Eğitim öğretimdeki resmi ideolojik şartlandırmalar içerisinde yaşadığımız en sıkıntılı alanlardan bir de Milli Güvenlik Dersi’ydi. Uzun bir dönemdir Milli Güvenlik Derslerinin müfredattan çıkarılması yönünde kamuoyunda epey bir hareketlilik vardı. Bu çerçevede yazılan yazılar, yapılan eylemler kamuoyu ve Hükümet nezdinde ciddi bir duyarlılık oluşturdu. Nihayet gerek içerik gerekse işleyiş açısından tam bir zorbalık timsali olan Milli Güvenlik Bilgisi Dersi müfredattan kaldırıldı.
Bilindiği gibi eğitim-öğretimdeki zorunlu ve kesintisiz tek tipleştirme siyaseti kız-erkek bütün öğrencileri daha çok ve daha derin Atatürkçüler kılmayı hedefliyor. Öğrencilere kazandırılmak istenen karakter; tartışmasız bir biçimde Türkçülük ve laiklik temelinde yükseliyor. Bütün öğrenciler askeri bir disiplini içselleştirmek üzere dar bir kulvarda yarıştırılıyor. 6-17 yaş grubundaki çocuklara doğru bilgi ve güzel ahlaki vasıflar kazandırmayı değil her şeyden önce resmi ideolojiye kurşun askerler yetiştirmeyi hedefleyen sakat bir eğitim modeli var karşımızda.
Ömer Dinçer’in Milli Eğitim Bakanı olmasıyla beraber birkaç önemli adım atıldı. Bunlardan ilki Bakanlığın idari yapısında önemli değişiklikler yaparak daire sayısını azaltmaktı. Ardından Milli Eğitimin amacı olarak ifade edilen “Atatürkçü öğrenci yetiştirme” ilkesi yönetmelikten çıkarıldı. Bu bağlamda 19 Mayıs’ın stadyum gösterileri olmaktan çıkarılmasıyla oldukça önemli bir adım atıldı. Bu adımın devamı niteliğinde sayılabilecek bir kararla askeri vesayetin en belirgin göstergelerinden biri olan Milli Güvenlik Dersi’nin önümüzdeki öğretim döneminden itibaren müfredattan çıkarıldığı bizzat Başbakan tarafından ilan edildi.
Tören Manyağı Olmaya Razı mıyız?
Türkiye’deki eğitim öğretim meselesinde birey ve toplumun temel hak ve özgürlüklerini çiğneyip ezen karar Tevhid-i Tedrisat Kanunun çıkışından beri devam ediyor. Bu kanunla devlet, Kemalist bir ulus, toplum yaratma hak ve ödevini üstlenmiş oluyor. Daha önemlisi eğitim öğretim politikalarında devlet ne bir ortak ne de bir itiraz kabul ediyor.
Onuncu Yıl Marşı’nda dile getirilen “On yılda on beş milyon genç yarattık, her yaştan!” söylemi Kemalist toplum mühendisliğinin en açık ifadelerinden biridir. Okullar ve eğitim öğretim politikaları bu yüzden inatla düşünme ve tartışmaya açık, bilgi ve tecrübeye dayalı bir olgunlaşmanın tersine işledi. Çünkü iktidar sınıfları, birey ve toplum gerçeğine taban tabana aykırı bir toplum ve siyaset tahayyülünü idame etmekten vazgeçmedi. Darbeler, muhtıralar, andıçlar, psikolojik harekâtlar gibi daha birçok imkân bunun için seferber edildi.
Sadece okul ve öğrenciler için değil neredeyse toplumun tamamının hayatı törenle başlayıp törenle biten bir forma sokuldu. Törenler, resmi ideolojinin boynumuza taktığı prangalar olarak işlev gördü. Öyle ki devlet ve resmi ideolojiyi kutsayıp sadakat bildirmekten başkaca hiçbir fonksiyonu olmayan saçma sapan törenlerle bir toplum terbiye edilmek isteniyor.
19 Mayıs gibi törenler aracılığıyla ırkçılık damarları kabartılıyor. Bu tür resmi ve katılımı mecburi tutulan törenler, her ne kadar modern anlamlar yüklense de totemist ritüellerden farksızdır. Eğitim öğretimdeki zararından daha önemlisi İslam itikadı açısından da putlaştırılma anlamına gelen ‘Ulu Önder’ ve ‘Yüce Devlet’ öğretilerine rıza gösterilmesi mümkün değildir.
Resmi törenleri vazgeçilmez gören, icra edilmesinin zaruretine inananlar açısından da mutlaka bir çözüm bulunmalıdır. İsteyen istediği töreni icra etsin, katılsın, mutlu olsun ve coşsun elbet. Fakat hiç kimseyi ulusal coşkularını paylaşmaya zorlamasınlar lütfen.
Fişle, Azarla, Disipline Et Bizi Hocam!
Başbakan Erdoğan’ın AK Parti Grubuna hitaben yaptığı konuşmanın ertesi günü Milli Güvenlik Bilgisi Öğretimi Yönetmeliği Müfredatı’nın yürürlükten kaldırıldığı Resmi Gazete’de de yayınlandı. Milli Güvenlik Dersi’nin kaldırılmasıyla eğitim öğretimdeki asker vesayeti ciddi bir darbe yemiştir.
Garnizon Komutanlıkları tarafından liselere gönderilen Subayların öğrencilere kazandıracağı hiçbir insani ve ahlaki değer söz konusu değildi. Çünkü okullara gönderilen bu subayların misyonu militarizmi liseli öğrencilerin zihin ve duygu dünyalarında kökleştirmekti.
Liselere gönderilen subaylar öğrenci ve öğretmenleri hizaya sokmak, azarlayıp fırçalamak, fişleyip takip etmek, korku salmak üzere vazifelendirilmişlerdi. Burada bireysel iyilik-kötülük meselesini aşan bir askeri sistem ve mekanizma söz konusudur. Bu faşist ve fasit mekanizmanın kırılması çocuklarımız adına muazzam bir hayra vesile olacak güzel bir adımdır.
Sıradakiler: Andımız ve Diğer Törenler!
Okulları kışlaya, öğrencileri kurşun askere, eğitim öğretimi şartlanma tezgâhına dönüştüren çarkı kırmak için 19 Mayıs törenlerini statlardan ve Milli Güvenlik Dersini müfredattan çıkarmak kesinlikle yeterli olmayacaktır. 19 Mayıs’la paralel seyreden törenler, Milli Güvenlik dersinin mahiyetiyle benzeşen ders konularının da müfredattan çıkarılması icap ediyor.
Öğrencileri kişiliksizleştiren, resmi ideoloji ve iktidar sınıflarının karşısında ezen bütün bilgi ve pratikler ayıklanmalıdır. Hükümet, andımızdan başlamak üzere müfredatta bulunan ırkçı-ulusalcı bütün söylem ve eylemlere son vererek eğitimdeki askeri vesayetin yapı çözümüne hız vermelidir. Bu süreçte çıkarılacak kuru gürültüye değil, insani ve ahlaki taleplere kulak vererek olumlu ve onurlu bir toplumsal düzen tesis edilebilir.