Milli lanet!

Abdurrahman Dilipak

Baykal, son Güngören olayından sonra “Milli Lanet” çağrısı yapmış..

Bayrak ve sokak..

Ergenekon'un avukatları işbaşında ise ve bu çağrıyı onlardan biri yapıyorsa, dikkat!..

Böyle bir saldırı beklenmiyor değildi.. Daha nokta hedeflere yönelecekler.. İddianamede bu tür eylemlerin izlerini bulabilirsiniz..

Evet. Bu saldırı, laneti hakkediyor. Ama kimse bu saldırıdan yola çıkarak bunu başka yerlere çekmesin. Kitleleri başka istikametlere yönlendirmeye kalkmasın. Böyle bir şey, saldırganların gayesine hizmet etmek anlamına gelir.. Gayeleri açık, panik ve yönetim zaafiyeti doğurmak..

Baykal, esasen bu durumda gölge etmesin, kimsenin başka bir ihsan istediği yok!

İddianamede hedeftekilerin isimleri de yer alıyor. Benim adım bu listede ikinci grupta yer alıyor..

2 kez geçiyor adım iddianamede. Birinde Emin Gürses ile yaptığım telefon konuşmasını bir başkasına naklediyor..

Aramamın sebebi Karadeniz’de bir TV'de yaptığı konuşmada, başörtüsü eylemlerinin, AK Parti'yi iktidar yapmak için yapıldığını iddia ediyor.. Bizi de böyle bir kirli planın maşası olarak gösteriyordu.. Kendisini bunun için aradım. Söylediklerinin doğru olmadığını söyledim.. Eylemlerin hâlâ İzmit, Sakarya, Ankara, İzmir ve Van'da her hafta devam ettiğini ama basının bunlara yer vermediğini, AK Parti döneminde sorunun daha da derinleşmediğini ama çözüm çabalarının yetersiz kaldığını, fiilen bazı yumuşamalar olduğunu filan anlattım..

Ben, birtakım planlar içinde isem bunu devletin bilmesi gerektiğini, hemen her eyleme giderken yanımda koruma polisi olduğunu, MİT’in de, Emniyet'in de Askeri istihbaratın da telefonlarımı dinliyor olabileceklerini ve zaten düşüncelerimi, neyi niçin yaptığımı 40 yıldır köşemde yazdığımı, ne yapıyorsam her şeyin açık, halkın gözü önünde olduğunu, gizli kapaklı bir işimizin olmadığını anlattım.. Biraz da onun derin bazı ilişkilerini tahmin ettiğim için istihbarat kaynaklarından bunları öğrenebileceğini söyleyince MİT'e filan da küfretti.. Bu telefon konuşmasını bir “Dilipak aradı” diye anlatırken, anlatılanları çarpıtarak naklediyor. O da dinlemeye takılmış.. Aslında o günlerde bazı iddialara cevap niteliğinde bazı şeyler yazdım, bu iddiaların maksatlı, zihinleri bulandırmaya yönelik şeyler olduğunu dile getirdim..

İddianamelerde adımın geçmesine alıştım.

Aslında şu AK Parti'nin kapatılması davasında da geçebilirdi, ama arkadaşlar “vazgeç” dedi..

Hem Yargıtay Başsavcısı'na AK Parti ile ilgili olarak ek iddianame tanzim edilmesi talebiyle suç duyurusunda bulunacaktım, hem de Anayasa Mahkemesi Başkanı'na bir yazı yazıp, mevcut iddianamedeki dinî eylem ve söylemleri itibarı ile AK Parti hakkında dava açılmasının yasalara uygun olmadığını ileri sürecektim..

Bizim Ali İhsan Karahasanoğlu, bunun yanlış anlaşılabileceğini, dalga geçtiğimi sanabileceklerini söyledi, öyle kaldı..

İddiam şuydu. Değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen bir devrim yasası olan Hilafet ile ilgili yasaya göre, Hilafet, mânâ ve mefhum olarak madem ki, Cumhuriyet ve Hükümetin mânâsı içinde mündemiçtir ve buna dayanılarak Diyanet hükümete bağlanıyor. O zaman Hükümetin İslâm'a ve dünya Müslümanlarına karşı hukuki ve siyasi sorumluluğu vardır.. Bugün Hilafete bağlı toprakların sayısı 102'yi bulmaktadır. Hükümet bu görevini yapmadığıı için hakkında dava açılmalıdır.. Benim iddiam bu!

