MHPnin Okyanusu ve daha ötesi

Mümtazer Türköne

Geçmişinizde inanmışlığın, adanmışlığın bedelini ödediyseniz olan bitene farklı bakarsınız. MHP'li politikacıların kaset skandallarını derin bir üzüntü içinde takip ediyorum. Politika bugünden yarına değişir. MHP'nin yıldızı bugün söner, yarın göz kamaştırır. Olan MHP'ye gönül verenlere oluyor. Liderliği, yöneticileri bir kenara, MHP'liler olanları hak etmiyor.

Her kaset skandalı patladığında, birilerinin istifa etmesi durumu düzeltmiyor. 'Benim özelim, sadece aileme karşı sorumluyum' mazeretinin dile getirilmesi bile, yanlışın etrafında dolaştığımızı, asıl meseleye giremediğimizi gösteriyor. Bu adamlar MHP'de üst düzey yönetici sıfatı kazanmışlarsa, onların istifaları yetmez. Devlet Bahçeli'nin de, MHP'ye gönül verenlerden özür dilemesi ve liderlik koltuğunu bırakması gerekmez mi? Bu adamları o makamlara kim getirdi?

Kimse yanlış bir düşünceye kapılmasın. Dava üzerinden saltanat sürenlerle davayı omuzlayıp götürenler aynı kişiler değil. Türk milliyetçiliğini bu parti ve bu lider kadrosu temsil etmiyor. Bir kişi hata yaparsa düzeltilir. Ama lider hata yaparsa, peşinden çığ gibi büyüyen hataları düzeltmek imkânsız hale gelir. 'Türklük gurur ve şuuru' ile 'İslâm ahlak ve fazileti' içinde bu tekrarların mazereti yoktur.

Susmak, hiç konuşmamak veya bunca rezaletten sonra sessizce çekilmek, buharlaşıp yok olmak, MHP'ye gönül verenlere saygının gereği olmalıydı. 'Okyanus ötesi'ne saldırmak, MHP yönetimini bitiren hatalarda ısrar etmekten başka bir anlam taşımıyor. Hocaefendi sakin, olgun saldırılara cevap veriyor. MHP yöneticileri bu cevapları neden, bir yüce davaya gönül vermiş kendi tabanının vicdanı olarak dinlemiyor?

Önceki gün, Zaman Gazetesi'nde Fethullah Gülen Hocaefendi, anlayan için çok ağır sözler söyledi. 'İşin hamasî destanını kesenler, hamasî destanlarla teselli olanlar'dan bahsetti. 'Milletimizin kültürü, dili, bütün dünyaya taşınması, tanıttırılması, yüce milletimizin bir kere devletler muvazenesinde çok önemli, hayatî, belirleyici bir muvazene olması idealinin gerçekleşmesi için sadece nutuk atanlar'dan dem vurdu. 'Düz yolda yollarını şaşıran' bu adamları 'sadece belli makamlara gözlerini dikmekle', 'yaptıkları şeyin altında kalıp ezilmekle' tasvir etti.

MHP'nin ve ülkücülerin sahiplendiği büyük davanın, bugün kimlerin sırtında yükseldiğini insaf ölçüsünde teslim edenler, bu sözlerin her kelimesine hak verirler. MHP'nin çektiği sıkıntının, zorlukların gerçek sebebi bu. MHP yönetimi, misyonları için edebiyat dışında hiçbir şey yapmadı. Bağırıp-çağırmak dışında hiçbir şey üretmedi. Sonra bu davayı, hayal edilenin çok ötesine taşıyanları suçlayıp, mahkûm etmeye kalktı. Büyük fedakârlıklarla yoluna devam edenlerin giriştiği hizmetlerin askıya alınmasını talep etti. Kendisinin yapmadığını başkalarının da yapmasına engel olmaya kalktı.

MHP'nin lider kadrosu, bu partiyi var eden inancı, değerleri ve kutsalları menziline taşımak için en küçük bir çaba harcamadı. Bu inancın, bu idealin desteğinden siyasî postlar çıkartıp, mevki ve makam hesabı ve gayreti dışında hiçbir şey yapmadı. Sonra da bütün bu kutsal değerler için her şeyini ortaya koyanlara, sadece kıskançlık ve haset duygularıyla baktı. Kıskançlıktan düşmanlık üretti. O postların, makamların sevdası uğruna, o değerler üzerinde tekel oluşturmak için hizmet ehline savaş ilan etti.

MHP'nin tabanı bu rezaletleri hak etmiyor. MHP'yi yönetenler, MHP'ye gönül verenlerin ruhunu, feragat ve fedakârlık duygusunu sadece istismar ediyor. Bu çarpıklığın, bu tezatın düzeltilmesi gerekiyor.

Devlet Bahçeli'nin tarihî sorumluluğu, kendisini inancına, davasına adamış olanların önünü açmaktan ibaret. Bunun için istifa etmesi yeterli. Okyanuslar ötesini hedef gösterirken, diz boyunu geçmeyen bir derede kendisini, partisini ve 40 yıldır bu işe gönül verenleri boğulmaya mahkûm ettiğini artık fark etmesi lâzım.

ZAMAN