemeleri idi ve perdeleri çektiler. Istırap içinde pencereden baktığım zaman gördüğüm manzara şu: Riyaseti Cumhur treninde Sayın İnönü, Kemal Gedeleç, Kâzım Orbay ve bugün tanımadığım bir şahıs oturmuşlar, oyun oynuyorlardı. Oynadıkları oyun briç mi idi, poker miydi bilemiyorum. Erzincan’dan ayrılalı daha yarım saat olmuştu, bu kadar kısa bir zaman içinde hem oyun oynamaya başlamak suretiyle bu milletin hissiyatı ile bilmiyorum, başka ne şekilde alay edilir?”
Ha kâğıt olmuş, ha poker veya briç. Sen 32 bin insanın öldüğü deprem bölgesine gitmişsin, inleyen yaralılar günlerdir tren bekliyor, o elleri bandajlı kadınla fotoğrafları filan çektirmişsin, daha trene biner binmez briç oynamanın âlemi nedir? Vekilin dediği gibi bir milletin hissiyatı ile başka nasıl alay edilebilirdi?
Bunlar evvel eski budur ve onlardır ki, senin bunları bilmeni istemez. Anladık mı?