İkinci iddiam ise, madem ki yasalar, hükümet ve Cumhuriyet'i, Hilafet'in ayrılmaz bir parçası sayıyor, o zaman İslâm'a ve Müslümanlara dair konulardaki söz ve eylemlerinden dolayı hakkında hukuki bir işlem yapılamaması gerek.

Bir yanda laiklik, öte yanda Hilafet rolü.. Her ikisi de değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen işler cümlesinden.. Laikliğe göre Hilafet tarifi yapılamaz, ama pekala Hilafete göre bir laiklik tanımı yapılabilir ve yorumu geliştirilebilir..

Burada bir dilemma var.. Rejimin kilitlendiği yer de burası..

Bu Hilafet Yasası'nı görmezden gelecek olursanız, o zaman Diyanet ve dinî vakıflar, dinî vergiler konusu gündeme gelecek.

Onun içindir ki, Demirel böyle. Çünkü her duruma göre o anın gerekliliği temelinde gerekçe üreten bir zihin.

Onun için bizde derin devlet böyle derin. Onun için siyaset oportünizmin batağına saplanmış. Onun için Baykal'ın sesi böylesine gür çıkıyor..

Milli Lanet işte bu gerçekler ışığında adres şaşırıyor..

Anayasa Mahkemesi üyeleri, anlatmaya çalıştığım bu gerçekleri ne kadar ciddiye alıyorlar bilmiyorum..

Ya da korumaya çalıştığı çevrelerin hedefindeki adam Yargıtay Başsavcısı, bu çelişkinin ne kadar farkında..

Sezer’e “Mankafa” diyen Alemdaroğlu'na, Sezer ne diyordu acaba?..

Kimsenin kimseye sevgisi, saygısı, vefası olmadığı bir dünyada, ülkeye nizam vermek isteyenlerin kendi aralarındaki seyyielere bakar mısınız?..

Danıştay saldırısını kim, niçin yaptı? Birileri bu olayı nasıl kullandı?

Peki bundan sonra ne olacak?

İddianamede Veli Küçük, Kemal Kerinçsiz, Fikri Karadağ gibi sanıklara "Emrin olur" diyen savcı ve yargıçlar kimler. Bu işin ucu nereye kadar uzanıyor.. Yargıç görünümlü tetikçi iddiası ne dehşet verici bir şey..

Derin Alevi yapılanmasının yargıdaki uzantıları..

Sözü söyleyeni, onu yazanı değil, dışarıdan hiç ilgisi yokken davaya dahil ettikleri bir başka yazarı kim nasıl mahkûm etti? Elbet bir gün arkasındaki gerçekler de ortaya çıkacak. Kendini “Kartal” sanan, “Kartal görünümlü Serçeler” de yakayı ele verecekler. Emekli olsalar da paçalarını kurtaramayacaklar..

Adalet Bakanlığı'na gönderilen yazıda “bazı yargı mensuplarının da Ergenekon terör örgütünün internet sitelerinde yazarlık yaptıkları belirtildi. Yani onlar da Ergenekoncuların dilinde “Bizim çocuklar” kategorisinde yer alıyormuş.. Ergenekon İddianamesi'nde, “AKP’nin kapatılması talebiyle Anayasa Mahkemesi’nde dava açan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın ciddi tehditlere maruz kaldığı hatırlatılarak, “Bu durum, Yargıtay krokisinin ne amaçla hazırlandığını ortaya koymaktadır” deniliyor..

Çetenin tehdit ve baskısı altında iktidar partisinin kapatılması iddiasını görüşen bir Anayasa Mahkemesi!

Peki bir de kapatma kararı verilirse?

Yalçınkaya, sahi niçin hâlâ Yargıtayın güvenlik planının bulunduğu İP hakkında kapatma davası açmadı?.. Hani derdim parti kapatılması değil, sorguladığım Yargıtay Başsavcısı'nın tutumu..

Bir suikast planının kurbanı olmaktan son anda kurtulan Yalçınkaya, yoksa hâlâ tehdit altında mı?..

Yalçınkaya'nın şimdi konuşması gerek. Hemen şimdi, ya da üzerine düşeni yapması; istifa etmesi.

Anayasa Mahkemesi üyeleri tarihi bir sınav veriyor..

Selam ve dua ile..

VAKİT