Kenan Alpay gündemi yorumluyor:
Militan akademi, militan sekülarizm militan pozitivizm kavramlarını yaygın olarak pek kullanmıyor olsak da esasen modern dönemde yaşanan sıkıntıların kaynağında bu kavramların temsil ettiği iktidar ilişkisinin ağırlıklı bir yeri vardır. Aydınlanma ve ilerleme söylemi burjuva sınıfının aristokrasi ve ruhban sınıfına karşı yürüttüğü mücadeleyi toplumsallaştırmadaki en etkili silahları arasındadır. Fakat bu etkili silah aynı süreçte Batı dışı toplumlara karşı yürütülen sömürgeleştirme faaliyetlerinin de muharrik unsuru olmuştur.
İttihat ve Terakki’yle birlikte Osmanlı coğrafyasında da bilim-akademi militan düzeyde pozitivizmi, sekülerizmi, ulusal kimliği temsil etmeye başlamıştır. Kemalist Cumhuriyet’le beraber akademinin rolü devlet imkânlarıyla toplumu terbiye etmek, yukarıdan aşağıya ve hızla gelenekten koparıp modernleştirmek ve Batı’yla entegre etmek misyonuyla tescillendi. Bugün kaçıncısının yayınlandığını, hangi akademisyenler tarafından imzalandığını saymaktan yorulduğumuz bildirilerin de bu sürecin bir devamı olduğundan şüphe yok. Peki, bu bildiri seferberliğine soyunmuş akademisyen, sanatçı, aydın sınıfına karşı toplum ve siyasetin alacağı pozisyon nasıl olmalıdır?