Askerin darbe yapmasını, cunta kurmasını meşru görenler, bir an önce AK Parti'yi yıksın diye bekleyenler, 'ıslak imza'nın ortaya çıkmasından bu yana tam bir şaşkınlık içindeler.
Askerin darbe yapmasını, cunta kurmasını meşru görenler, bir an önce AK Parti’yi yıksın diye bekleyenler, ‘ıslak imza’nın ortaya çıkmasından bu yana tam bir şaşkınlık içindeler. Bir gazeteci meslektaşımız, ‘Nereden belli o imzanın, ıslak imza makinesiyle atılmadığı’ diye soruyor ve kendince bir oyunu ortaya çıkarmak istiyor. ‘Bu bir tezgâhtır’ demeye mecali kalmayanlar ise, ‘ıslak imza makinesi varmış, biliyor musunuz?’ diye yazıyorlar.
Askeri Savcılık, İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’ndan ‘ıslak imza’lı metnin aslını istemiş. Neden acaba? Herhalde cunta planının gerçek mi, sahte mi olduğu saptayacak. Gazetelerin yazdığına göre askeri savcılık asıl mesaisini belgeyi kimin sızdırdığı üzerinde yoğunlaştırmış. Olmayan bir belge ‘sızdırılır’ mı? Biraz garip olmuyor mu? Askeri savcılık acaba yeniden bu imzayı ıslak imza makinesinden mi geçirecek?
Geldiğimiz nokta başka bir nokta. Ancak militarizm destekçileri, durumu kavramamak konusunda kararlılar. Nedir geldiğimiz nokta? Darbeler dönemi Türkiye için artık bitmiş bulunuyor. Deniz bitti kara göründü. Buna rağmen ordu içinde hala darbe yapabileceğine inanan bir örgütlenme bulunduğu da ayrı bir gerçek.
Tıpkı, militarizm destekçileri gibi, ordu içindeki cuntacılar da denizin bittiğini anlamakta zorluk çekiyorlar.
Türkiye yeniden yapılanıyor. Bu yapılanma içeride ve dışarıda büyük değişikliklere neden oluyor.
Artık darbeler dönemi gibi, darbeciler dönemi de bitti. Bir dönemin objektif olarak sona ermesi, darbe heveslilerinin bittiği anlamına gelmiyor. Bu heves sürüyor. Darbeye heves edenler plan yapmaya, tezgâh kurmaya son vermiyorlar. Son bir çılgınlıkla büyük zararlar verecek işlere de kalkışabilirler. Baksanıza, Alevileri kışkırtmak, öğrencilerin yurtlarına silah koyarak onları terör örgütü üyesi olarak suçlamak gibi tezgahlar peşinde oldukları görülüyor.
* * *
Bu nedenle cuntacıların cezalandırılması ve ordu içinden tasfiye edilmesi şimdi daha çok önem kazanıyor. Cuntacılar, darbe heveslileri hak ettikleri cezaları alsınlar ki, birileri onlara bakıp yeni işler tutmaya kalkmasın.
Cuntacılar, suçüstü yakalandılar. Siyasi atmosfer artık onların meşruiyetinin bittiğini gösteriyor. Daha önceleri müdahalelerde destekçi konumunda olan birçok isim, ‘yetti artık’ diyor. Bu da devrin değiştiğinin en önemli göstergelerinden.
Dursun Çiçek bunu imzalamış mı, imzalamamış mı tartışması bitti. Orada çırpınmaya gerek yok. O imza atılmış. Asıl olan bu imzanın atılmasına katılan, bu yasadışı metni yazan ve örgütlenmeyi kuranların bir an önce ortaya çıkarılması ve ordu içinden temizlenmesidir.
* * *
Üzülerek söyleyeyim ki, umudunu militarizme bağlayanlar açısından çok fazla şans kalmadı. Eğer, egemenliklerini sürdürmek istiyorlarsa tek başvuru yeri var: O da halk. Bir şeyler yapmak istiyorlarsa halka gidecekler dertlerini anlatacaklar.
Bir gün askere, ertesi gün yargıya, ertesi gün üniversite yönetimlerine koşarak düzeni koruma dönemi bitiyor. Bütün bu kurumlar, demokrasiye, insan haklarına, özgürlüklere saygılı olacaklar. Demokrasiye silah çekmeyecekler. Millet bunlardan sıkıldı. Bu ülke darbecilerden illallah dedi.
Şimdi gelin hep birlikte, barış içinde yaşayacağımız bir yeni düzen için elbirliği yapalım. Militarizm şakşakçılığını, halka güvensizliği bir yana bırakın.
Ak Parti iktidarının da demokrasiye ve insan haklarına saygılı bir siyasi çizgi izlemesi için toplumsal duyarlığı artıralım, demokrasi bilincini nasıl yükselteceğimizi düşünelim. Milliyetçiliği kaşıyarak bir sonuç elde edilemeyeceğini kabul edelim.
‘Vatan elden gidiyor’, ‘Cumhuriyet elden gidiyor’, diyerek ortalığı karıştırmanın zamanı geçti. Bedelini çok ağır ödedik.
Militarizm, tıpkı İspanya’da, Portekiz’de, Yunanistan’da olduğu gibi olması gereken yere, tarihin çöplüğüne gidiyor.
Onları ‘ıslak imza makinesi’ bile kurtaramaz.
RADİKAL